Rüyalar ve Uyanışlar Defteri, Kitabı

Özdemir İnce gazetesindeki köşesinde:
“Kuşkusuz “Nobel Latife Tekin'in hakkıydı ama Herta Müller'e verdiler” demiyorum. İkisine de bin Nobel feda olsun.
Yeryüzünde eğer bir yazınsal adalet varsa Latife Tekin 2020'ye kadar alacaktır bu ödülü. İşte buraya yazıyorum..
Latife Tekin bu Türkiye'ye de bu dünyaya da fazla bir yazar. Öylesine yeni bir dille dövüyor ki yüksek sesle okurken dilim tökezliyor, dilim dolaşıyor, dilim gençleşiyor ve dirileşiyor. (Dil'i bütün anlamlarıyla birlikte kullanıyorum.)
Çok yeni bir sözdizimi, en yeni bir sentaks!
Vay babam vay!”diyor.
Latife Tekin’in Rüyalar ve Uyanışlar Defteri adlı kitabını bir çırpıda okudum diyemiyorum; aksine yavaş yavaş sindire sindire tadını çıkara çıkara okudum.

Latife Tekin’in kendi deyişiyle “ninesinden miras masalsı anlatışı” denemelerine paha biçilmez farklılıklar, değerler, anlamlar katıyor.
Latife Tekin, diğer yapıtlarında olduğu gibi bu eserini de gözlemleriyle bezemiş. Düşlere yönelten zihin oyunları sanki daha bir fazla bu yapıtında, iç sesle barışık olma ya da olmama hali yazdırıyor, dürtüyor yazarın kalemini sanki. Basa basa muhalefet, ille de doğrucu davutluk, onuncu köyden kovulacak da olsa.
“Son bir yaprak kalmış defterimde… O yaprağa, çocukluğumda uğradım ilk haksızlığı; anımsayabildiğim en eski şiddet anımın toprak, kan ve kangal sütü kokusuyla zihnimde canlandığını yazdım, ninemden dinlediğim kar masalını; o masalın kahramanı Çulo"nun, kar yemek suretiyle yer adamlarından yakasını sırıyıp karın tarafına geçmiş olduğunu, savaşan erkeklere karşı gökten bin bulut dökülmüş, toz beyazdan kardan yana tavır aldığını…"
Bu satırlar son dönemlerde edebiyatta kurgunun ziyadesiyle ön plana çıktığı bir zamanda anlatım biçiminin ve bütün yaratıcı imgeleri ete kemiğe büründüren sihrin yani dilin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Türkiye"de edebiyat dünyasında her zaman farklı ve özel bir yerde duran Latife Tekin yeni kitabı "Rüyalar ve Uyanışlar Defteri"yle bir kez daha özgün bir dil ve anlatımla karşımızda.
Derin göndermeli denemeler kitabı, Rüyalar ve Uyanışlar Defteri için yazar:
“Geçmişe doğru bakıp soluklandığımda, insanın hayatta kalabilmek için bir alfabeye ihtiyacı varmış diye düşünüyorum, vahşi doğanın ortasında yenilip yutulmamak için dil gerekiyormuş ona, işaretler, sesler, sözcükler aracılığıyla haberleşip canımızı sağlama almaya çalışmış olmalıyız değil mi? İnsanın kurduğu dille hayvanı sevmek imkânsızdır, derim ben hep, çünkü bizim dilimiz tüm öteki canlılara karşı, bizim hayatta kalabilmemiz için yaptığımız sessel bir alet… Dilin doğasını sezmeden, dili nasıl yenileyebiliriz ki dil bizi bütün öteki varlıkların uzağına çekip ayırıyor…”diyor
Rüyaların dili ve kurgusuyla yazılmış işsel bir yolculuk kitabı, Rüyalar ve Uyanışlar Defteri.
Keyifli,iç hesaplaşmalı okumalar.