Ayasuluk Kalesi * Haydar Aksakal

02.06.2014 / 00:00

Batı Medeniyeti'nin çıktığı Ege kıyılarında, eski zamanlarda birbirinden güzel kentler ve kaleler kurulmuştur. Batı Anadolu'da tarihi değiştirecek araştırmalar ve kazılar yapılmaktadır. Ayasuluk Tepesi, İzmir'in Selçuk İlçesi İsa Bey Mahallesi'nde yer alan bir höyüktür.

Arkeolojik kazılar, Efes ve yöresinin araştırılan tüm tarihini değiştirmektedir. Efes Kenti'ne ait ilk yerleşim yerinin Ayasuluk Tepesi'nde olduğu ortaya çıkarılmıştır. Yıllarca, kentin MÖ 2.000-1.200 yıllarında Yunanistan'dan gelen sığınmacı ve göçmenler tarafından kurulduğu söylenmiştir. Ephesos'un kuruluş destanını bunlar anlatmıştır. Yunan gramerinde sos ile biten kelime yoktur. Anadolu isimlerinin Yunancaya çevrilmesinden sonra ortaya çıkan sözcüklerdir.

Ayasuluk Kalesi'ndeki kazı çalışmaları, Efes Müzesi tarafından 1960 yılında başlatılmıştır. İkinci dönem kazı çalışmaları, 1990 tarihinden 2003 yılına kadar sürmüştür. 1990 yılında yapılan kazılarda Efes'in tarihi tümüyle değiştirmiştir.

Ayasuluk, Çukuriçi Höyüğü ve çevresinde yapılan kazılarda 8 bin yıl öncesine ait Neolitik yerleşimler bulunmuş, Efes Kenti'ne ait ilk yerleşimlerin Erken Tunç Çağı'nda kurulduğu ortaya çıkarılmıştır (MÖ 3000).

Artemis Tapınağı'nın bulunduğu yerde elde edilen buluntular, MÖ 1500-1100 yılları arasında Efes çevresindeki en önemli yerleşim yerinin Ayasuluk Kalesi ve çevresindeki kent olduğunu ortaya çıkarmıştır.

O. Benndorg, Efes'teki en eski yerleşim yerinin ortaya çıkarılması ve lokalizasyonu için Ayasuluk Tepesi'ni göstermiştir.

Luviler, Anadolu'nun ilk yerli halkıdır. Başkentleri Apasa'nın Ayasuluk Tepesi'nde kurulduğu tespit edilmiştir. Apasa, Hitit döneminde Arzawa ve Mira krallıklarının başkentidir.

Prehistorik Dönem'den itibaren yerleşim yeri olan Ayasuluk Tepesi, Arzawa-Mira Dönemi'nde Apasa, daha sonra Ephesos adıyla anıldı. Helenistik ve Roma Dönemi'nde gelişen Efes Limanı MS 7. yüzyılda kullanılmaz hale gelince, Efes Kenti yer değiştirmiş, Bizans Dönemi'nde tekrar Ayasuluk Tepesi'ne taşınmıştır.

1304 yılında Türklerin eline geçen yerleşim yeri Ayasuluk adını almış, 1350'den sonra bir dönem Aydınoğulları Beyliği'nin başkenti olmuştur. Aydınoğlu İsa Bey Dönemi'nde İsa Bey Camii, iç kale, hamamlar, türbeler, medreseler ve hanlar inşa edilmiş, Türk İslam sanatının en güzel örnekleri verilmiştir.

Ayasuluk, 1390 yılında Osmanlı topraklarına katılmış ve Beylik dönemi sona ermiştir. 1402'de yapılan Ankara Savaşı'ndan sonra, Umur Bey'e verilen topraklarda uzun süreli bir mücadele yaşanmış, Osmanlı Padişahı II. Murat Dönemi'ne kadar Cüneyt Bey'in elinde kalan kent, 1430'da tekrar Osmanlı topraklarına katılmıştır.

16. yüzyıldan itibaren de yerleşim yeri özelliğini kaybetmiş, köy haline gelmiştir. Cumhuriyet Dönemi'nde Selçuk ismini almıştır.

İlk sosyal dayanışmalar, Osmanlı döneminde bu topraklarda görülmüştür. Farklı inanç ve dinlere mensup insanlar, Şeyh Bedrettin'in dava arkadaşı Börklüce Mustafa'nın etrafında toplanmış ve Osmanlı devletine isyan etmişler. Börklüce ve adamlarının idam edildiği yer Ayasuluk Tepesi'dir.

Ayasuluk Tepesi kazı ve onarım çalışmaları, 2007 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararıyla Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü sorumluluğuna verilmiştir.

Efes tarihini aydınlatacak, bölgenin tarih öncesine ışık tutacak araştırma ve kazılarda, iç kaledeki güney yamaç evleri, yollar, kale köşkü ve hamam ortaya çıkarılmıştır. Selçuk Belediyesi, tarihin ortaya çıkarılmasına destek vermektedir. 2010 yılında batı sur duvarlarında onarım çalışmaları başlatılmıştır. .

İç Kale'nin güneydoğusunda, Höyüğün açılan tabakalarında Erken Tunç Çağı'ndan Helenistik Döneme kadar kesintisiz 6 yerleşim tabakası tespit edilmiştir.

Bizans Dönemi'nde MS 5 ve 6. yüzyılda kullanılan Piskoposluk sarayı ve dış surların güneydoğusunda inşa edilen büyük sarnıcın suyu, Belevi-Selçuk arasındaki Pranga mevkiinin doğusundaki su kaynaklarından su kemerleriyle Ayasuluk Tepesi'ndeki yerleşim yerine kadar getirilmiştir.

Ayasuluk Tepesi'nde inşa edilen görkemli kalenin geçmişi çok eskilere gitmektedir. Kale duvarları Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Kalenin inşaatında moloz taşlar ve devşirme malzeme kullanılmış, iç kale sur duvarları 15 kuleyle güçlendirilmiştir.

Surların doğu, batı ve güneyinde üç ana giriş kapısı vardır. Batı kapısı korunmalı olup, kale içinde beş sarnıç bulunmaktadır. Güneydeki Takip Kapısı günümüze ulaşmıştır. Merkezin güneyinde tek kubbeli kale camii yer almaktadır. Batıda, Türklere ait kale hamamı da kısmen kazılmıştır. Türklerin yaşadığı dönemde, sarnıç haline getirilmiş tonozlu bir yapının Bizans Dönemi'ne ait bir bazilikanın doğu bölümü olduğu anlaşılmıştır.

St. Jean Bazilikası, Bizans Dönemi'nde İmparator İ. Jüstinianos tarafından 527-564 yılları arasında inşa edilmiştir. Haç şeklindeki yapının üzeri altı kubbe ile örtülmüştür. Uzunluğu 130 metre olan Bazilika, Bizans Mimarisi'nde özel bir yere sahiptir.

Bazilikanın yapımıyla Ayasuluk Tepesi yeniden önemli bir konuma gelmiştir. Söylencelere göre; St. Jean, Ayasuluk Tepesi'nin en üst noktasında, kayalıkların bulunduğu yerde kutsal kitap İncil'i yazmıştır. Ölümünden sonra Ayasuluk Tepesi'nin güney yamacına, basit bir mezara gömülmüştür. MS 5. yüzyılda bu mezarın üzerine ahşap çatılı bazilika yapılmış, depremlerde kullanılmaz halem gelmiştir.

Bizans İmparatoru Jüstiaus ve karısı Theodora tarafından MS 7. yüzyılda aynı yerde yaptırılan bazilika, Efes'teki Piskoposluk Kilisesi'nin yerini almıştır.

Kale içinde bulunan önemli bir yapıya, 2009 yılında ki kazılarda ulaşılmıştır. 11×11,2 metre boyutlarında taş, tuğla, kireç kullanılarak yapılmış iki katlı kale köşkü, 1670 yılında Ayasuluk'a gelen İngiliz J. Covel'in yaptığı gravürde görülmektedir.

Güney kapısının yapımında mermer, süsleme olarak bağ motifleri kullanılmıştır. Kale köşkünün 1375 yılları içinde, Fahrettin İsa Bey tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.

Her iki yanında kare planlı kuleler ve orta kemerli bir girişe sahip olan Takip Kapısının üst kısmında bir lahit yüzü, genç kızlar ve silahlı adamlar ile betimlenmiş kabartmalar vardı. 1852 yılında İngiltere'ye kaçırılan kabartmalar, Woborn Abbey Galerisi'nde sergilenmektedir.

Kilisenin kuzeyinde, üzeri ahşap örtülü kısım, Hazine dairesi ile birlikte inşa edilmiş, MS 10-11 yüzyılda Şapele (Küçük kilise) dönüştürülmüştür. Apsisteki fresklerde St. Jean, Hz. İsa ve Aziz Tymotheus çizilmiştir. Bazilikanın üst kat galerilerinde yer alan nişlerde kilisenin kutsal eşyaları ve hazinesi saklanmıştır.

Selçuk'un giriş kapısı olan Ayasuluk Kalesi'nin Röleve, Restitüsyon, Restorasyon, Çevre Düzenleme ve Aydınlatma çalışmaları devam ederken Selçuk Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü İsabey Mahallesi'ne bir park alanı daha kazandırdı.

Toplam 172 bin 533 metrekarelik alanda yapılacak olan projenin 9 bin 500 metrekarelik bölümünün yapısal, bitkisel çevre düzenlemesi inşai uygulama ve sulama projeleri yapılıyor.

Proje kapsamında yeni yapılan Ayasuluk Kafesi'nin güney kısmında yer alan alanda kardeş şehirler meydanı çalışması ise tamamlandı. Alanda 40 metrekare boyutunda Selçuk'un bütün dönemlerine ait semboller ve sanatsal seramikler yer aldı. Selçuk'un girişinde ziyaretçileri karşılayan bu tarihsel ve sanatsal çalışma Selçuklular tarafından da çok beğenildi.

115 metrekare kapalı alan, 120 metrekare yarı açık, 300 metrekare açık oturma alanı ve 650 metre kare yeşil alana sahip olacak olan Ayasuluk Kafesi'nin yapımı ise devam ediyor. Kafenin kapalı alanda 40, açık alanlarda ise 140 kişi oturma kapasitesi olacak.

Kaynak: Selçuk Belediyesi Basın Bürosu
Kaynakça: http://www.pau.edu.tr/ayasuluk/tr/sayfa/tarihce-7
http://www.pau.edu.tr/ayasuluk/tr/fotogaleri