Yahya Kemal Beyatlı * Bedriye Aksakal

29.11.2012
Bu aralar Yahya Kemal?in şiirleriyle saatlerimi geçiriyorum. Kız Enstitüsü?nde okurken, Türkçe öğretmenimiz Mükerrem Hanım, şiire sevdalı bir öğretmenimizdi.
Özellikle Yahya Kemal?in, Cahit Sıtkı?nın şiirlerini çok sevdiğini bizlere söylerdi. Arada bir şairlerin şiirlerine okurken, gözleri dalıp giderdi. Öğretmenimiz bizlere şiirler vererek ezberlememizi isterdi. Ezberlediğimiz şiirleri de derste vurgulayarak okurduk.
Yahya Kemal?in, öğrenciliğimde ezberlediğim şiirleri hala belleğimdedir:
?Bir uykuya cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı
Görmezler, ufuklarda şafak söktüğü anı.?
Şair ?Vuslat? şiiriyle Türk Edebiyatının en duyarlı ?şiir anlatıları?ndan birini ortaya koymuştur.
Şairin çocukluğu Balkanlar?da geçmiştir. Doğduğu yerlerin kırlarını, dağlarını dolaşırken, hep düşler içindedir.
Asıl adı Ahmet Agah olan şair, ilk öğrenimini Üsküp ?Yeni Mektep?te daha sonra, ?Mekteb-i Edep?te okuyan Ahmed Agah öğrenimini Selanik İdadisi?nde okumak zorunda kalır. Annesinin genç yaşta vereme yakalanıp ölmesi, küçük Ahmed?i sarsar. On üç yaşındayken yakınları tarafından İstanbul?a getirilir. Daha sonraki yıllarda ?Yahya Kemal? adını ün kazandıran en güzel şiirlerinden biri olan ?Sessiz Gemi?si onun için, bir mistik kaynağı olmuştur:
?Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden;
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.?
Selanik?te yarım bıraktığı öğrenimini, İstanbul Vefa Lisesi?nde tamamlar.
1903?de Paris?e giderek, sanat- tarih… kokan kentte beş yıl kalır. Paris?te kaldığı süreçte, Fransız şiirinin ne olduğunu, nasıl söylendiğini araştırırken, bir yandan da Alber Sorel?in tarih derslerini izler.
1912 yılında büyülü Paris?den ayrılarak, İstanbul?a kesin dönüş yapan şair, Darüşşafaka Lisesi?nde, Haydarpaşa Osmanlı İttihad Mektepleri?nde tarih ve edebiyat dersleri vermeye başlar.
Yahya Kemal daha sonra yazar ve düşünürlerle tanışır. Tanıştığı kişilerden birisi Yakup Kadri Karaosmanoğlu?dur.
İki arkadaş edebiyat toplantılarına katılırlar. Gittikleri bir toplantıda Yahya Kemal, kendisine özgü şiir okuma biçimiyle Hugo?dan, Baudelaire?den, Urlaine?den… Türk Edebiyatı?nın eski ve yeni şairlerin şiirlerini okur.
İki arkadaş kimi zaman, ortak arkadaş grupları içersinde, coşup şarkılar söylerken, şairde şiir okumaya devam eder.
Bu arada parasız ve evsiz yaşayan Yahya Kemal?i, Yakup Kadri annesinin evine götürür. O sıralar yazar ve şair geçim sıkıntısı içersindedir. Yazarın annesi onlara bir süre maddi para yardımı eder. Sıkıntılı bir dönemde, şair, Yakup Kadri?nin gittiği Çamlıca Bektaşi Tekkesi?ne gider.
Yine bir gün Bektaşi tekkesine giden iki arkadaş, Nazım Hikmet?in annesi ressam Celile Hanımla karşılaşır. Celile Hanım beyinden ayrılmış, kendini resim yapmaya vermiştir. Yahya Kemal Celile Hanım?ı görür görmez ondan çok etkilenir.
Nurer Uğur?un dediği gibi:
?Celile Hanım?la, Yahya Kemal arasındaki ?sürekli bir ilkbahar?ın ilk çiçekleri… iki gönülde ve yürekte o ateşten kırmızı rengiyle açtıkça açmış; birçok şiire, ezgilere,şarkılara hatta masallara, hikayelere ve efsanelere karışmıştır…?
Şair, şu dizeleriyle, sürekli baharı yaşatan sevgilisine şöyle seslenir:
?Şen şarkıların durduğu bir lahza kenarda,
yadet ki seviştik ilahi Adalarda;
İçten! Soğuk ellerle hazin alnını sarda,
Yadet ki seviştik ilahi adalarda…?
Bu aşk öyküsü bir süre sonra noktalanır. Bu aşkın, neden yıllarca sürmediğini Yakup Kadri?den dinleyelim:
?… Yahya Kemal?in derbeder hayatında pek mutlu bir dönüm noktası da olabilirdi, eğer bunu takibeden gönül münasebetleri, ruh krizleri ve kıskançlık kuruntularıyla bulunmasaydı,eğer şair , sevgilisini olduğu gibi görebilseydi ve ona, sıtmalı muhayyelesinde:
Kirpikleri süzgün o ihanet dolu gözler
Rikkate bakarken bile bir fırsatı özler
Mısralarıyla vefasız ve fettan kadın hüviyyetine vermeseydi, öyle sanıyorum ki, tatlı ve rahat bir evlilik hayatına kavuşacaktı…?
Yahya Kemal gazellerle, şiirlerle seslendiği sevgilisiyle ?küçük burjuva? dedikodularından dolayı ayrılmıştır. Celile Hanım, bu ayrılıktan sonra Paris?e gider. Hiç beklemediği bir şekilde ?canan?dan uzaklaşması şairi etkiler. İstanbul?un en kültürlü kadınından ayrılmasıyla İstanbul dar gelir Yahya Kemal?e.Bu aşk, şairin ruh krizleri ve kıskançlık kuruntularından bitmiştir. Gün gelir, aşkını ?Ses? şiiriyle dile getirir. Bu şiir, Türk Edebiyatı?na en güzel aşk şiiri olarak geçer:
Günlerce ne gördüm ne de bir kimseye sordum;
?Yarab hele kalp ağrılarım durdu? diyordum.
His var mı bu alemde nekahat gibi tatlı?
Gönlüm bu sevincin helecanıyla kanatlı
Bir taze bahar alemi seyretti felekte;
Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek?te…
Yine Nurel Uğurlu?ya kulak verelim:
Ne yazık ki, bir ?Sürekli Bir İlkbahar? daha, hem şairin yüreğinde, hem cananın gönlünde , ölünceye kadar, bir rüya gibi yerle yerinde kalmış; en ince yerinden, öylesine üzgün ve kırılmış; ama sanırız ki bu ilkbahar, güftesiz bir beste gibi, belki, gemiler geçmeyen bir ummanda hala çalınmaktadır.