İZMİR-TÜYAP'IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI, YENİDEN İMECE VE 1 MAYIS

“Okumak yaşamak demektir. Okuyan adam durmayan adamdır. Fikri ve manevi varlığı katılaşmamış, kemikleşmemiş taze ve dinç adamdır.” Hasan Ali Yücel

İzmir’de geçen günlerde yoğun bir kültür ve sanat şöleni yaşandı. İzmir Kültürpark’ta 18 Nisan-26 Nisan 2009 tarihleri arasında 14. İzmir-TÜYAP kitap fuarı vardı. Binlerce İzmirli ve çevre illerden gelen kitapsever ve sanatseverler kitaplarla, söyleşilerle, şiir dinletileriyle dolu dokuz gün yaşadılar. Bu yıl onur konuğunun Tarık Dursun K. olduğu fuara 300 yayınevi ve sivil toplum örgütü katıldı. Öğrenciler öğretmenleriyle beraber fuardaydılar. Kitaplar aldılar, renkli renkli kitap ayraçlarıyla tanıştılar, söyleşileri izlediler, şiirler dinlediler. Düşün dünyalarını zenginleştirdiler. 23 Nisan 2009 tarihinde TÜYAP’ta “Çağdaş Kentten Çağdaş bir Kadın Geçti” başlıklı bir panelle Şubat ayında kaybettiğimiz enstitülerin dostu, yazar, akademisyen Prof.Dr.Türkel Minibaş’ı andık.
XXX
Kitap; kültürün, birikimin, yaratıcılığın, ulusal ve evrensel zenginliğin taşınmasında, ortaya çıkarılmasında çok önemli bir araç. Kitap; eğitimin, aydınlanmanın, değişim ve dönüşümün, insan olmanın da temel bir aracı.1932 yılında açılan Halkevleri ve Halkodaları insanımızın kitapla tanıştığı ilk Cumhuriyet kazanımları olmuştur. Cumhuriyet tarihimizde kitabın işlevsel anlamda yaşamımıza girmesi de Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde olur. Ankara’da 1-5 Mayıs 1939 tarihlerinde 1.Neşriyat Kongresi toplanır. 1. Neşriyat Kongresinde kitap okumanın yaygınlaştırılması, özendirilmesiyle ilgili ilginç kararlar alınır. Her yeni açılan kitapçı dükkanının birkaç yıl vergiden muaf tutulması, kitap sevgisini uyandırmak amacıyla ödüllerin konulması, bu ödüllerde kitaba daha çok yer verilmesi, hastahanelerde, vapurlarda, doktor ve dişci muayenehanesi, avukat yazıhanesi vb. yerlerde birer küçük kitaplık konması, gezici kitap sergilerinden vergi alınmaması, illerden köylere kadar halk odaları açılması, istasyon büfelerinde kitap satışlarının zorunlu kılınması, her kahve ve gazinoda bir kitap dolabının bulundurulması, devlet kitapları dağıtım örgütü kurularak her büyük kentte şubelerinin açılması, kitap ve gazetelerden alınan PTT ücretlerinin azaltılması bu kararlardan bazılarıdır. Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde ikinci çok önemli bir adım atılarak “Tercüme Bürosu” kurulur. Bu büroda Nurullah Ataç, Saffet Pala, Sabaahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal, Nusret Hızır, Vedat Günyol gibi dönemin aydınları Doğu ve Batı yabancı klasiklerin Türkçe’ye kazandırılması çabasına girerler. Türk insanı ilk kez tercüme edilen 490 yeni kitapla tanışır. Dünyalarına , ufuklarına yeni zenginlikler katarlar.
XXX
Klasiklerin en çok okunduğu yer de dönemin aydınlık kurumları olan Köy Enstitüleri olur. Köy Enstitülerinde kitap okuma alışkanlığının kazanılması için Tonguç’un enstitü müdürlerine gönderdiği genelge çarpıcıdır. Bu genelge “…Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır” şeklindedir. Sonuçta çok önemli günümüze de ışık tutan özgün bir enstitü kazanımı yaratılır. Kitap-okuma ve tartışma saatleri olarak eğitim tarihimize giren bu kazanımla bir enstitülü öğrenci yılda ortalama 20 klasik ile tanışmış, okumuş, özetini çıkarmış, tartışmış ve bu yazıların en iyileri de enstitü dergilerinde yayınlanmıştır. Bize ulaşan bir yazıda İvriz Köy Enstitülü bir öğrenci o dönemleri “…110 kişiyiz. Camide 3’lü ranzalarda yatıyoruz. Bakanlıktan devamlı kitap geliyor. Beni kitaplık görevlisi yaptılar. Yer yok, kitaplar çuvalda. Okuma saati gelince kitapları bir masanın üzerine seriyorum. Herkes bir kitap alıyor, okuyor. Saat bitince gene çuvala dolduruyorum. Okuma alışkanlığı gelişti. Yatakhanede mum ışığında okumaya başladık…” diyerek tanıklığını ifade ediyordu. Geçen haftalarda 69. Kuruluş-Kutlama etkinlikleri düzenlediğimiz enstitülerde “ekmek ve kitap” azık torbalarında birlikte yer almış ve enstitülerde okuma eylemi ile düşünme eyleminin paralelliği düşünülerek özgün bir kazanım üretilmiştir. Cevdet Kudret günümüz eğitim kurumlarına yönelik olarak “ Okullar okuma alışkanlığı kazandırabilirse başka hiçbir şey kazandırmasa da olur” diyerek kitap okuma alışkanlığının önemini çarpıcı bir şekilde işaret ediyor. XXX
Köy Enstitülerinin Kurucusu-kuramcısı İsmail Hakkı Tonguç 24 Haziran 1960 tarihinde aramızdan ayrılır. Dostları, enstitülü öğrencileri, aydınlar enstitü fikri ve aydınlığını taşımak amacıyla Sabahattin Eyuboğlu başkanlığında toplanırlar ve “İmece Dergisini” çıkarmaya başlarlar. İlk sayıda ilk yazıyı da İsmet İnönü yazar. 9 yıl boyunca dergi 112 sayı çıkar ve 1970’li yıllarda kapanır. İmece Dergisi özellikle 1960-1970 yılları arasında tüm ilericilerin, aydınların, demokratik öğretmen örgütü üyeleri TÖS’lülerin ortaklaştırdığı çok önemli bir yayın organı olur. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği(YKKED) de bu geleneğin taşınması adına 2003 yılında “Yeniden İmece” adlı yılda dört sayı çıkan bir dergi çıkarmaya başladı. Geçen hafta derginin 22. Sayısını çıkardık. Dergimizi ve diğer yayınlarımızı İzmir TÜYAP’ta derneğin standında okurlarımızla buluşturduk. Yeniden İmece bir eğitim-kültür-sanat dergisi Dergi saygınlığı, niteliği ve ilerici çizgisiyle tüm ülkede yaygın bir okur kitlesine ulaştı. Dergide enstitülerin yıllardır üzerine örtülen örtüyü kaldırarak, kazanımlarını, enstitü gerçekliğini toplumla yeniden buluşturuyoruz. Dernek ve dergi enstitü gerçeğini tüm yönleriyle topluma sunup, günümüze yönelik yeni arayışlarda enstitülerin temel bir referans olmasını amaçlıyor. Dergi ayrıca eğitimin güncel sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışıyor. Derginin yazarları; üniversiteli akademisyenler, köy enstitülüler, çalışan öğretmenler, ve onların düşünsel yakınları. Her sayıda dergimize yeni yazarlar katılıyor. Dergi adı gibi yeni insanın, yeni yüzyılın düşünsel dayanışmasını, ortaklaşmasını, adaletli, nitelikli, eşitlikçi bir eğitim sistemi arama yolculuğunda birlikte üreterek, birlikte yürümeyi çabalıyor.
XXX
1 Mayıs Emeğin Bayramı…Yarın İzmir Gündoğdu meydanında büyük bir coşkuyla dostlarımla, bilim ve eğitim emekçileriyle törenlerde olacağım. Emekçiler meydanlarda bu yıl küreselleşme ve liberal politikalarla kafa ve kol emeğinin yaşadığı sömürüyü, örgütsüzleştirme çabalarını, toplumda insanın özgür gelişimini müdahale eden muhafazakar iklime karşı demokrasi taleplerini, güzel güneşli, adaletli, aydınlık bir Türkiye özlemlerini dile getirecekler. Dilerim ki 1977 yılında dışarıdan yapılan büyük provakasyonla canların tüketildiği Taksim-1 Mayıs Meydanında emeğin sorunları, barış içinde halaylarla, müziklerle dillendirilir. Emeği ile geçinen, üreten tüm güzel insanların 1 Mayıs Emek Bayramı kutlu olsun…