MOLALI YÖNETMEN YÜKSEL AKSU'YA TEŞEKKÜRLER? * Kemal Kocabaş

Tarih, 10 Aralık 2011 İzmir-Narlıdere Agora Sinemalarında Saat 11.30?da Entelköy Efeköye Karşı ? filmi için 8 nolu salonda merakla ve heyecanla yerimizi almıştık. Patlamış mısırlar ve sade gazozumuz ile uzun süredir beklediğimiz keyifli Muğla filmini izlemeye hazırdık. Film bitti? Genel geri dönütü almak için sinemadan çıkanların yüzlerine baktım? Halkımızın yüzü gülüyordu, keyifliydiler? Yüzlerdeki tebessümler öne çıkmıştı.
Film sonrası Narlıdere Sahilevleri?nde bir restaurantta yemekteyiz. İlk işim yönetmen Sevgili Yüksel Aksu?'u aramak oldu. Onu sevgiyle kutladım ve tüm ekibine teşekkür ettim. Yüksel çok güncel pek çok sorunu işleyerek çoğulcu, insan, doğa-çevre duyarlılıklı ikinci filmini başarıyla halkımıza sunuyordu.
Film her şeyden önce cıvıl, cıvıl ve karnaval havasında. Bafa Gölü?nün yakınında, zeytin ağaçlarıyla taçlanmış, antik kalıntıların ve onların bıraktığı mitolojik öykülerin anlatıldığı, Milas-Pınarcık Köyünde geçer. Film, Dondurmam Gaymakta olduğu gibi bir imece ürünü. Yüksel Aksu, filmlerinde çoğulculuğu, halkın kendini oynamasını öne çıkarıyordu. Onlarla birlikte film üretiyordu. Aksu filmlerinde bu önemli bir kazanım? İmeceye ?Bulutsuzluk Özlemi?, Alman Yeşiller Partisinin önemli ismi Roth, ilk filminden tanıdığımız pek çok çehre ve Pınarcık Köylüleri öne çıkıyordu. Filmin müzikleri harika. Muğla?nın müzikal zenginliği filme aynen yansımış. ?Şu Köyceğiz Yolları, Kerimoğlu? türküleri ve Dursun Girgin?in seslendirdiği parçalar olağanüstü yerel müzikal tatlardı. Özellikle filmin bir sahnesinde Bulutsuzluk Özlemi grubunun Rock müzik tarzı ile efelerin çaldığı Kerimoğlu zeybeğinin buluşması ve köy meydanındaki herkesin aynı anda zeybek oynaması olağanüstü sinematik güzelliklerdi. Dondurmam Gaymak filminin TV?lerde severek izlediğimiz ?Çocuklar Duymasın? dizisine hediye ettiği Gülfidan Hanım da zeybek imecesinde yerini almıştı.
Yüksel Aksu, ilerici, hayata, yaşama soldan bakan bir yönetmen. Filmde rol verdiği ?Aşırı? tiplemesiyle toplumsal olaylara doğa, emek, insan ve sınıfsal bir pencereden bakılmasını sağlıyor, halkımızın sola bakışındaki yanılgılarını, yanlışlarını sorguluyor. Köyün imamına, üniversite öğretimi yarım kalmış ve köylüler tarafından ?Aşırı? olarak tanımlanan solcu Mustafa için ?İmanına kefil değilim ama ahlakına kefilim? dedirterek ahlak-etik kavramlarının dinsel olmadığının altını çiziyordu. Yine filmde özellikle sağ-muhafazakar kesimlerin dillerinde çok olan ?milli şuur? tanımlamasının ne olması gerektiğine ilişkin çok önemli değerlendirmeleri öne çıkarıyordu. Yine film, satır aralarında dinin araçsallaştırılmasına karşı bir tavrı da öne çıkarıyor.
Yüksel Aksu, çok iyi bir gözlemci. Filmdeki Muhtar ve yakın çevresinin davranış türü hepimizin köylerde, kasabalarda çokca karşılaştığı insan fotoğraflarıdır. Çevre ve doğa duyarlılığından yoksun, günlük çıkarlara yatkın, itiraz etmeyen, kamusal erke bağlı, pragmatik bir davranış türü bizlere yabancı değil. Şükrü Erbaş?ın büyük bir ironi ile yazdığı köylülere yönelik şiirini anımsadım filmi izlerken. Yine filmdeki müteşebbisten yana olan, doğa ve çevre duyarlılığından çok hiyerarşik kamusal duyarlılığı öne çıkaran kaymakam tiplemesi de aşina olduğumuz bir Türkiye fotoğrafı.
Filmde muhtar tiplemesini oynayan BKM oyuncusu Şahin Irmak?ın oyunculuğu harikaydı. Filmin adeta dinamosuydu. Yerel ağzı, yerel küfürleri, sarhoşluğu ve yaşadığı platonik aşkla filme büyük enerji kattı. Muhtarın aşkı, insan ilişkilerinin bazen problemlerin çözümünde ne kadar önemli olabileceği de filmin verdiği önemli mesajlardandı. Muhtarın küfürleri, Muğla, Ege ve köylerinde pazarda, kahvede, hayatın her alanında konuşma dilinin doğal güzellikleriydi. Hele Ege köylerinde sabahları bir sabahçı kahvehanesinde oturulduğunda dildeki bu doğal zenginliği yaşamak ayrı bir tattır. Film bu yönüyle de halkın dilini aynen taşımasıyla doğallığa sahip çıkıyordu.
Bizim kuşak, 1965-1980 yılları arasında Yılmaz Güney filmleriyle ?Toplumcu Sinema? gerçekliği ile tanıştı. Sonraki yıllarda Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz, Zeki Ökten ve pek çok yönetmen emek-sermaye çelişkisi ve insan-doğa ilişkilerini filmleriyle, sinema sanatıyla topluma sundular. Günümüzde ise Yüksel Aksu, Çağan Irmak ve pek çok genç yönetmen yeni insan, yeni toplum, yeni sorunlar üzerinden halkımıza ait sorunları sinema sanatının olağanüstü gücüyle bizlere-genç insanlarımıza aktarıyorlar. ?Toplumcu Sinema? anlayışını günümüze taşıyorlar. Yüksel Aksu da bunu günümüzde başarıyla yapan bir dostumuz.
Üniversiteler önümüzdeki hafta tatile giriyor. Filmi izledikten sonra öğrencilerime yeni vizyona giren ve girecek olan ?Entelköy Efeköye Karşı, Dedemin İnsanları ve Toprağın Çocukları? filmlerini izlemelerini ve dönem sonrası onları derste tartışalım, sorgulayalım dedim. Öğrencilerimle bu filmleri konuşmayı, özellikle onların konuşmalarını, düşüncelerini özgürce ifade etmelerini değerli buluyorum. Hayatın zaman zaman tatsız aktığı dönemlerde tatsızlıkları unutturan olaylar vardır. Hopa olaylarına tepki veren üniversite öğrencilerinin özgürlüklerine kavuşması ve ?Entelköy Efe Köye Karşı? filminin sinematek başarısı hayatın güzel olumlu haberleri, sanat olaylarıydı. Yüksel Aksu?nun filmi böyle bir dönemde hem düşünsel, hem sanatsal anlamda keyifli bir film olarak bizlere çok önemli zenginlik kattı. Bu satırlardan bize sadece ?Sağolasın Bizimoğlan? diyerek Yüksel Aksu?yu selamlamak kalıyor.