Mersin İmecesi, Hüsniye Öğretmen ve Cumhuriyet

24 Ekim 2009 Cumartesi günü arkadaşlarım Oğuz Makal, Varlık Özmenek ve Alper Akçam ile birlikte Mersin’deydik. Mersin’de altı demokratik örgüt “Cumhuriyet ve Köy Enstitüleri” başlıklı bir panel düzenlemişti. Bizler de davet edilmiştik. Mersin deniz kenarında, hala denize girilen, biraz nemli, İzmir’i andıran şirin bir kent. Büyükşehir’de CHP var. Bir ilçesinde MHP, bir ilçesinde de DTP yerel yönetimde. Mersin’in yoğun göç alan bir kent olduğu çok açık. Tarsus-Mersin arasında çarpık kentleşmenin bütün görüntüleri karşınıza çıkıyor. Mersin merkezi çağdaş bir kent görünümünde. Mersin’de çok kültürlülüğün ürettiği hoşgörü ve demokratik kültürü, kültürel zenginliği kısa bir sürede algılamak mümkün.
Toplantı saat 13.30’da Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonundaydı. Salon altı yüz kişilikti. Panel için salona indiğimizde şaşırmıştık. Salon doluydu ve ayakta insanlar vardı. Toplantıya yönelik bu olağanüstü ilgi harikaydı. En önde Köy Enstitülü Cumhuriyet öğretmenleri bir uygarlık anıtı gibi oturuyorlardı. Mersin Polifonik Korosu önce İstiklal Marşını salonla birlikte seslendirdi. Sonra koro; enstitülü öğretmenleri sahneye aldı ve hep birlikte Ziraat Marşını Cumhuriyetin 86. yılına yakışır bir coşku ile seslendirdiler. Oğuz Makal’ın hazırladığı “Kafdağı ve Dursun Akçam” belgeseli büyük bir beğeni ile izlenmesi sonrasında etkinliği düzenleyen örgütlerin temsilcisi arkadaşımız Serdar Erkan bir açış konuşması yaparak etkinliğin önemini ifade etti. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Mersin Şubesini önümüzdeki günlerde mutlaka kuracaklarını ifade eden Erkan; toplantının ikinci bölümünde örgütlenme gündemiyle konunun tartışılacağını ifade ederek oturumu yönetmek için sözü YKKED Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş’a bıraktı. Oturum başkanı ve panelistler “Köy Enstitüleri Cumhuriyettir” diyerek söz aldılar. Enstitülerin toplumsal bir değişim projesi olduğunu ifade eden panelistler Cumhuriyeti kuran ve Köy Enstitülerini hayata geçiren kadroların eğitime bakışlarında bireyin değişim, dönüşüm ve aydınlanmasının hedeflendiğini, eğitimde kullanılacak yöntemin kullanılabilir-uygulanabilir bilgi olması gerektiği, aklın ve bilimin egemenliğinin önemini ifade ettiler. Cumhuriyetin birinci kuşağının ulusal kurtuluş sonrası toplumsal kurtuluşu hedefledikleri, eğitim yoluyla özgür ve mutlu yaşamanın, yoksul düşmemenin yollarının bulunacağını, Cumhuriyet döneminde ezen ve ezilen sınıfların bulunmaması gerektiği yönündeki görüşleri slaytlarla ekrana yansıdı. Konuşmacılar günümüzdeki eğitim sorunlarını, eğitimin piyasalaştırılması, dinselleştirilmesi tehlikesini işaret ederek günümüzde laik, parasız, demokratik, karma ve bilimsel eğitimin nasıl örselendiğinin altını çizdiler. Tüm bu olumsuzluklara rağmen 86 yıllık Cumhuriyet birikiminin ve kuşağının beraberliğinin ülkenin aydınlık geleceğini üreteceğine yönelik beklentiler dile getirildi. İki saatlik panel, salonda bulunan yaklaşık sekiz yüz kişi tarafından ilgiyle ve büyük bir coşku ile izlendi.
Panelin arkasından verilen çay-kahve arası sonrası yapılan ikinci oturumda toplantıyı yöneten Prof. Dr. Kemal Kocabaş YKKED son sekiz yıldır neler yaptığını görsel bir sunumla anlattı ve YKKED-Mersin Şubesini kurmaya hazır mısınız? diye sorduğunda tüm salonun elleri havadaydı. Alkışlarla Cumhuriyetin 86. Kuruluş etkinliğinde YKKED 18. Şubesinin Kuruluş İmecesi hayata geçmişti.
Salonun en önünde Köy Enstitülü bir bayan öğretmen oturuyordu. Adı Hüsniye Özgür idi. Mersin’in Aslan Köyü’nde 1928 yılında doğmuştu. Çiftçilik yapan 7 çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı. 27 yıl öğretmenlik yapmıştı. Hüsniye öğretmen söz istedi. Sade, vakur, kararlı ve yüksek bir özgüvenle mikrofona geldi. 81 yaşında olduğunu, Düziçi Köy Enstitüsü 1944-1945 mezunu olduğunu ifade ederek öğrencilikleri döneminde enstitülerde karma eğitim nedeniyle nasıl suçlandıklarını bunların hepsinin çirkin bir yalan olduğunu, enstitülerde kız-erkek büyük bir dayanışmayla eğitim aldıklarını, üst sınıflarda bulunanlara ağabey-abla dediklerini, sınıf arkadaşlarının da kardeşleri gibi gördüklerini ve enstitülerde büyük insani güzelliklerin üretildiğini ifade etti. Hep birlikte, omuz omuza doğayı dönüştürme ve üretme süreçlerinde yer aldıklarını, enstitünün bir eğitim cenneti olduğunu, o günleri büyük bir özlemle andığını belirtti. Köy Enstitüleri olmasaydı yoksul köy kızlarının eğitim hakkından yararlanamayacaklarını, Köy Enstitülerinin bir Cumhuriyet projesi olduğunu söyleyerek YKKED-Mersin Şubesinde görev almaktan, birinci üye olmaktan onur duyacağını ifade etti. Hüsniye Öğretmen 81 yaşında olmasına karşın enstitülerde verilen eğitim ile yaşamı değişen, bu eğitimi içselleştirmiş, öğretmen-aydın kimliğini onurla koruyan bir eğitimci, bir devrimciydi ve hala toplumsal sorumluluk taşıyan aydınlık bir Cumhuriyet kadınıydı. Enstitü eğitiminin önemi de buydu. Alkışlar arasında kürsüden indi.
Toplantı sonrası etkinlik paydaşlarından İçel Sanat Kulubünün sergi salonuna Hüsniye öğretmen ve arkadaşlarla beraber yürüyerek gittik. YKKED’nin yurt içi ve yurt dışında pek çok yerde sergilenen “Yarım Kalmış Mucize: Köy Enstitüleri” fotoğraf sergisinin açılışı vardı. Hüsniye Öğretmen ile sergiyi dolaşırken birden bir panonun önünde aniden durdu. 1940’yıllara ait bir fotoğrafta kendisini buldu. Arkadaşlarıyla beraber çekilmiş fotoğrafını büyük bir sevinçle baktı. Gözleri nemlendi. Fotoğrafı 1942 yılında İsmail Hakkı Tonguç’un çektiğini söyledi. Kızlı-erkekli gülümseyen, yaşam sevincini umuda taşıyan çehrelerin olduğu bir enstitü fotoğrafıydı. Fotoğrafta yanındaki küçük delikanlı da Prof. İbrahim Ethem Başaran idi. Beş kez beyin ameliyatı geçirdiğini ifade ederek bu etkinlik ve bu fotoğrafı gördükten sonra ömrünün bir yıl arttığını, yeni bir yaşam sevinci yakaladığını söylerken sergi salonunda büyük bir insani duyarlılık ve güzellik yaşanıyordu.
Bu hafta bir Cumhuriyet yazısı yazmayı çok istemiştim. Aklım Düziçi çıkışlı Hüsniye Öğretmen’de kalmıştı. Telefonunu buldum ve aradım. Cumhuriyet Bayramını kutladım ve onunla telefonda kısa bir söyleşi yaptım. Mersin’in Aslan Köy’ünde doğan Hüsniye Öğretmen bir Cumhuriyet öğretmeniydi. Cumhuriyet Hüsniye Öğretmen idi. Yoksul köy çocuklarına aydınlık bir pencere açan Köy Enstitüleri Cumhuriyet idi. 1930’lı yıllarda bir Yörük Köyü olan Aslan Köyü’nü anlattı. Enstitülerin son derece özgür ve eşitlikçi eğitim kurumları olduğunu, enstitü müdürü Ömer Lütfi Dağlar, eğitimbaşı İsmail Sefa Güner’in ve diğer öğretmenlerin çok demokrat bir enstitü ortamı yarattıklarını, Cumhuriyet Bayramlarını enstitülerde çok büyük bir coşku ile kutladıklarını ifade etti. Tonguç Babayı ve Yücel’i saygıyla anarak enstitülerde kitap okuma alışkanlığı kazandığını, ilk okuduğu kitabın Balzac’ın bir eseri olduğunu ifade ediyordu. Enstitülerin onlara gerilikle, tutuculukla mücadele azmi ve “umutsuz olmamayı” öğrettiğini ifade eden Hüsniye Öğretmen günümüzdeki eğitimin bunu sağlayamadığı saptamalarını acıyla yapıyordu. Enstitü sonrası 13 yıl köy öğretmenliği yaptığını söyleyerek daha çok kız öğrencinin okuması için nasıl çalışmalar yaptığını, onlara elbiseler diktiğini, geceleri onlara nasıl gaz lambası altında ek eğitim verdiğini anlattı. Öğretmen örgütlenmesinin önemini ifade ederek öğretmenlik yaptığı sürede TÖS ve TÖB-DER üyesi olduğunu, büyük öğretmen boykotuna katıldığını ifade etti. Telefonda “YKKED’nin çıkardığı Yeniden İmece Dergisine kavuştuğum için sevincimden uyuyamıyorum” diyordu. Cumhuriyetin 86. Yılında Türkiye’de işlerin iyi gitmediğini, eğitimin paraya boğulduğunu ifade ederek “böyle eğitim olmaz” diyordu. Cumhuriyetin 86. yılında düşünceleriniz ne diye sorduğumda “Maalesef buruk duygular içindeyim. Ülkede bir şeyler unutturulmak isteniyor” şeklinde çarpıcı bir yanıt veriyordu Hüsniye öğretmen. Hüsniye Öğretmen ve tüm Köy Enstitülüler Cumhuriyet Aydınlanma Işığını onurla taşıdılar ve taşımayı da devam ediyorlar…
Cumhuriyetin 86. Yılı kutlu olsun…