Gezi Parkından Yerel Yönetim Seçimlerine… * Kemal Kocabaş

Prof. Dr. Kemal Kocabaş

“İnsan olmak suçu suçların en güzeli, en iyisi, en haklısı, en doğrusu olmalı ve herkes o suçu ömrü boyunca işlemeli” Ruhi SU

Gezi Parkı eylemlerinin yankıları sürüyor, sonuçları konuşulmaya devam ediyor. Başbakan her akşam yaptığı seçim mitinglerini andıran ve Ramazanın uhrevi doğasıyla pek örtüşmeyen kızgın iftar konuşmalarında Gezi Parkı eylemlerini dilinden düşürmüyor. Tencere-tava çalan komşuların şikayet edilmesini istiyor… Toplumu barışta buluşturmaya niyeti pek yok… %50 seçmen tabanını ayakta tutmak adına her tür ötekileşme ve ayrıştırma söylemini sürdürüyor…

Gezi Parkı eylemleri, beş genç insanımızın kaybı, on iki gencin gözünü kaybetmesi, yüzlerce yaralı, gözaltı ve tutuklamalarla sona erdi. Katiller bulunamıyor, katil zanlıları ise korunmaya çabalıyor… Başbakan, Mısır'da ölenlere ah çekerken Türkiye'de ölenleri polislere baskın yaparken ölenler yorumuyla hiç sayıyor, orantısız polis şiddetini de “destan yazdılar” diyerek yorumluyor. Bir kesimin acısını algılayamıyor. Son günlerde siyasal iktidarın Gezi Parkı eylemlerine katılanları saptayarak yeni gözaltına alma girişimi, olayları daha hala kavrayamadığını, anlayamadığını göstermesi anlamında da çarpıcı…

Gezi Parkı, toplumdaki “vicdan patlaması” olayıdır. Yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara, yanlışlıklara karşı “insan olma duygusunun” ayağa kalkışıydı… Bunu görmek çok mu zor? Bilemiyorum… İktidar, “her şeyi ben yaparım, ben karar veririm ” diyor. Gezi Parkı Ruhu “hayır” diyor. Biz kul değiliz, özgür yurttaşız diyor. Bizim de düşüncelerimiz var. Bizim her şeyimizi karışamazsınız diyor. Siyasal iktidar, medya ancak benim istediğimi yazar, yargıyı dilediğim gibi yönlendiririm, üniversiteleri istediğim gibi kontrol ederim, eğitimi istediğim gibi dinselleştiririm, Cumhuriyeti dilediğim kalıba sokarım, tüm bürokrasiyi parti devleti haline dönüştürürüm diyor. Gezi Parkı tüm bunlara “hayır” demenin adıydı. Arkasında ne hayali “faiz lobisi” ne de “dış güçler” vardı. Cumhuriyet kuşağının çocuklarının, torunlarının bu ötekileştirmeye karşı demokratik itirazlarıydı yaşanan. Gezi Parkı eylemleri bir milattır. Öncesi ve sonrası ülke siyasal dengelerini, politika yapma biçim ve yöntemlerini etkileyecektir. Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimlerinde yansımalarını, sonuçlarını hep birlikte göreceğiz, izleyeceğiz.

Gezi Parkı eylemlerinin en önemli sonucu “özgürlük, yenileşme, değişim ve dayanışma” dır. Bu mesaj iyi okunmalıdır. Yerel seçimlere gidilen süreçte “Gezi Ruhu” düşün dünyamıza egemen olmalıdır. Sık sık ilgili kurumlara anımsatılmalıdır. Önümüzdeki 2014 Mart ayında yapılacak yerel seçimlere pek çok dostumuz-arkadaşımız aday olmaya hazırlanıyor. Kendilerine başarılar diliyoruz… Aday adayı arkadaşlarımız Gezi Parkı sonrası düşün dünyalarını mutlaka yenilemelidirler. Arkadaşlarımızın sunacakları seçim bildirgelerinde mutlaka yenileşme, demokratik katılım, doğa ve çevre duyarlılığı, kadınlara pozitif ayrımcı bir bakış, eşitlik temelinde ekonomik ve kültürel zenginlik, nitelikli eğitim hakkının sağlanmasına yönelik çalışmalar, kent kültürü ve kimliğini oluşturma adına çabaları, gençlere ve yoksullara yönelik projeler, kültür ve sanat etkinliklerine ilişkin yeni bir vizyon, doğayı beraber paylaştığımız diğer canlılara dair korumacılık, akıl ve bilimin temel rehber alınması, kentin meydanları ve parklarına yönelik insan merkezli yeni yaklaşımlar, halktan yana, Cumhuriyet ve demokrasi kültürünü bir yaşam biçimine dönüştürmek gibi arayışlar mutlaka içselleştirilmiş olarak yer almalıdır. Klasik yerel yönetim politikaları, başkan merkezli asık suratlı-ben merkezli yönetim yerine daha katılımcı ve Gezi Parkı eylemlerinin ortaya koyduğu yeni özgürlükçü-katılımcı bir vizyonu mutlaka ortaya koymalıdırlar.

Kendilerini sol, sosyal demokrat olarak tanımlayan partiler bu süreçleri en demokratik yöntemlerle yönetmeliler ve tabanın, halkın istediği nitelikli adayların yerel yönetimlere taşınmasını sağlamalıdırlar. Çok özel koşullar olmadığı sürece 2-3 dönem sonrası adaylıklar, yenileşme adına, yeni genç insanların demokratik süreçlere taşınması adına tekrar düşünülmelidir, tartışılmalıdır. Yaşam boyu, 15-20 yıl yerel yönetimlerde kalmanın çok doğru olmayacağı açıktır. Yeni insanlar bu süreçlere nasıl taşınacaktır? Ayrıca önümüzdeki süreçte belediye başkanı, parti il-ilçe başkanı ilişkilerinin nasıl olacağı mutlaka yeniden tanımlanmalıdır, sınırlar konulmalıdır.

Gezi Parkı Eylemleri, yaşamımızda olumlu sonuçlar üretmezse kaybettiğimiz beş can, gözlerini kaybeden çocuklarımızın hatıralarına yazık olur. Ülke ancak bir yenileşme heyecanıyla karanlığı aydınlığa dönüştürebilir. Bu heyecan aynı zamanda dayanışma, birlikte iş yapma, birbirine güvenme duygularını kendiliğinden doğuracaktır. Ortak hedef ülkede “demokratik hukuk devletini” tekrar yaratmaktır. Güneyimizde her türlü kirli ve karanlık bir savaşın sürdüğü, ülke içinde eğitim yoluyla çocuklarımızın geleceklerinin karartıldığı, parti devletinin, otoriterliğin her alanda egemen olduğu Türkiye koşulları ancak yenilenme ve değişim heyecanıyla demokrasiye doğru evrilebilecektir.

Ülkenin her köşesinde aklın, sağduyunun, adaletin ve vicdanın egemen olması dileğiyle…