MÜJDAT GEZEN'İ DİNLERKEN

İlkelerin olacak/ Seni satın alamayacaklar/ Aptalların uydurduğu/
Atasözlerine inanmayacaksın:/ "Paranın satın alamayacağı şey yoktur."/ "Herkesin fiyatı vardır"/ Gibi sözlere kanmayacaksın/ Onurunlu, kimliğinle ve beyninle/ akıllı yaşayacaksın/ üreteceksin, seveceksin, sevileceksin/ inançlarının arkasında duracaks10ın/ sevgilerin karşılıksız, yardımların gizli olacak,/ Seni attan, ottan ayıran ozelliğin farkına varacaksın/ Çünkü sen insansın/ Ve bunu yakaladığın gün/ bembeyaz yasayacaksın…Yukarıdaki “İlke” adlı şiir 60. Sanat yılını yaşayan tiyatrocu, oyuncu, yazar, şair, aydın Müjdat Gezen’e ait. Müjdat Gezen 1943 yılında İstanbul’da dünyaya gelir. 10 yaşında ilkokul öğrencisi iken okul piyeslerinde rol alarak, küçük yaşta şiir yazmaya başlar, İstanbul Radyosu Çocuk Klubünde yer alır ve 1960 yılında liseyi tamamlar. Şehir Tiyatrosunda profesyonel olur, Belediye Konservatuarı’na girer ve o yıllarda ilk sinema deneyimleri başlar. Özel tiyatrolar, TV ve sinema ile yoğunlaşan bir hayat içindeyken yazma eyleminde de yoğunlaşarak günümüze gelene kadar 28 kitaba imza atar. Değişik alanlarda çok sayıda ödüller alır. Müjdat Gezen; tiyatro geleneğimizin çok önemli taşıyıcısı ve bu geleneğin yaşaması, aktarılması için okullar açan, koşturan toplumsal sorumluluğunu kaybetmemiş bir aydın.Müjdat Gezen hepimizin, çocuklarımızın hayatında önemli yeri olan bir sanatçı. Sinemada onu hep muzip, esprili, sevecen tarzıyla tanıdık. Baba Hulusi Kentmen’in yaramaz çocuğu tiplemeleri, “Gırgıriye” Sinema serisinde Gülşen Bubikoğlu ile birlikte oynadığı “Darbukatör Baryam” tiplemeleri, TV’lerdeki kendi hazırladığı ve bizleri çok güldüren parodilerini hep beğeni ile izledik. TV’lerdeki “Cennet Mahallesi” dizisindeki Roman tiplemesi, “İlle de Roman Olsun” müzik yarışmasındaki sıcak, insani zenginlikleri topluma sunan çizgisi ve ülkedeki her tür olumsuzluğa karşı geliştirdiği aydın-demokrat tavırlarıyla saygınlığını hep koruyan bir sanatçı oldu.Bugünlerde tüm üniversitede “Bahar Şenlikleri” var. Değişik müzik toplulukları konserler veriyor, söyleşiler yapılıyor, dans toplulukları danslarını sergiliyor, yani üniversite yerleşkeleri cıvıl cıvıl. 28 Nisan 2010 Çarşamba günü bizim fakültede Müjdat Gezen’in bir söyleşisi vardı. Salona vardığımızda 800 kişilik salon tıklım tıklımdı, öğrencilerin çoğu yerlere oturmuştu. Gençlerin Müjdat Gezen’e yoğun ilgi göstermesi emeğe, sanata, onurlu bir duruşa saygı anlamında önemliydi ve umut vericiydi. Yakın tarihimizin çok önemli tanıklarından biri olan Müjdat Gezen’i öğrenciler büyük bir ilgiyle izlediler, soru sordular, bol bol güldüler, alkışladılar. Dilerim biraz da düşünmüşlerdir.Müjdat Gezen; konuşmasına son bir aydaki koşturmalarını anlatarak ve yorgun olduğunu belirterek başladı. Daha sonra öğrencilerden sansürsüz, her konuda soru sormalarını istedi. Son yıllarda çok sayıda toplantıya gittiğini, insanlarımızın, gençlerimizin soru sormadıklarını bunu eğitim dizgemizin bir eksikliği olduğu saptamasını yaptı. Gelen çok sayıda soruya yanıtlarken mizahın muhalif olduğunu, bir başka tür mizah olamayacağını önemle ifade etti. 12 Eylül’de yakın arkadaşı Savaş Dinçel ile birlikte yazdıkları kitap yüzünden ayaklarının zincirlenerek nasıl hapishaneye düştüklerini ironik bir tarzda anlattı. 12 Eylül Askeri Darbesinin başı için “ressam paşa” tanımlamasında bulunarak onun sonraki yıllarda resim yapması ile 12 Eylül despotizmi arasındaki ilişkiyi mizahi bir dille ve küçük yaşanmış hatıralarla dile getirdi.Müjdat Gezen hocaları Gazanfer Özcan, Erol Günaydın, Münir Özkul’a duyduğu saygıyı ifade ederek çok sevdiği arkadaşları Savaş Dinçel ve Kemal Sunal’ın erken kaybı sonrası hayatı ciddi almamayı önemsediğini ifade ederek onlarla yaşadığı, ortaklaştırdığı güzellikleri dile getirdi. Günümüzde çok iyi filmler yapıldığını, kendilerinin çok zor ve yoksul koşullarda çalıştıklarını, günümüzde ise olanakların daha iyi olduğunu belirterek gençlere güvendiğini, ülkenin aydınlık geleceğinden umutsuz olmadığını dile getirdi. Öğrencilere seçim zamanlarında sandıklara gitmelerinin önemini hatırlattı.Öğrencilerin sorduğu bir soru üzerine Başbakan’ın sanatçılarla düzenlediği “Demokratik Açılım” toplantısına gitmediğini, giden bir arkadaşına orada neler konuştunuz şeklinde soru sorduğunda “Başbakan konuştu” yanıtı aldığını kendine özgü uslubuyla öğrencilere aktardı. Kendisinin özgür bir insan olduğunu, yaşamının sonuna kadar düşündüklerini, gördüklerini özgürce söyleyeceğini ifade ederken öğrenciler tarafından uzun uzun alkışlandı.Bu yazıyı yazmadan önce sınıfta öğrencilerime Müjdat Gezen konuşmasını kaç kişi izledi? Diye sordum. Sınıfın yarısı konuşmayı izlemişti. Müjdat Gezen’i nasıl değerlendirdiniz? Sorusuna iki önemli yanıt geldi. Öğrencilerimden birkaçı “Hocam; Müjdat Gezen’i sadece komedyen olarak görürdüm. Ama günlük, yaşadığımız olaylara bu kadar duyarlı, tepkili ve demokrat bir sanatçı görmekten onur duydum” değerlendirmesi yaparken bir diğer öğrenci de “Gezen’i dinlerken bir insanın yakın çevresindeki kültürel ortamdan nasıl beslendiği, çevresinde çok zengin bir sanatçı, aydın topluluğu bulunduğunda insanın nasıl gelişebildiğini yaşadım, gördüm” değerlendirmesini yaptı.Müjdat Gezen mizah geçmişi günümüze geliştirerek taşıyan, birikimli çok önemli bir sanat insanı. Onların varlığı ülkenin çok önemli bir zenginliği. Onlar ülkenin vicdanı, sağduyusu, konuşamayanların sesi. Dün Müjdat Gezen’i izlerken çoğaldığımızı, zenginleştiğimizi düşündüm. İyi ki onlar var.