Görmek ve Bakmak * Mehmet Hekim

Son dönemde dünyada küreselleşme, ülkemizde özelleştirme fırtınaları arasında eğitim ve gelecek en can alıcı tartışma konularının başına gelmiştir. Gözümüz gibi baktığımız çocuklarımızın geleceğini sıkça tartışmışızdır. Aile ve arkadaş sohbetlerinde anne ve babaların onlar için ? ne için yaşıyoruz ki, kimin için kazanıyoruz ki ? söylemlerini çok sık duyuyoruz. Elbette çocuklarımız için. Öyleyse onlar adına bugünü iyi değerlendirmeli ve geleceklerini planlamalıyız. Çünkü onların geleceği bizim de geleceğimiz. İşadamı, başımıza yönetici, esnaf, politikacı olacaklar. Onlar yönetecekleri 10?15 yıl sonra bizleri. Ne yapılabilir öyleyse sevgili çocuklarımız için; önce onlara anlamlı bir görev çizmek gerekir. Gerek okul gerek aile eğitiminde geleceğin sahipleri, dürüstlük kavramını, çok okumaları ve, her sorunu düşünme sorgulama, sorumluluk duygusu sahibi olmaları gerektiğini, zamanı en iyi şekilde kullanması gerektiğini, ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve bağımsızlığının her şeyden önemli olduğunu temel görev bilmeliler.
Elbette meslek seçimi hele de geleceği düşünerek meslek seçimi çok önemlidir. Gazetelerde zaman zaman rastlarız. Gelecek 50 yılın gözde meslekleri başlığı altında çeşitli meslekler sıralanır. Bir zamanlar en parana getiren meslek nalbantlıkmış. Şimdi ara ki bulasın. Amerika?da MIT Üniversitesi?nde yapılan bir araştırmaya göre 2030 ? 35 yıllarında icra edilecek mesleklerin %60?ı henüz icat edilmemiş. Yani 2005?2010 arası doğan çocukların mesleği henüz belli değil. Çok ilginç değil mi? Biz hala dershanelerle, sınavlarla, haydi kızlar, erkekler okullara, gelmeyenlere ceza kesmekle, şiddetle uğraşı duralım. İnsanlarımız kafalarını kuma gömerek, kitap okumak bilimsel toplantılara katılmak yerine saatlerce spor tartışmaları, evlendirme programları, survivorları, izlesin. Geleceği başkaları görüyor biz sadece bakıyoruz. Umarım bakan toplum değil gören toplum olma yolunda hızla ilerleriz.
GÖRMEK
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:? Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk:? Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.? İyi ama demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malum?- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız. Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş çocuğun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:- 3 yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki . Sizinkiler sağlam öyle değil mi? Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür…