Laik, Bilimsel Eğitime Veda Ederken * Kemal Kocabaş

Eğitimin laik-bilimsel niteliği son on yılda büyük darbe yedi. Karma eğitime yönelik saldırılar da yoğun. Cumhuriyet Eğitim Devriminin en temel kazanımları teker teker yok ediliyor. Etkisiz, toplumsal muhalefeti yönlendiremeyen muhalefet, süreçleri izleyemiyor ve gündemin gerisinde kalıyor. Milli Eğitimin tüm yönetim kadrolarında yoğun bir dinsel referansları öne alan kadrolaşma olduğu çok belirgin. İmam Hatip ve İlahiyat Fakültesi çıkışlıların genellikle yönetici kadrolarına atanarak daha çok istihdam edilenler oldukları son on yılın istatistiklerine bakılarak görülebiliyor. Yine bu atamalarda ?kadının adının olmadığını? da görmek olanaklı. İstatistikler milli eğitimde yönetici kadın oranının %5-10 düzeyinde olduğunu gösteriyor. Dinselleştirilmiş bir eğitim sistemi ülkenin her tarafında ilginç uygulamalarla karşımıza çıkıyor. Dinselleştirilmiş bir eğitimle Cumhuriyet Eğitim Devriminin tüm kazanımları terk edilirken ülkenin ve çocuklarımızın geleceği de karartılıyor.
Geçen haftalarda Niğde'de yaşanan bir olay gelinen noktayı göstermesi anlamında çarpıcıydı. Niğde Milli Eğitim Müdürü Celalettin Ekinci eğitimle ilgili olarak velileri bilgilendirmek amacıyla veli toplantısını camide yapma kararı almış ve bu toplantılara da ?Cuma Buluşmaları? adı vermiş. İlk toplantı Bağlama Belde Camii'nde cuma namazı öncesi yapıldı. Sayın Milli Eğitim Müdürü önce yardımcısına mevlit okutturuyor, sonra açıklamalar yapıyor. Bu haber milli eğitimin geldiği nokta anlamında ibret vericidir. Namaza gelmeyenler, alevi yurttaşlarımız, Müslüman olmayan yurttaşlarımız müdürün olağanüstü(!) önemli bilgilendirmelerinden yararlanamayacaklar. Son yıllarda özellikle 4+4+4 eğitim modeli uygulamalarıyla camiiler siyaset kurumunun tartışmaları içine girdi. Camiiler imam hatip ortaokullarına ve imam hatip liselerine daha çok öğrenci bulmanın merkezleri oldu. Bu doğru bir davranış mı? Kesinlikle hayır? Camiler tüm yurttaşların ibadetlerini yaptıkları yerlerdir, siyaset kurumunun güncel tartışmalarına girmemesi gereken kurumlardır. Eğitimin adresi okullar, ibadetin adresi de camilerdir. Bu karıştırılmamalıdır. Dini faaliyet yürütmekle görevli Diyanet ve müftülüklerin okulları adeta birer şubesi gibi görmesi kabul edilemeyeceği gibi, bilimsel ve laik eğitim anlayışına da aykırıdır.
Niğde'de yaşanan ve ?eğitim kavramının? içini boşaltan bu olay sonrası anında tepkiler oluştu. Eski Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali BAKIZ uygulama hakkında: ?Son derece riskli bir uygulama. Bu ve benzeri uygulamalar dindar nesil yetiştirme fikrinin yurt genelindeki yansımalarıdır.
Bu uygulama toplumu bölücüdür ve laik eğitim ilkesiyle çelişiyor. Laik eğitime yöneltilmiş olan tahribat girişimleri bu aşamaya kadar geldi. Eğitim-öğretimin kendi kuralları, ilkeleri ve pedagojik hassasiyetleri var? değerlendirmeleriyle sürecin toplumsal ötekileştirme üreteceğini ifade ediyor. Anadolu Eğitim Sen Genel Başkanı Cansel Güven uygulama hakkında “Hep birlikte milli eğitimin ruhuna dua okur çıkarız. Bizim sıkıntılarımızı dertlerimizi anlayacak idareci bulmakta zorlanıyoruz. Doğrudan dertlerimizi yüce Mevla'mıza havale ederiz. Buna yanlış demek bile bize yanlış geliyor. Bir yandan veli toplantıları okullardan camilere taşınırken, diğer yandan da okullara mescit açılıyor. Okullarda bir sınıf boşaltılıp mescit açılırken, diğer taraftan da veli toplantılarını camiye taşımak izah edilir gibi görünmüyor.? değerlendirmesini yapıyor. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazlum UYAR ?Eğitim-öğretim kurumlarıyla ibadet merkezlerinin birbirinden ayırt edilmesi konusunda gereken hassasiyet gösterilmelidir. İyi niyetle yola çıkılmış olsa bile, bütün öğrencilerimizin aynı dinden olduğunu varsayamayız. Bu nedenle de yapılan uygulama din ve inanç hürriyetine aykırı gibi görünüyor. Eğitim-öğretim meselelerinin tartışılacağı mekânlar camilerimiz değil okullarımız olmalıdır.” diyerek sağduyulu bir açıklama yapıyor (Habertürk, 24 Şubat 2013).
Bu günlerde eğitim dünyasında TIMSS-2011 uluslararası Matematik ve Fen Başarı Değerlendirmesi? sınavı sonuçları tartışılıyor. Puanlar incelendiğinde TIMSS-2011 araştırmasının ön raporundaki veriler Türkiye adına kısmi bir iyileşme gösterse de hem 4. sınıf hem 8. sınıf düzeyindeki genel başarı puanında ve diğer alt alan puanlarında Türkiye hâlâ dünya geneldeki katılımcı ülkelerin uluslararası ortalamalarının altında olduğunu göstermektedir. PISA, TIMMS gibi yarışmalar ülkemizdeki eğitimin temel probleminin nitelik olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ülkenin acil ihtiyacı eğitimin dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması değil laik, bilimse, karma ve demokratik? eğitimi temel alan bir eğitim reformdur. Temel ihtiyaç; çocuklarımıza aklını kullanmalarını sağlayan, onların yeteneklerini öne çıkaran, analitik düşünme becerilerini geliştiren bir eğitim sistemidir. Dinin tüm toplumu kucaklayan, hepimizi birleştiren çok özel bir alan olduğunun altını çizerek aydın ve eğitimci sorumluluğuyla herkesi bu konuyu bir kez daha düşünmeye, tartışmaya davet ediyorum.