Öğretmen Liselerinin Kapatılmasına İtirazımız Var * Kemal Kocabaş

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ / Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanı

Güncel acil bir sorumuz var… Toplumun % 48-49'nun oyu ile iktidar olan bir siyasal hareket her istediği kararı alabilir mi? Öğretmen Liselerinin kapatılma kararını tartışmadan, eğitim örgütlerinin, üniversitelerin görüşünü almadan, konuyla ilgili bilimsel çalışmaları irdelemeden ve öğretmen yetiştirme geleneğini temel almadan… Demokratik ülkelerde asla görülmeyen siyasal iktidar dayatması Türkiye'de geleneksel devlet politikalarına dönüşüyor. Tıpkı 4+4+4 yasasında olduğu gibi… Cumhuriyetin temel laik-demokratik eğitim sistemini yok etmek adına her şey yapılıyor. Bunu yapan bakan da ODTÜ'de öğretim üyeliği, UNESCO üyeliği yapan bir akademisyen… Öğretmen kimliğine, meslek onuruna ve öğretmen yetiştirme geleneğine çok uzak bir Milli Eğitim Bakanı… Tüm enerjisini tüm okulları İmam Hatip Lisesine dönüştürmeye harcayan, “laik eğitim” anlayışının evrenselliğini kavrayamamış bir bakan…

Türkiye'nin öğretmen yetiştirme tarihi 16 Mart 1848'de Tanzimat ile başlar… Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşanan bu aydınlık dönüşümde eğitim gören aydınlar daha sonra Cumhuriyetin kurucu kadroları arasında onurla yer almışlardır. Tanzimatla başlayan ülke gerçeklerine uygun öğretmen yetiştirme arayışında İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Emrullah Efendi, Satı Bey, Ethem Nejat, İsmail Hakkı Tonguç, Nafi Atuf Kansu adları öne çıkar. Yahya Akyüz Hoca, çağdaş öğretmen yetiştirme sürecini, “Sadece öğreteceği konuları bilen değil, onları nasıl etkili biçimde öğreteceğinin bilimsel yöntemleri ve bazı meslek dersleri de kendisine öğretilmeye çalışılmış öğretmen. İşte böyle bir öğretmene ihtiyaç olduğu bizde ilk kez Tanzimat döneminde anlaşılmaya başlanmıştır” diyerek özetler.

1923, Devrimci Cumhuriyetin en önemli uğraş alanı, Osmanlıdan miras aldığı % 85 nüfusun köylerde yaşadığı ve okuma yazma oranının yaklaşık % 10 olduğu köy toplumunda, “eğitim ve kültür” dünyasında yaptığı aydınlık atılımlardır. Mustafa Necati döneminde açılan Denizli ve Zencidere Köy Öğretmen Okulu deneyimi, ülkenin 1926-1929 yılları arasında ülke koşullarına uygun öğretmen yetiştirme arayışlarıdır. Yıl 1936, Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'dır. Arıkan ve Tonguç'un, Mustafa Kemal'in önerisiyle “Eğitmen Kursları” ve ilk üç sınıflı okullarla, Canlandırılacak Köy'e öğretmen arayışı heyecanı devam eder. Cumhuriyetin ilk kuşak aydınları, inanç ve tutkuyla ülkenin değişim ve dönüşüm imecesindedirler. Can Yücel, “Babalarımızın çocukları yoktu bizim. Onların Cumhuriyeti vardı” sözleriyle o yılların tutkulu-yurtsever çabalarını bize aktarır. Öğretmen yetiştirme arayışı sürmektedir. Tonguç, 1937'de Mahmudiye ve Kızılçullu Köy Öğretmen Okullarıyla Köy Enstitülerine giden aydınlık yolculukta çok önemli bir adımı atar. Tüm bu deneyimler üzerinden Türkiye, 17 Nisan 1940 tarihinde evrensel eğitbilim zenginliğine Köy Enstitüleri kazanımını armağan ediyordu. Ülkenin her bir köşesinde eşitlikçi bir anlayışla ışıyan 21 Köy Enstitüsünde özgün laik-demokratik-üretici eğitim dizgesinden geçen 18 bin halk çocuğu; öğretmen ve sağlıkçı olarak aydınlanmayı, aklı ve bilimi Canlandırılacak Köy'e taşıdılar, öğretmenlik meslek onuruna değer ve anlam kattılar.

Ve sonra… Bu aydınlanmayı, insan olma, birey olma kavgasını içselleştiremeyen tutucular ve gericilerin saldırısı başladı. Önce Tonguç ve Yücel'i görevden aldılar, enstitü programlarını değiştirdiler. DP iktidarı 1950 yılında karma eğitime son verdi ve enstitüler, 1954 yılında da öğretmen okullarına dönüştürüldü. Muhafazakar Türkiye sağı, Cumhuriyet fikrini hiç içselleştirememişti ve bu nedenle aydınlanmaya ve kadının özgürleşmesine hep karşı oldu. Cumhuriyetin aydınlık felsefesine karşı ilk hamlelerini kazanmışlardı… 21 Köy Enstitüsü mekanında açılan “İlköğretmen Okulları” enstitüyü kapatanlara rağmen, emekle üretilmiş enstitü mekanlarında özgün öğretmen yetiştirme geleneğini, kültürünü 1954-1974 yılları arasında onurla sürdürdü. Yıl 1974, bu kez İlköğretmen Okulları kapatılarak Öğretmen Lisesine dönüştürüldü. Öğretmen Okulu öğrencileri 1974 sonunda alınan bu karara karşı boykot yaptılar, direndiler, öğretmenlik haklarının tepede alınan bir kararla gasp edildiğini öne sürdüler. Pek çok öğrenci sürüldü, okuldan ayrıldı, acılar yaşadılar…

1974-2014 arası geçen 40 yıl boyunca bu okullar ortaokul sonrası sınavla öğrenci alarak “Öğretmen Lisesi-Anadolu Öğretmen Lisesi” olarak öğretmenlik mesleğine çok önemli katkılar sağladı. Parasız-yatılı eğitim gören ve genellikle orta ve alt gelir düzeyindeki ailelerin çocukları bu okulları tercih ettiler. Bu okullarda eğitim gören öğrenciler, verilen ek puanlarla çoğunlukla eğitim fakültelerini tercih ettiler. Eğitim fakültelerinin puanları bu nedenle hep yüksek oldu.

Yıl 2014, Milli Eğitim Bakanlığı verdiği bir kararla Öğretmen Liselerini kaldırıyor. Eğitim Fakültelerinin çok önemli bir kaynağını kurutuyor. Bunu bilinçli olarak yapıyor. Çünkü kafalarında “aydınlık-nitelikli öğretmen” kimliğine karşıtlık var. Siyasal iktidar, İmam-öğretmen çatışmasında imamdan yana, öğretmenden yana değil. Cumhuriyet ise öğretmenden yanaydı. Siyasal iktidar, genel liseleri, öğretmen liselerini kaldırarak ülkenin çocuklarına sadece İmam Hatip Lisesi seçeneği sunuyor… Buna itirazımız var. Siyasal iktidar, İmam Hatip Liselerini çoğaltarak toplum mühendisliği yapıyor, tek tip insan yaratmayı planlıyor. Bu tek tip insan, itiraz etmeyen-biat eden insandır. Doğa-çevre duyarlılığı olmayan, kadın-çocuk cinayetlerine itiraz etmeyen, Soma faciasına gözlerini kapatan tek tip insan… Köktenci tek tip insan… Laik-demokratik eğitimden geçmeyen hiçbir insan, insanlığın “ortak evrensel vicdan” değerlerine, hümanist kültürüne sahip olamaz. Siyasal iktidar bunu algılamaktan maalesef çok uzakta…

Tüm Köy Enstitüleri örgütlerini, Öğretmen Okulu derneklerini, eğitim sendikalarını, muhalefet partilerini, “Öğretmen Liselerinin kapatılması” kararına karşı demokratik itiraza davet ediyorum. Zira burada yapılmak istenen, Köy Enstitüleri aydınlık düşüncesini tümüyle silmek, öğretmenlik mesleği kaynağını yok etme düşüncesidir. Enstitü mekanlarının öğrencilere aktardığı öğretmenlik kültürünü yok etme çabasıdır. Ülkenin aydınlık bir geleneğini silmekle ilintili akıl dışı, bilim dışı bir karardır. Nitelikli öğretmenin yetiştirilemediği, eğitimin niteliğini tümüyle kaybettiği, akıl ve bilimden-laik-demokratik değerlerden uzaklaşıldığı Türkiye koşullarında, UNESCO üyeliği yapan bir bakanın aldığı bu siyasal kararı kınıyoruz. Sayın bakana, aynı UNESCO'nun Türkiye'de Köy Enstitülerini kurduğu için, 1997 yılını tüm dünyada “Hasan-Ali Yücel Yılı” olarak ilan ettiğini hatırlatmayı da görev sayıyoruz.