Cumhuriyetimiz Gözbebeğimiz

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.86 yaşına varmış gözbebeğimiz, Cumhuriyetimiz.
Minnet ve şükran duygularının en büyüğünü duyuyorum Gazi Mustafa Kemal’e.
Bağımsızlığımı, varlığımı, her şeyimi borçlu olduğum, gurur duyduğum büyük Önder’e.
Atatürk düşmanlığı bugün maalesef her zamankinden daha belirgin bir hal aldı.
Atatürk düşmanlığını yansıtan birkaç somut örnek vermek gerekirse;
1-Atatürk, emperyalizmin ve kapitalizmin amansız düşmanı iken, bugün onların etkisinde ve onların politikalarını destekleyen güçlerin iktidarı;
2-Tüm bağımsızlık yerine, ulusal eğitimde, kültür emperyalizmine bağdaş kurduran, ordusunu yabancı komutasında bulunduran ve en gizli sırlarını düşmanlarıyla paylaşan ve “Amerika olmazsa, yok oluruz”
diyenler;
3-Laikliğe karşı, metafizik ve teolojik kurallara göre, yaşamı düzenlemek isteyen ve düşün dinamizmi yerine yaşamı şeriatçı bir çembere sokmak isteyenler;
4-Ulusal Kurtuluş Savaşlarının verdiği ünü ile evrensel kişiliğini dünyaya tanıtan Ata’nın ülkesinde, kurtuluş savaşlarını desteklemeyi suçlayanlar;
5-Amansız bir savaşma sonucu yurdundan kovduğu kapitülasyonlar ve Düyun-u Umumiyeyi, yeni adlarla yaşatmada inad edenler;
6-Milliyetçiliği, bugünkü kuşaklarla tarihin derinliklerine uzayan atalarımız arasında, bir bağ olarak kurup, ülkü ve kader birliğine dayanan dinamik bir doktrin diye anlayan Kemalizme karşı, kafatasçı,
kromozomcu ya da bu yüce duyguyu, devrimci düzen değişikliklerini engellemede kullananlar;
7-Kemalizm yetmez, ona sahip çıkarsak, daha ileri bir düzene ulaşamayız yanılgısına düşenler;
8-“Hazır işimizi yoluna koymuşken, bir de toplumsal yapı değişiklikleriyle rahatımızı niçin bozalım?”
diyenler;(Bu tesbitler Ahmet Yıldız’ın 1971 yılı Varlık Dergisi yazısından alınmadır. Değişen bir şey var mı acaba?)
Fizik varlığı öldükten sonra cesaretleri artanlar, ülkü ve düşün Atatürk’ünü öldürmede 86 yıldır hızla-
nan bir çaba ile Atamızdan kalan her şeye saldırıyorlar. Düşmandan kurtulduk ama M.Kemal’den nasıl kurtulacağız” diyorlar.Mustafa Kemal ve şaheseri Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek,O’nun istediği gibi
yaşayacak. Gençlik O’nun eserine sahip çıkacak.Hiç kimsenin şüphesi olmasın…

GDO’LU ÜRÜNLERE HAYIR!…

Bir zamanlar “Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden biridir” diye öğretirlerdi bizlere.
Şimdi ne yazık ki bunu söyleyemiyoruz ama tarım alanında yine de iddialıyız.
Sağlıklı ürün alabileceğimiz topraklarımız, gerekli suyumuz, uygun iklimimiz, güneşimiz ve tarımla uğ-
raşan insan kaynağımız var.Ekonomimizin can damarı tarım.
Ülkemizin kaynakları kendine yetebilecek düzeyde iken genetiği değiştirilmiş ürünlere ihtiyacımız mı vardı da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizma-
lar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi,İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair YÖNETMELİK” i çıkardı.
Söz konusu yönetmelik 26 Ekim 2009 günü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Hayırlı uğurlu olsun…
* * *
Bildiğimiz kadarıyla bizim “Ulusal Biyogüvenlik Yasamız” yok.
Böyle bir yasa olmadan ürünlerin ticaretine serbesti getirilmesi ne derece hukuka uygun?
Tüm halkın sağlığını ilgilendiren bir konunun Meclise getirilmeden sadece bir yönetmelikle düzenlen-
meye kalkılması nasıl açıklanacak?Öyle bir yönetmelik ki GDO’ suz gıda maddesi üreten işletmelerin bu yönde etiket kullanmaları yasak.Yani hangisi GDO’lu hangisi GDO’suz kimse bilmeyecek.İlginç!!!
* * *
Biyolojik çeşitliliğimiz, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değer-
lendirildiğinde bizim hiç de GDO’lu ürünlere ihtiyacımız olmadığı ortaya çıkıyor.Bu konu en başta sağ-
lığımızı sonra da dinsel-kültürel inanç ve alışkanlıklarımızı ilgilendiriyor.Halkın sağlığı, ülkenin yarar ve
çıkarı her türlü şirketin kar hırsının üzerindedir ve öyle olmalıdır.
* * *
O halde GDO’ya hayır diyelim ve Tarım Bakanlığımıza halkımızın tedirgin olduğunu ve bu konuda tam
bir güvenlik sağlanmadan GDO’lu ürünlere tanınacak serbestiyi halkın affetmeyeceğini, yaşam hakkı-
nın Anayasal bir hak olduğunu ve bu alanda yapılacak hatanın hukuki ve vicdani bedelinin ağır olaca-ğını hatırlatalım.İnsan hayatından ve sağlığından daha değerli ne var?