Çanakkale Zaferi (1) * Bedriye Aksakal

Bu gün petrol yüzünden savaşlar çıkartılıyorsa, tarihe baktığımızda da pazar rekabeti yüzünden nice savaşların çıkarıldığını görüyoruz. Almanya'nın, İngiltere ile Pazar rekabeti 1914'te Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden oldu. Bu savaş Gelibolu yarımadası'nda, emperyalistlere karşı yapılan deniz ve kara savaşlarıdır. Osmanlı, Almanların yanında yer aldığı için, savaşın en kanlı çatışmaları Çanakkale'de geçti. Ruslara yardım etmek için,400 bin İngiliz, 80 bin Fransız askeri Çanakkale önüne geldi. Tarihin en büyük savunması burada yapıldı. Çanakkale'de binlerce şehit verildi. Savaş acıları kuşaklar boyunca türkülere dönüştü.
“Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni.
Of gençliğim eyvah!”
Mustafa Kemal ise Çanakkale Savaşında askerlerimizin içinde bulunduğu durumun önemini anılarında dile getirir:
“Benimle beraber burada yaşayan bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki; üzerimize verilen namus vazifesini tamamen yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Dinlenme ve uyku aramanın sonucu, bu istirahattan yalnız bizim değil bütün milletimizin sonsuza kadar nasipsiz kalmasına sebebiyet vereceğine hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın hem fikir olduklarına ve düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk izleri göstermeyeceklerine şüphe yoktur.”
Çanakkale Savaşı'nda subay olarak savaşa katılan Mehmet Fasin Bey(Kayabalı) günlüğünde savaşı şöyle yazar:
“(3.8.331(16.10.1915), Cumartesi Kablelzeval(öğleden evvel)
11.00'de Alaya muvassalat ettim. Yaver İlhami Efendi ile görüşerek Alay Kumandanı'na takdim edildim.Bölüğüm 79 siperlerinin sağ cenahında. Zevalda topçu siperleri bombardıman edilmekte idi. Ateş bir saat devam etmiş ve benim mıntıkamın birinci hattı harap olmuş idi.
5.8.1331((18.10.1915)Pazartesi Evvel 2.00 mangala ateş koydum ve bir kahve pişirerek bir sigara çekiştirdim. Fakat uykusuzluktan başım sersem. Düşman bombaları yerleri sarsmakta ise de hedefe isabet etmiyor. Düşmanın hareketinde bir korkaklık hissediyorum.
6.8.1331(19. 10. 1915),Salı Evvel 7.30- Bugün Kurban bayramı. Pek ziyade bitap olduğumdan uyumamak üzere yattım. İşte bu esnada toplar başladı. Obüsler sağ cenahımızın gerilerine düşüyor. Bombardıman kesildi. Tabura geldim. Arkadaşlarla bayramlaştık…”
Savaş şiddetiyle sürerken1917 yılında, Mehmetçiğin yemek listesi şöyleydi:
Sabah öğle akşam ekmek
15 Haziran: Üzüm hoşafı yok yağlı buğday çorbası tam
26 haziran: Yok yok üzüm hoşafı tam
18 temmuz: Üzüm hoşafı yok yok yarım
08 Ağustos: Yarım Ekmek yok şekersiz üzüm hoşafı yok
1918'de Mütarekeden önce Ruşen Eşref Ünaydın, Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal'e yaptığı konuşmayı şöyle anlatır:
Bu sade ve asil hikayede Çanakkale'nin ve Mustafa Kemal'in büyüklüğü yanyana duruyor.O ana dek, eşi görülmedik en korkunç ölüm vasıtaları ile sayıları bizimkilerden kat kat çok ve arzın beş kıtasından devşirilme hücum alayları ile saldırıp karşıdan cehenneme çevirdikleri o imtihan meydanında dev çelikler aşındırarak, haşmetli inatlar kırarak Çanakkale'ye “Bir gün Türkler bu geçiti tuttular, dünyayı buradan öte aşmaya bırakmadılar” gibi bir mana kazandırmak ne yüce himmettir.”
Çanakkale'de emperyalist güçlere karşı yaşamını savunan Mehmetçik ve Türk halkı destanlar yaratmıştır.
Bu destanın içinde kağnıların başında bulunan kadınlarımız ve çocuklarımızda vardır. Bu destan, şahin bakışlı Mustafa Kemal ve Mehmetçiğin destanıdır.
Bu destan:
“Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli
Of gençliğime eyvah!” diyenlerin destanıdır.
Mehmet Akif(Asım 8)'de, Çanakkale'de şehit düşenlere bir anıt diker gibi eğilir konuya:
“Şu boğaz harbi nedir, Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Aç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayasızca taheşşut(yığınak) ki ufuklar kapalı
Nerde gösterdiği vahşetle “Bu: bir Avrupalı
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi!
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski dünya yeni dünya bütün akvamı beşer.”
Savaşın acımasız görüntülerini çizdikten sonra Mehmet Akif , devam eder:
“Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökden ecdat inerek öpse o pak alnını değer”
Cumhuriyet döneminin edebiyatımızda en verimli ozanı olan Fazıl Hüsnü Dağlarca'da “”Çağlar üzere Çanakkale Boğazı” geçilmez diyerek insanların sömürülmesine, ve sömürü savaşlarına karşı çıkar:
“Sen ne gelirsin yiğit Senagal'lim
Malını verdiğin yetmez mi yıllar yılı
Ona canını da mı vereceksin?
Sen ne gelirsin yiğit Avustralya'lım
Senin dağların ne ister
Benim dağlarından?
Sen ne gelirsin yiğit Hint'lim
Sevinecek misin seni yiyen beni de yese
O kutsal suların Ganj'ın?”
Çanakkale'de emperyalist güçlere karşı destanlar yaratan Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve Mehmetçiğimi saygı ile anıyorum. Ruhları şad olsun.