Ezbersiz Eğitim için Yol Haritası Kitabı

Bu kitap, EZBERSİZ EĞİTİM yapmak isteyen okulların öğretmen, öğrenci, idareci ve velileri ile, bu sistemi ülke çapında yaygınlaştırmak isteyebilecek kamu yöneticileri ve politikacılar için bir “yol haritası” olarak hazırlanmıştır.
Ezbersiz Eğitim uygulamasının özü, aslında gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinin yüzyıllardır belli başlı amaçlarından birisi olan “bilimsel anlamda kuşku sahibi insan yetiştirmek” tir.
Medeniyet tarihine yön veren anlayışların başında geldiği söylenebilecek olan “bilimsel kuşku”nun, nasıl olup da toplum yaşamımıza egemen olamadığının tek nedeni olmasa gerektir. Ama nedenlerden birisinin -belki de başlıcasının-, elitimizin yetiştiği okullardaki uygulamaların ezbersiz olduğu kanaatidir. Böyle olunca da bir önlem almaya gerek duyulmamış, “biz zaten ezbersiz eğitim yapıyoruz!” uyuşturucusu altında, ezberin anlamını bile merak etmeyip, onu bir öğrenme yöntemi olan belleme (akılda tutma) ile aynı sanarak bugünlere gelinmiştir.
Özgür bir ortam içinde yetişme, en az bir yabancı dili konuşur olma, ders dışı etkinliklerin (extra curricular activities) yoğun olması, Batı davranış normlarının tekrarlanabilmesi, zengin fen içeriği, ileri teknoloji desteği gibi görüntüsel özelliklerin, kitlelerin eğitildiği okullarda bulunmadığı açıktır. Ama bunların hiçbiri, bu elit okullarda ezbersiz eğitim yapıldığını göstermez. Olsa olsa, bu toplumsal ayıptan pay almamak için kendini bundan masun sayma dürtüsüdür.
Ezbersiz Eğitim, bir deyim olarak şunları içermektedir;
• EZBERSİZLİK
Öğrencilerce kazanılması istenilen bilgilerin mutlak doğrular olmayabileceği, her bilginin ancak belirli varsayımlar altında doğru olabileceği kuşkusunun, kalıcı bir düşünce biçimi olarak öğrencilere verilmesidir.
Bu özelliğe sahip okullarda öğrenciler, söylensin ya da söylenmesin her bilginin hangi varsayım(lar) olduğunda geçerli olduğunu öğrenmek yönünde daimi bir kuşkuya (bilimsel kuşku) sahip olmalıdırlar. Bu niteliğin en belirgin dışavurumları yaratıcılık, buluşçuluk gibi özellikleridir.
• ÖĞRENCİ MERKEZLİLİK
“Öğretme yerine öğrenme" de denilebilecek bu yaklaşımda bilgi, beceri, tutum ve davranış edinme süreci öğreticinin değil öğrencinin denetimi altında yürür.
Bu yaklaşımın nedeni, öğrenme olgusunun ancak öğrencinin öğrenme enerjisinin harekete geçmesi, onun ilgi alanına hitap edilmesi, onun öğrenme profiline uygun şekilde, dolayısıyla da öğrencinin denetimi altında sürmesi halinde meydana gelebilmesi gerçeğidir
• GELİŞKİN (ÜSTÜN) TÜRKÇE

Türkçe'nin, diğer derslerle ilgisi yokmuşçasına yalıtılarak yalnızca bu derste işlenmesi değil, yaşamın diğer alanlarına karşı gelen derslerle birlikte de işlenerek, kendini tam ifade edebilme ve ifade edilenleri tam algılayabilme düzeyine erişilebilmesi kastedilmektedir.
• DERİN ALGILAMAYA DAYALI YABANCI DİL

Bir “dil”, sözcükler ve bunların kullanım kurallarından oluşan bir sistem değildir. Dil, bir kültüre ait düşünme biçiminin simgesel (söz, yazı, resim, tavır vb) ifadesidir. Her kültürün düşünme biçimini, o kültürün asırlar boyunca süren oluşum süreci belirler. Dolayısıyla diller, sözcükler açısından değil temelde bu oluşum süreçleri açısından ve bu nedenle de düşünme biçimleri açısından farklıdırlar. Sözcükler, terimler, deyimler, farklı olan bu düşünme biçimlerini ifadede kullanılan simgelerdir. Buna göre “Derin Algılamaya Dayalı Yabancı Dil”, o dilin düşünme biçiminin öğrenilmiş ve kullanılabilir hale gelinmiş olması olarak anlaşılmalıdır
• GÖZETMENSİZ SINAVLAR (Onur Sistemi)

Sınavların tümünün, herhangi bir gözetmen bulundurmaksızın, tamamen öğrencilere duyulacak güvene dayalı olarak yapılmasıdır.
• AÇIK KİTAP-AÇIK DEFTERLİ SINAV
Eğitim süreci boyunca edinilmesi beklenen beceriler arasında bir bölümü, bilgilerin bellekte tutulması, bir diğer bölümü ise bellekte tutulanlar yardımıyla yeni bilgilere erişip, her ikisinden de farklı daha yeni bilgilerin oluşturulmasıdır.
Bu son bilgilerin sınanmasında , bilgilere erişmede açık kitap-açık defter yöntemi kullanılmalıdır. Çünkü sınanan, herhangi bir yolla edinilen bilgileri ve bellekte tutulanları kullanarak her ikisinden de farklı yeni bilgiler kompoze edebilmesidir.
Bunlardan “ezbersizlik” dışındakiler, öngörülen eğitim sistemi için uygun iklim oluşturma amacına yöneliktir. Ayrıca her birinin alt-kümeleri de mevcut olup kitap içinde onlar da verilmişlerdir.
Türk milli eğitim sisteminin temeldeki sorunu, az bilgili insan yetiştirmesi değildir. Koşullara göre çözümler üretmek üzere yaratıcı olmaya değil, her şeyin yanıtının okulda öğretilmesine dayalı anlayış, en temel sorunu oluşturmaktadır.
Bu tür bir eğitim almış kişiler -ne denli parlak görüntülü olurlarsa olsunlar-, uzlaşmacı değil çatışmacı olmakta, kendi koşulsuz doğrularını herkese benimsetmek ve gerekirse zorla benimsetmek yolunu seçmektedirler.
Ezber, ilk bakışta sanılabileceği gibi dini temelli değildir. Hatta, “imanı pekiştirmek üzere sorgulama”, en az fizik biliminde olduğu kadar dinde de gereklidir. Bu yapılmadığı takdirde, “taklidi iman” denilen inanç türünden ileri gidememek tehlikesi de vardır. Bu ise her şeyden önce dinin kendisine zarar demektir. Ezberin nedenleri, kitap içinde ayrı bir bölüm içinde irdelenmiştir

Bu “yol haritası”, “koşulsuz tek doğrulu” dünya görüşü yerine “çok doğrulu” dünya görüşünü benimsemeyi tercih edebilecek okullar için yararlı olabilir. Kendi doğrularını değiştirmeyi düşünmeyenlere ise ne bu, ne de bir başka kitabın yararı olabilir.
M.Tınaz Titiz