Babamı Çok Özlüyorum* Bedriye Aksakal

Bugün takvimin yaprağını koparırken, gözlerime bulutlar doluyor. Dudaklarımda bitmeyen özlem sözcükleri. 22 Aralık (bugün)günü babacığımın ölüm yıldönümü. 1996 yılında, ?sessiz gemi?sine binerek sonsuz yolculuğuna çıkarken, şairin dediği gibi, ?Ne el, ne mendil? sallayan vardı.
Babacığımın ölüme yaklaştığı anı dakika dakika izlerken, yaşadığım o anki çaresizliği hiç unutamam. Babam sonsuz yolculuğa çıkacağı an, önce ayakları buz gibi oldu. Nefesi göğsünde sıklaştı. Gözlerini tavana dikti. Annem başucunda Yasin okurken, nefesi bir hırıltıyla kesildi. Kardeşim, ben, annem, kuzenim Güzide Ablam, halam başucunda ağlarken, acıları yudumladık. Ne büyük çaresizlik. Çok sevdiğin bir insan göz göre göre gidiyor ve sen hiçbir şey yapamıyorsun bu gidişe. Takdiri ilahinin önüne asla geçilmiyor.
Bugün her taraf, güzün tüm yaprakları ile dolu. Ağaçlarda yaprak kalmadı. Kalanlar da tek tek dökülüyor. Yüreğimde de bugün güzün hüznü var.
Gözlerimin önünde çocukluğum, gençliğim ve babamızla geçirdiğimiz mutlu günler, aylar, yıllar var. Ne çok severdi evimizin direği tümümüzü. Her gün eve gelirken, bizleri mutlu edebilmek için bir şeyler getirirdi. Evin kapısını açtığında hepimizin ismini sevgiyle ünlerdi. Akşam sofrası bizlerin dört gözle beklediği bir sofraydı. Tümümüz bir arada olduğumuz için, babam her birimize sorardı günümüzün nasıl geçtiğini, sonra derslerimizle ilgilenirdi. Düşünüyorum da babacığım, sadece yaşam veren değil, hayat verip hak eden bir babaydı. Baba adını çok güzel taşıyan bir kişiydi benim babam.
Babam, Akseki?nin Sarıhacılar Köyü?nden gurbet torbasını sırtına vurduğu zaman tam on yedi yaşındaymış. Askerliğini Manisa?da yaptığında burada kalmış. Doğduğu yerden sonra, doyduğu yer vatanı olmuş.
Babam millet mektepleri açıldığında okuma yazma öğrenmiş. Ölünceye dek kitap kurdu olan babamın elinden hiç kitap eksilmezdi. Mübalağasız günün altı yedi saatini okumakla geçirirdi. Neler okumamış ki. Onun okuduklarını bugün ben okumaya çalışıyorum. Babam hem ilmi, hem dini, hem de çok roman okurdu. Mevlana?nın Mesnevi?sini, Muhibbi Arabi?nin kitaplarını, Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi?nin Marifetnamesi?ni, Yunus?la ilgili de çok kitap okurdu. Arada bir bizlere şiirler okurdu. Kardeşimin adını o zamanın şairlerinden Benal Hanım?ın adını koymuş. Kardeşime de ?Senin adın bir şairin adı? derdi.
Babam hiç unutmam, Doğan Avcıoğlu?nun Türkiye?nin Düzeni kitabını ilk alıp okuyan kişiydi. (Çünkü kitapçı dip komşumuzdu, o demişti.)Daha neler neler okumadı ki can babam; Milli Kurtuluş Tarihi, Tek Adam, İkinci Adam vb.Tarih mecmuasını da düzenli alırdı. İlk okuduğum romanları babam, bana vermişti. Güzide Sabri?nin kitaplarını okurken hüngür hüngür ağlardım. En çok da Ölmüş Bir Kadının Evraki Mefrukesi?nde ağlamıştım.Evimizden gazete hiç eksik olmazdı. Babamın aldığı tek gazete Milliyet gazetesiydi.
Babam öğretmen olduğumda da bana her konuda çok destek olmuştu. İdeallerimi babamla paylaşarak, beni çok yüreklendirmişti.
Babam, sadece bizlere okuma sevgisi vermekle kalmadı. Her Pazar Manisa?nın tarihi mekânlarını dolaştırarak tarihi bilgiler verirdi. Arada sırada Sandıkkale?ye dek çıkar, doğanın içinde baş başa kalarak ?Tabiat Ana?nın gücünü bizlere anlatırdı. Eve geldiğimizde de not defterine bir şeyler yazardı. Birkaç tane not defterini hazine saklar gibi saklıyorum. O not defterine neler yazmamış ki. Çarşı esnafının ne zaman öldüğünü, yakınlarımızın doğumlarını, nişanlarını, evlenmelerini yazmış. Birde çok beğendiği sözleri, şiirleri de. Düşünebiliyor musunuz babam Attila İlhan?ın İhtiyarlar Baladı?nı defterine yazmış. Neyzen ve Eşref?ten de çok yazmış. Neyzen?i çok severdi.
Babamdan gerçek olan din bilgilerini öğrendim. Kur-an?ı bizim anlayabileceğimiz şekilde açıklardı. İlk öğrettiği şey; ?Yalan söylemeyin, doğruluktan ayrılmayın. Yoksulu, yetimi yedirin giydirin? ?Veren el her zaman alan elden üstündür? derdi. Paylaşımı, ve insana hizmet etmeyi öğreten baba hiç özlenmez mi?
Babam evlatlarına karşı yüreğini cömertçe açan bir babaydı. Aynı zamanda çok iyi bir eşti. Anneme yaşamı boyunca adıyla hitap etmedi, her zaman: ?Zehra Hanımefendi? Annem de babama; ?Hasan Efendi? derdi.
Çarşı da babamı çok severdi. Ona filozof gözüyle bakarlardı. Bir sıkıntıları oldu mu akıl danışırlardı.
Babamı anlatacak öyle konular var ki, hangisini anlatayım. Benim arkadaşım, öğretmenim olan babamı çok ama çok özlüyorum. Bugün hava yağmurlu. Yüreğim gibi. Yağmur yağsa da, dışarıya çıkıp babacığımın gömütü başına gideceğim, ona bir yumak olan özlemlerimi dile getireceğim.
Can babacığım, Dualarım hep sana. Seni çok ama çok özlüyoruz. Ruhun bir kez daha şad olsun.