Okullar Açılırken Eğitim Dünyasından Kesitler… * Kemal Kocabaş

2003 yılında, başkanlığını yapmakta olduğum Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği “Yeniden İmece” dergisini çıkarma kararı aldı. Dergi editörü olarak her sayıda değerlendirme yazıları yazmaya başladım.

2006 yılında da Muğla'daki yerel gazetelerde haftalık köşe yazısı yazma serüvenim başladı. Geçtiğimiz günlerde on yıldan beri yazdığım yazıları inceledim. Ağırlıklı olarak yazılarımın konusu ülkenin eğitim ve kültür sorunları olmuş. 16 Eylül 2013 tarihinde ülkenin her bir köşesinde okullar açılıyor.

Yazılara, verilere bakarak eğitim sistemimiz on yıl öncesinden daha iyi bir noktada mı? diye merak ettim. Olumlu bir yanıt veremedim.

Bir öğretim üyesi olarak kendi öğrencilerimde gözlemlediğim gibi, raporların, çalışmaların, uluslararası sınavların ortaya koyduğu sonuç “Türk eğitim sistemi niteliğini kaybetmiştir, öğrencilere analitik düşünme becerileri kazandıramıyor” şeklindeydi. Güncel sorumuz “Eğitimin en önemli sorunu olan nitelik konusunda durum nedir?” Bu yazı, bu kavramı istatistik rakamlarla tartışmayı amaçlamaktadır.

Geçen hafta yayınlanan Eğitimde Reform Girişimi (ERG)-2012 Raporu (http:/erg.sabanciuniv.edu) ve Hürriyet gazetesinde 12 Eylül 2013 tarihinde Sedat Ergin, 13 Eylül 2013 tarihinde İsmet Berkan'ın köşe yazılarına da eğitim ve nitelik tartışmaları vardı.

Nicelik ve nitelik eğitimde önemli iki kavram. Nicelik kavramı sayısal kazanımları ifade ederken nitelik sözcüğü TDK sözlüğünde “Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik olarak” tanımlanıyor.

Eğitbilimciler ise eğitimde nitelik kavramını “Bireyin ve toplumun gereksinmelerine yanıt veren davranışların maksimum düzeyde geliştirilmesi” şeklinde tanımlıyorlar.

Eğitim bir özgürleşme, bir değişim ve dönüşüm eylemi. Doğuştan getirilen yeteneklerin ortaya çıkarıldığı, geliştirildiği bir insanlaşma süreci. Eğitimde nitelik kavramı ile tüm bu hedefler arasında bir ilişkinin olduğu çok açık. Hedeflere ne denli ulaşılabilirlik bir anlamda…

Nitelik kavramı tıpkı fen ve mühendislikteki “verim” kavramı ile yakından ilintili bir kavram. Fen bilimlerinde verim kavramı; çıktı değerlerinin girdi değerlerine oranıdır. Nitelik kavramı da eğitimin dönüştürücü, özgürleştirme eylemindeki başarısının ölçüsüdür. Verdiğiniz eğitim ve çıktılara bakılır. Sonuca ulaşabiliyor mu?

Hedef becerileri çocuklara eğitim yoluyla verebiliyor muyuz? Bir eğitim süreci başlangıcı ve sonunda eğitim anlamlı sonuçlar yaratabiliyor mu?

Bazı sorular sorarak tartışmayı geliştirelim. Eğitim sürecini yöneten siyasal iktidarın eğitimin niteliğini geliştirmeye yönelik bir çabası var mı? 10 yıllık süreçte böyle bir çaba gözükmüyor ve nicelik kaygısı niteliğin önüne geçmiş durumda.

Geçen yıl uygulamaya konan ve eğitim sistemini alt üst eden, pedagoji ve bilimsel kazanımlara uygunluğu tartışmalı olan 4+4+4 yasasının TBMM'den geçme süreci, yöntemi çağdaş bir ülkede olabilir mi? Kesinlikle hayır…

Bu anlamda yasa, eğitim politikalarının planlanıp, ön uygulamalar yapılıp, denemelerden sonra uygulamaya geçilmemesi anlamında demokratik geleneklere uygun olmayan, geri bir yasa yapma süreci olmuştur.

Okulların fiziksel kapasitelerini geliştirmeye yönelik önemli bir çaba var mı?

Bu sorunun yanıtı yok. 4+4+4 modeliyle birlikte lise, zorunlu eğitim kapsamına alınmasına karşılık, beklentilerin aksine, uygulama liselerde belirgin şekilde okullaşmayı arttırmış mıdır?

2012-2013 eğitim-öğretim yılında liselerde okullaşma oranı yüzde 70.1 olmuştur. Bu oran geçen yıldan ancak yüzde 2.69 daha fazladır. Radikal bir sıçrama yok…

Hangi illerde okullaşma oranları daha düşüktür? Yanıt: Ağrı, Bitlis, Muş, Şanlıurfa ve Van gibi doğu ve güneydoğu illeri öne çıkmaktadır. Yani daha yoksul bölgeler… Cinsiyete bağlı bir farklılık var mı? En düşük lise okullaşma oranına sahip Ağrı'da, kız çocuklarında lise okullaşma oranı yüzde 30.59, erkek çocuklarında ise yüzde 39.1 dir.

Anadolu ve İmam Hatip Liselerine giden öğrenci oranları nedir?

Anadolu liselerinde 2008 -2009 ve 2012-13 dönemleri karşılaştırılırsa okullaşma oranı yüzde 13.1'den yüzde 24.2'ye çıkmıştır. İmam hatip liselerine devam eden öğrencilerin toplam lise öğrencilerinin içindeki oranı 2008-2009 döneminde yüzde 4.3 iken, bu oran 2012-2013 döneminde yüzde 9.6'ya çıkmıştır. Oran iki katına çıkmıştır.

İmam hatip liselerine giden kız öğrenci oranı nedir? Türkiye'deki ortaöğretime kayıtlı kız öğrencilerin yüzde 8.5'i imam hatip liselerine devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre, 2012-2013 döneminde bu okullardaki toplam 380 bin 771 öğrenciden 200 bin 531'i kızdır (yüzde 52.6). İmam hatip ortaokullarında durum nedir? 8 yıl zorunlu eğitim yasası ile kapatılmadan önce, 1996-1997 dönemindeki oran yüzde 6.11'di. Bu rakam 2012-2013 öğretim döneminde yüzde 6.47 olmuştur. Oran, bir yılda sıfırdan bu rakama çıkmıştır.

Eğitinin niteliği ve yarattığı eşitsizlik arasında yakın bir ilişki var mıdır?

Eğitim niteliğimizle ilgili en son uluslararası rapor, 'Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim' projesi altında TIMMS sonuçları oldu. Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (Trends in International Mathematics and Science Study-TIMSS) her 4 yılda bir yapılan uluslararası sınav. Bu sınav 4. ve 8. sınıf öğrencilerinin fen ve matematik alanındaki başarılarını, yetkinliklerini ölçüyor.

Son olarak sınav 2011 yılında yapıldı. 50 ülke arasında Türkiye, matematik eğitimi başarısında 35. sırada. Listenin ilk sıralarında Singapur, Güney Kore, Hong Kong, Japonya, Kuzey İrlanda, İngiltere, Rusya, ABD gibi ülkeler var. Hemen hepsi teknoloji ve bilgi üretip ihraç eden ülkeler.

Türkiye TIMSS başarı ortalamasının da sekiz sıra altında. Fen bilimleri alanında da durum farklı değil, 36. sıradayız. Bu sınava çok sayıda ülkeden 4. ve 8. sınıf öğrencisi yaklaşık 600 bin öğrenci katılıyor. TIMMS sınav sonuçları, tıpkı PISA sınavı sonuçları gibi eğitimin niteliği ile ilgili olumsuz bilgileri doğruluyor. Matematik alanında hem 4. hem de 8. sınıf öğrencilerimiz, bu testin ortalamasının altında başarılar gösterdiler.

İsmet Berkan yazısında “Singapurlu dördüncü sınıf öğrencilerinin puanı 606, Türkiyeli akranlarının puanı ise 469. Aradaki fark büyük. Sekizinci sınıfta da durum değişmiyor.

Bu yaş grubunun birincisi Güney Kore'nin notu 613, Türk öğrencilerinki 452. Aynı sınav fen bilimleri alanında da yapıldı, sonuç pek değişmiyor. Türkiye'de eğitimin çıktısı uluslararası rekabet edebilirlikten çok ama çok uzak.” değerlendirmesini yapıyor.

Yine TIMMS sonuçları gösteriyor ki 4. sınıfların matematik becerisinde bizim öğrencilerimizin yarısı (yüzde 49) düşük düzey ve düşük düzeyin de altında olarak ölçülmüş.

Bu sonuçlara göre öğrencilerimizin yarısı hiç matematik öğrenememiş, onlara öğretememişiz. 8. sınıfa gelindiğinde durum daha da kötüleşmiş, bu kez öğrencilerimizin yüzde 60'ı düşük düzey ve düşük düzeyin de altında notlar almış. Türk eğitim sistemi bu anlamda ne matematik ne fen, ne yabancı dil ve ne de Türkçe öğretebiliyor.

Bu veriler ülkedeki eğitimin niteliğine ilişkin önemli veriler. Sonuçta Türk eğitim sisteminin çıktılarını değerlendiren bütün sınavlar hemen hemen aynı sonuçları veriyor. Büyük bir öğrenci kitlesi çok kötü çıktılar veriyor, neredeyse okulda hiçbir şey öğrenmiyor… Bu veriler aynı zamanda okullar arasında da derin uçurumlar-eşitsizlikler olduğunu ortaya koyuyor.

Sonuçta bir şeyler yapmak gerekiyor.

Bu satırların yazarı olarak elbette önerilerim var. Birinci önerim öğretmen niteliğini arttırıcı acil önlemler alınmalıdır. Ama… Eğitimi dinselleştirmeye çabalayan, tüm politikalarını böyle kurgulayan bu siyasal iktidar, eğitimde niteliği arttırmayı gündemine alabilir mi?

Zannetmiyorum… Eğitimin niteliği nedeniyle Türkiye hızlı bir tıkanmaya ve kaosa doğru gidiyor… Okulların açıldığı bir gün eğitimle ilgili daha güzel bir tabloyu yazma dileği ile…