“sürekli Bir İlkbahar”

Kitaplığımızdaki kitapların tozunu alırken, Nurer Uğurlu'nun: “Sürekli Bir İlkbahar” kitabını ikinci kez okumak için masaya bıraktım. İşlerim bitince odama çekildim. Bir süre sonra kitabı elime alarak okumaya başladım. İyi ki ikinci kez kitabı okumaya başlamışım ki birçok şeyi tekrar keşfettim. İnsan yıllar önce bulduğu güzellikleri, kırk, elli ve diğer yaşlarında daha başka, daha değişik buluyor.
Anımsıyorum kitabı ilk okuduğumda çok başka duygusallıklar içinde okumuştum. Şimdi sayfalar arasında dolaşırken, değişik bir açıdan yazılanları yorumlayıp değerlendiriyorum. Nurer Uğurlu kitabı Aragon ile başlamış.

Aragon, yaşamında çok şey görmüş, geçirmiş, düşünmüş düşündüklerini durmaksızın yazmış, Fransız bir şair. Onun şair yönü kadar, düşün ve eylem yönü de şairin yaşamı içersinde çok önemlidir. 1920 yılında ilk kitabı olan Feu de Joie çıkar, ardından Anicet ou le Panaroma yayınlanır. A.Gide bu kitap için şunları söyler:”..XX. yy. Fransız edebiyatının hiç kuşkusuz en büyük eseridir. Üstelik de kitap değil, bir kırbaç sanki.”
Genç yaşta FKP'de çalışır. O artık düşün ve eylem adamıdır artık. Her zaman Aragon olarak kalan şairin yaşamına genç Rus yazarı Elsa Triolet'yle girer. Elsa'nın çok güzel gözleri vardır. Bu gözlerden etkilenen Aragon sırıl sıklam aşık olur Rus kızına. Uğurlu'nun deyişiyle:

“Aragon'un gönlüne ve yüreğine “Sürekli Bir İlkbahar”ın ilk tohumları düşer ki bir süre sonra çiçekleri aşk rüzgarıyla açmağa başlar…” Bu rüzgarla şairin dünya görüşünde değişimler olur. Elsa'nın yaşamı Aragon'u gerçeküstücülükten uzaklaştırır. Ve gerçekçiliğe yönelir.

Yine Nurer Uğurlu'nun dediği gibi:

Ve o artık, yaşamının, daha sonra sanatının “ilkbahar”ını Elsa'yla birlikte sürdürmeye başlar. Artık, Elsa'nın olduğu yerde Aragon; Aragon'un olduğu yerde her yerde Elsa vardır.

Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün ateşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
<<öyle derin ki, her şeyi unuttum içlerinde
……
kainat paramparça oldu bir akşamüzeri
her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlayan Elsa'nın
Gözleri Elsa'nın gözleri Elsa'nın gözleri.
Aragon öyle tutkuyla sevmiştir ki Elsa'yı, şairden bahsadilirken, Elsa'dam bahsetmek gerekir. Elsa'da seven aynı zamanda sevilen bir kadındır. İki sevgili sürekli bir ilkbahar içinde kendilerini aydınlattıkları gibi dünyayı da aydınlatmışlardır.
Kitap Aragon, Nazım, Mayakovski, Neruda, Yahya Kemal, Karacaoğlan ve Fuzuli ile noktalanır.