EFES, BATI MEDENİYETİ'NİN ÇIKTIĞI ANTİK KENT * Haydar Aksakal

26.05.2014 / 00:00

Doğal afetler ve depremler, Anadolu'daki kentlerin çoğunu, dünyanın en güzel kültür hazinelerini yok etmiştir. Uzun yıllarda kurulan kentler bir anda yıkıldı. Tarih öncesine uzanan eski kentlerden hiç birisi ayakta kalmamıştır.

Yıkılan kentlerin üzerinde, yıllarca toprak birikmiş, küçük tepecikler oluşmuştur. Büyüyen ağaçlar ve oluşturulan tarlalar, toprağın altındaki mimari eserlere zarar vermiştir.

Bilim adamları ve arkeologların yaptıkları araştırmalar, çok eski çağlardaki uygarlıkların yoğunlaştığı Anadolu topraklarında binlerce ölü kent ve ören yerinin bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunları yaşatmak, uygarlıkların ortak yanlarını bulmak, o günkü ekonomilerini, bilim, sanat ve kültürünü araştırmak ve ortaya çıkarmak bilimsel olarak kolay değildir. Zaman, tarihi bilgi ve teknoloji ister. Arkeologlar, Anadolu'nun batı kıyılarında kurulan ilk kenti yıllarca aradılar. Kent hakkında çeşitli söylenceler ortaya çıktı.

Atina Kralı Kodros'un doğaya düşkün oğlu Androklos, Yunanistan'dan bir gurup insanla, Batı Anadolu'ya, Efes çıvarına geldiler. Bir avuç insanla kent kurmak zordur. Görkemli Efes kentini, yörede yaşayan Anadolu'nun yerli halkıyla birlikte, onların katkılarıyla kurdular. Tarihçilere göre, halkın çoğunluğu Ana Tanrıça'ya inanan Karialılar ve Leleglerden oluşuyordu.

Efes Müzesi tarafından yapılan kazılarda, kent tarihinin Hititlere kadar uzandığı görülmüştür. 1966 yılı içinde, Selçuk-Aydın ve Efes yol üçgeninin güney batısında, Derbent Çayı kıyısındaki Çukuriçi höyükte yapılan araştırma kazılarında taş ve bronz baltalar, çeşitli aletler bulunmuştur. Höyüğün Neolitik döneme kadar uzandığı tespit edilmiştir.

Kentin asıl yerli halkı Luviler, Karadeniz kıyılarından Temiskira'dan (Terme-Samsun) gelen kadın savaşçılara büyük saygı gösteriyorlardı. Ephesos'un bir Amazon olduğu, isminin kente verildiği söylencelerde yer alıyor.

Kentin ilk kuruluşu MÖ 6.000 yıllarına dayanır. Kentin kurucusu Androklos'un uğraşlarıyla, İzmir'in Selçuk ilçesi sınırları içinde bulunan Efes kenti bir ticaret merkezi ve önemli bir liman kenti olmuştur. Efesliler, kısa zamanda yüksek bir yaşam düzeyine ulaştılar. Halkın Androklos'a olan sevgi ve saygısı çoğaldı, onu kral yaptılar.

Kent günden güne gelişmiş ve büyümüştür. Krallığın topraklarını genişletmek için savaşlar oluyordu. Androklos, Priene kentine yardım etmek için Karialılar ile girdiği savaşta öldü. Efesliler günlerce yas tuttu, ölen krallarına ağıtlar yaktı, Celsus kütüphanesinin önündeki Heronlar mevkiinde onun için büyük bir mezar yaptılar.

İlk kentin deniz kenarında Selçuk ilçesinin batısında olduğu ilk yerleşimlere ait kalıntılardan anlaşılmıştır. Androklos soyundan gelenler krallık yönetimini uzun süre devam ettirmişlerdir. Efes Kenti'ndeki kötü yönetim yüzünden karışıklıklar çıktı, anarşik olaylardan sonra, halk ayaklanarak krallık yönetimini devirdi.

Efes liman kenti, Anadolu dışındaki kavimlerin ve Anadolu'daki devletlerin hedefi haline gelmişti. Lidya Kralı Krezüs, ordusuyla Efes kapılarına dayandı. Kenti teslim aldı. Onları Artemis Tapınağı'nın etrafında oturmaya zorladı.

MÖ 1050 yıllarında, Batı Anadolu kıyılarına göçmen ve sığınmacı olarak gelenlerin de yaşadığı Efes Kenti, MÖ 560 yılında görkemli Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Krezüs daha sonra tapınağa kabartmalı sütun kaideleri armağan etti.

Lidyalılar denize ve Yunanistan'a ulaşmak için kenti bir köprü gibi kullanmışlardır. Zaman geçtikçe Lidyalılar, onların işlerine karışmadı, Tiranlar eski yönetimlerini devam ettirdi. Efes halkı Lidyalılara vergi ödüyordu.

Efes, MÖ 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde ön sırada yer almıştır. Yönetime gelen Tiranlar, eski kralları aratmış, kentte halk meclisinin kurulmasına razı olmuşlardır. Tiranların yerine eyalet valileri atanmış, Roma çağında ki bu değişiklik yüzlerce yıl devam etmiştir.

Persler orduları Anadolu'ya girdi, Lidya devletini ortadan kaldırdıktan sonra Efes kentinin kapılarına kadar dayandılar. Pers Kralı Darius, Anadolu'daki kentleri yakıp yıkmalarına rağmen Efes Kenti'ne dokunmamıştır.

Efes, İonia'nın on iki kentinden birisiydi. Ünlü düşünür Herekletitos zamanında bilim, sanat ve edebiyat alanında en parlak dönemlerinden birisini yaşamıştır.

1850 yıl önce yaşamış ve dünyanın ilk seyahatnamesini yazmış olan Manisalı seyyah ve tarihçi Pausanias Artemis Tapınağı'ndaki rahibelerin Melisa adı verilen Amazonlar olduğunu anlatır.

Efes Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından birisi sayılıyordu. Anadolu'nun Ana Tanrıçası Kibele geleneğine dayalı Artemis kültürünün de yer aldığı en büyük tapınak Efes Kenti'nde yer alıyordu. MÖ 365 yılında ateşe verildi. Çapulcular tapınağın hazinesini yağmaladılar. Tapınağı yakan Herostratos korkunç bir cezaya çarptırıldı.

Efesliler, mimar Kheirokrates'in denetiminde 6.000 m_ den oluşan bir alanda, yeni bir tapınak yapmaya karar verdiler. Günümüzde Artemis Tapınağı'nın bulunduğu yerde, yıkılmış kolonlar ve bir sütundan başka hiçbir şey kalmamıştır.

Büyük İskender kente geldiğinde, halk kurbanlar keserek onu görkemli bir törenle karşıladı. Küçük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar limanı dolduruyor, bataklık hale getiriyordu. Sivrisinek ve sıtma hastalığı gün geçtikçe çoğalıyordu. Kent yaşanmaz bir hale gelmişti. Vergiler ve tapınak inşaatı halkı fakirleştirmişti. Liman toprakla dolunca deniz trafiği aksadı, alım satım azaldı, ekonomik dengeler bozuldu.

MÖ 290'da, İskender'in generallerinden Lysimakhos Efes'e kral oldu. Yeni bir kent için Panayır Dağı ile Bülbül Dağı arasındaki vadiyi seçmiştir. Kent, MÖ 300 yıllarında ızgara planına göre buraya kuruldu. Kral, Efes kentinin adını değiştirerek, Mısırlı üçüncü karısı Arsinoe'nin adını yeni kurulan kente vermiştir. Yeni yerleşim yeri yukarı ve aşağı diye iki bölgeden oluşuyordu. Ortadan geçen cadde kenti ikiye bölüyordu.

Özerk davranmaya başladılar, Apameia Kibotos kenti ile birlikte ortak para bastırmışlardır. Arsinoe'nin ölümünden sonra, Efesliler kentlerini bir daha bu isimle anmadılar. Bu çağlarda Efes ünlü kişilerin uğrak yeri, kral yolunun başlangıç noktası, Küçük Asya'nın batıya açılan kapısı olmuştu.

Efes, MÖ 190 yılında Romalıların egemenliğine girdi. İmparatorlar kente gereken önemi verdiler. İmparator Augustus Caesar (MÖ 63-MS 14) Roma'nın en büyük imparatorudur.

Efes, onun çağında en görkemli günlerini yaşadı. Sanatı, şairleri ve yazarları korudu. Efes Asya eyaletinin başkenti oldu. Kente gelen misafirler için saraylar, villalar yapıldı, her yer mermerden yapılmış anıtsal eserler ile donatıldı. Nüfusu MÖ 1-2 yüzyılda 200.000 kişiyi aşmıştır. Kent kültür ve sanat yaşamında büyük bir özgürlüğe sahipti.

Bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, Dil bilimci Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişiler Efes kentinde yetişmiştir.

Karadeniz kıyısındaki Pontus devletinin güçlü kralı Mithridates, Romalıların üzerine yürüdü ve onları Efeslilerin yardımıyla yendi. Kral tüm Romalıların öldürülmesini emretti. Efes'te büyük bir katliam yaşandı.

Kentte MÖ 87'de büyük bir isyan hareketi başladı. Halk huzursuzdu. Romalılar komutanları Sulla'yı, ordusuyla birlikte Anadolu'ya gönderdiler. Sulla, Pontus'luları geri püskürterek işgal ettikleri toprakları geri aldı. Efes'e geldi, Pontus kralına yardım edenleri öldürdü, bir kısmını da hapsetti. MÖ 84 yılında Efes'i haraca bağlayarak Roma'ya döndü. Neron da Artemis Tapınağı'nın tüm hazinesine el koydu, hazine değerli armağanlarıyla birlikte Roma'ya götürüldü.

MS 17'de Efesliler büyük bir depremle sarsıldı. 12 Aiol kenti Efes ile birlikte yıkıldı, yüz binlerce insan öldü ve yaralandı…

İmparator Traianus MS 97-117), kentte adına bir tapınak ve çeşme yaptırdı. Roma İmparatoru Hadrianus (MS 98-138) Efes'e iki kez geldi. İmar hareketlerine katkıda bulundu. Anıtsal bir kapı ve bir tapınak da onun zamanında inşa edildi. Hadrianus Tapınağı girişinde yer alan frizde, Efes'in 3 bin yıllık kuruluş öyküsü anlatılır:

“Atina Kralı Kodros'un oğlu Androklos, Ege'nin karşı kıyısını keşfetmek ister. Önce Delhi'deki Apollon Tapınağı'na gider. Kâhinlere danışır. Kâhinler ona balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar…

Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya kara verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirken çalıların arasından çıkan bir yabandomuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler.”

Efes Valisi Celsus zamanında tamamlanan 10.000 rulo kitaptan oluşan kütüphanesi, kentin kültür ve sanata verdiği önemi gösteriyordu.

MS 24, 262'de iki deprem kaydedildi. MS 358 ve 365 yıllarındaki depremlerde çok büyük tahribatlar ve yıkımlar oldu. MS 359 ve 366'da artçı depremler devam etti…

Halk yoksullaştı, Efes'ten göç eden insanlar, St. Jean Kilisesi etrafına gelip yerleştiler. Yeni kent, Hagiost Heleyos adıyla anıldı. Efes adı tarihin derinliklerinde kayboldu.

4. yüzyılda liman alüvyonlarla doldu, kullanılmaz hale geldi. Birkaç kez temizlenmesine rağmen Efes denizden uzaklaştı. 7. yüzyılda Araplar, Batı Anadolu kıyılarına saldırmaya başladılar. Bizans döneminde kent tekrar yer değiştirdi. İlk kez kurulduğu Selçuk İlçesi'ndeki Ayasuluk Tepesi'ne geldiler.

Türkler, Anadolu'ya ve Batı Anadolu kıyılarına gelişinden sonra, 1304 yılında, Efes ve çevresini ele geçirdi. Efes 1330 yılında Türkler tarafından alındı.

Efes Kenti'ni Aydınoğulları'ndan bir Bey yönetiyordu. Sasa Beyi buraya “Ayasuluk” adını yakıştırdı. Kent 1390 yılında Padişah Yıldırım Beyazıt tarafından işgal edildi ve Osmanlı topraklarına katıldı.

Efes Kenti, tarih boyunca birkaç kez yer değiştirdiğinden yerleşim yerlerinin kalıntıları 8 km_ büyüklüğünde dört ana bölgeye yayılmıştır (Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk).
Her yıl milyonlarca turist Meryem Ana Evi'ni ve Efes kentini görmeye gelmektedir…