Okullar Açılırken 4+4+4 Kargaşası * Kemal Kocabaş

Eylül okul ayıdır. Okul yeni bir hayata, kitaba, akla, bilime merhaba, topluca Günaydın demenin ayıdır. Erken çocukluk döneminin ilk devrimidir ilkokul 2012 Eylülü çocuklarda bu aydınlık devrimi üretiyor mu? Yanıtı keşke evet olabilse Velilerin, öğrencilerin büyük bir telaş ve endişe içinde oldukları, camilerin, imamların, müftülerin, devletin yerel temsilcilerinin, bazı derneklerin okul gibi aydınlık bir kuruma müdahil olmaya çalıştıkları sorunlu bir Eylül yaşanıyor? 2012 Türkiye?sine bu fotoğraflar yakışmıyor?
Kargaşa, Başbakanın Mart 2012'de İmam Hatip Mezunları toplantısında yaptığı ?Dindar Kuşak Yetiştirmek istiyoruz başlıklı siyasi tercihi ile başladı. Milli Eğitim Bakanı da TV'lerde Başbakanımızın sözü bizim için vizyondur, bunu biz tartışmayız, bir şekilde hedef alırız ve yaparız? sürecin takipçiliğini üstlendi. Sonuçta ülkenin gerçek eğitim sorunlarına yanıt vermeyen, demokratik tartışma süreçlerinden geçmeyen, evrensel pedagoji ve bilimin öngörülerine ters, 89 yıllık Cumhuriyet eğitim ve kültür birikimini göz ardı eden 4+4+4 kesintili eğitim yasası TBMM?de yasalaştı ve 10 Eylül Pazartesi günü 66 aylık çocuklarımızın okula başlamasıyla uygulamaya geçti. Kas gelişimi ve motor becerileri gelişmemiş 66 aylık çocuklar, sırada 10 dakikadan fazla oturabilecekler mi? Tuvalet gereksinmelerini görebilecekler mi? Kalem tutabilecekler mi? Okullar mekansal anlamda hazır mı? Sınıf öğretmenleri 1. Sınıflarda başarılı olabilecekler mi? Bu soruların yanıtları yok?Bu tartışmalar arasında 17 Eylül 2012 pazartesi günü de 800 bin öğretmenimiz ve yaklaşık 18 milyon öğrencimizle 2012-2013 öğretim yılı başlayacak. Tüm olumsuzluklara rağmen öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılı, aydınlık bir öğretim yılı diliyorum. Eğitim, anayasa gibi tüm ülkenin sorunudur. Eğitim gelecek demektir. O anlamda %50 oyu olan bir siyasal parti ülkenin tüm yurttaşlarını, ülkenin geleceğini ilgilendiren bir eğitim yasasını sırf Başbakan istiyor diye topluma dayatmamalıdır. 4+4+4 yasası bu anlamda dayatma ile çıkarılan bir yasadır. Bu anlamda 4+4+4?ün yasalaşması sürecinde yaşananlar hiçbir demokratik ülkede yaşanmaz. Demokratik ülkelerde akıl vardır, bilim vardır, katılım kültürü ve ortak akıl vardır.
Bugün dünyada 204 ülkenin 173?ünde öğrenciler 72 ayda okula başlıyor? Dünyada ilköğretim süresi 4 yıl olan 26 ülke, 5 yıl olan 23 ülke, 6 yıl olan 126 ülke var. Türkiye?de okula başlama yaşının önce 60 ay, sonra 66 aya çekilmesiyle ilk dörtlük dilimin 1. yılı otomatik olarak okul öncesi eğitime dönüşecek ve ilkokul 3 yıl olarak yaşanacak. Cumhuriyetin 70 yıllık ?5 yıllık ilkokul deneyiminin? gerisine düşülen bir sonuç. Uygulamaya giren yasanın ilk dörtte en önemli handikabı okul öncesi eğitimi göz ardı etmesidir. Bu yazıyı yazarken yapılan bazı araştırmalara baktım. Araştırmalar ?Okul öncesine giden çocuklarda uzun vadede daha başarılı-okula dair olumlu tutum, ilköğretim sonrası okul terkinin çok az olduğu? Okul öncesine giden ilköğretim öğrencilerinin PISA sonuçlarının daha yüksek olduğu? gibi önemli sonuçlar veriyor. Peki bu acele ne? Neden çocuğun her anlamda bilimsel ve pedagojik olarak okula hazır olduğu 72 aydan ve okul öncesi eğitimden de vazgeçilerek okula başlama yaşı 66 aya çekiliyor. Yanıt çok açık. Bu bir tasarım ve toplum mühendisliği. Çocuklara 9 yaşında din eğitimi vermeyi hedefleyen bir tasarım. Cumhuriyetin 100. yılında formatlanmış, itiraz etmeyen, biat eden bir ?arka bahçe? oluşturmak. Eğitime yönelik önemli sivil insiyatifçi İbrahim Betil 10 Eylül 2012 tarihli Vatan gazetesine verdiği mülakatta yaşanan süreci ?Erken yaşta çocukların beyinlerinin formatlanması, ideolojik olarak pompalanması, çocuğun beyninin yeteneklerinin, yaratıcılığının, gelişiminin önünün kesilmesi? olarak yorumluyor.
Demokratik toplumlarda tez-antitez hep vardır. Bilimsel olmayan bu yasaya karşı tüm itirazlarımızı bilimin öngörülerini dikkate alarak hep yapacağız. Türkiye?de ortalama eğitim süresi 6.5 yıl. Batıda 12-15 yıl arasında değişiyor. Bunun yukarı çekilmesi, eğitimin niteliğini arttırmak, nitelikli öğretmen yetiştirmek, eğitimdeki adaletsizlikler ve eşitsizlikler ülkenin güncel-acil sorunları. Bu yasa bunların hiçbirine yanıt vermiyor. Sadece dinselleştirmeyi temel alıyor.2012-ÖSYS ?de 180 taban puanı aşan öğrenci oranları dikkatlice incelendiğinde eğitimdeki nitelik kaybı çok açık görülebiliyor. 2010 yılında taban 180 puanı aşan öğrenci oranı %82.93 iken bu oran 2011 yılında %79.60?ya, 2012 yılında da %72.32?ye düşmüş. Siyasal iktidar bunları görmüyor mu? 13 Eylül 2012 tarihli Milliyet gazetesinin manşeti son OECD raporuna dayanarak ?Türkiye?nin eğitim karnesi yine üzdü?, ?Utandıran Birincilik? şeklinde atılarak ?15-29 yaş aralığında kadınların %52?si ne okuyor, ne çalışıyor, bu alanda birincilik bizde? ifadelerini kullanıyordu. 4+4+4 olarak ifade edilen ve tüm okulları İmam Hatiplere dönüştürmeyi hedefleyen sistem eğitimin niteliğini daha da düşürecektir. PISA 2012 sonuçları da düşük olacaktır. Bu anlayışla Türkiye?nin en büyük 10 ekonomi arasına girmesi, insani gelişmişlik endeksinde daha iyi noktalara çıkması ve kişi başına düşen ulusal gelir oranını yükseltme olanağı yoktur.
Ülkemizde tüm yurttaşlarımızın aldığı eğitim süresinin 6.5 yıldan 12 yıla çıkarılması hepimizi çok mutlu eder. Ama bu yasa bunu öngörmüyor. Son dörtlük dilimi açık öğretime dönüştürüyor. Bu dönemde özellikle kızlar ve yoksullar örgün eğitim süreci dışına çıkacaklardır. Dünyada genel trend bilgi çağında sosyalleşmeyi ve genel ortalama kültürün verilmesi için uzun, kesintisiz eğitimi öngörmektedir. Türkiye?de 1998-2010 yılları arasında 8 yıllık zorunlu ilköğretim sonrası ortalama eğitim süresi 1.5 yıl arttı.. İlköğretim düzeyinde eşitsizlikler büyük oranda azaldı ve bazı araştırmalara göre ?8 yıllık zorunlu eğitim uygulaması sonucunda kızların 16 yaşından önce evlenme olasılığı %44 ve 17 Yaşında doğum yapma olasılığı %36 oranında azaldı. 8 yıllık zorunlu eğitimin çocuk emek sömürüsünü önemli ölçüde azalttığını da görüyoruz. 1994 yılında 6-17 yaş grubunun %15.2?si çalışırken bu oran 1999 yılında %10.3?e ve 2006 yılında da %5.9?ye düşmüş.? Bunlar çok önemli sonuçlar. Bu sonuçlar nasıl yok sayılabilir?
Ülkemizde yurttaşlarımızın dinsel inançlarına saygılı bir yurttaş olarak dinin araçsallaştırılarak okul ortamına katılmasını doğru bulmuyorum. Okul, din eğitimi verilecek bir alan değildir. Din eğitimi, zikir eğitimi camide, din kurslarında, Kuran Kurslarında, evde verilmelidir. Okulda değil? Eğer okulda verilecekse çocuğun bilişsel-duyuşsal gelişiminin tamamlandığı, somut işlem döneminden soyut işlem dönemine geçtiği 12-13 yaşlarında verilmelidir. Pedagoji bunu söylüyor. Çünkü okul çocukların beyinsel yaratıcılıklarını ortaya çıkaran kurumdur. Anlamadan yapılan her tür ?ezber eğitim? çocukların merak etmek, sorgulama yeteneklerini törpüler, kişisel gelişimlerini yok eder. Buna hakkımız var mı?
4+4+4 Eğitim yasası sorunsalı, ülkenin tüm çocuklarının, halkın sorunudur, ülkenin geleceğinin sorunudur. Bu anlamda yapılan tüm demokratik itirazlar, protestolar meşrudur. Bu yasanın geri çekilmesi, uygulamasının ertelenmesi, pilot bölgelerde uygulanması güncel taleptir. Bu yasaya karşı çıkan herkesi ?Laikçi-PKK?lı? diye suçlamak rasyonel bir Milli Eğitim Bakanı davranışı değildir. 12 Eylül2012 Çarşamba günü Torbalı Belediye Meclis salonunda YKKED- Torbalı temsilciliğimizin düzenlediği ve Mustafa Gazalcı ile Prof.Dr.Kemal Kocabaş?ın katıldığı ?Köy Enstitülerinden 4+4+4?e ? başlıklı panel çok büyük katılımla gerçekleşti. Yurttaşların sorularında, katkılarında büyük öfke ve gelecek algısı öne çıkıyordu. 15 Eylül 2012 Cumartesi günü de Ankara?da Eğitim-Sen ve diğer demokratik kitle örgütleri dayanışmayla çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini karartacak bu yasaya karşı haklı itirazlarını meydanlara taşıyacaklar.
Ülkede biran önce sağ duyunun hakim olması dileği ile?