Kifayetsiz Muhterisler

ÜLKEMİZDE dürüst, yetenekli ve başarılı insanlar çeşitli yöntemlerle alaşağı edilirken, yerlerine bu niteliklerden yoksun kişilerin geldiğini yazmıştım. “Negatif seleksiyon (seçim)” olarak adlandırdığım bu süreç köy enstitülerinin mimarlarından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in 1946’daki istifaya zorlanışının ardından giderek hızlanan bir ivme ile sürüyor.
Negatif seleksiyonun nasıl işlediği konusunda kafa yorarken, Celal Bayar Üniversitesi önceki rektörü Prof. Dr. Cemil Özcan’ın Hürriyet’in İK ekinden kesip verdiği Serdar Devrim imzalı “Kifayetsiz muhterisler ve cahil cesareti” başlıklı bir yazı sayesinde tablo netleşti.
Yazıya göre, David Dunning ve Justin Kruger adlı iki psikolog 45 öğrenciye bir test uygulayıp, ardından ne kadar başarılı olduklarını tahmin etmelerini isterler. En başarısızların (doğru oranı yüzde 10 ve altı) testin yüzde 60’ına doğru cevap verdiklerine, iyi günlerinde olsalar yüzde 70’e ulaşabileceklerine inandıkları; en iyilerinse (doğru oranı yüzde 90 ve üzeri) soruların yüzde 70’ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri ortaya çıkar.
* * *
“Cehaletin, sanılanın aksine, bireyin kendine olan güvenini arttırdığı”nı kanıtlayan ve bunu Dunning-Kruger Etkisi olarak adlandıran ikiliye göre bizim “cahil cesareti” olarak adlandırdığımız durum “kendi kendini değerlendirme yeteneksizliğine” bağlı. “Kifayetsiz muhteris” olarak nitelenen bu kişiler “yetersizlik+haddini bilmeme” kokteylinin yol açtığı itici güçle haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayıp, bunu bir “hak” olarak görürlerken, bilgili ve yetenekli insanlar “fazla alçakgönüllü” davranıp yüksek görevlere talip olmuyorlar.
Kıymetlerinin anlaşılmasını beklerlerken “ihtiras eksikliği” ile suçlanıp, zamanla kırılarak daha da geriye çekiliyorlar. “Peter Prensibi” ne göre “Her çalışan, iş ortamında yetersiz olduğu noktaya kadar yükseliyor” ve sonuçta hızlı yükselen “kifayetsiz muhterisler” nedeniyle yüksek makamlar yetersiz insanlar tarafından işgal ediliyor.
* * *
Sonuçta ortaya “ilgililerin bilgisiz, bilgililerin ilgisiz” olduğu bir toplum çıkıyor. İnanmıyor musunuz? Çevrenize veya televizyondaki haberlere bir bakın öyleyse…
Kifayetsiz muhterisler Montaigne’in tarif ettiği “içleri boş, başları dik” başaklara benziyorlar; kafaları ürünle dolmadığından eğilmeyi öğrenemiyorlar bir türlü. Dede Korkut ise “davul”a benzetmiş onları; içleri boş olduğu halde çok ses çıkarmalarından ötürü.
Türkiye’nin ileriye gidebilmesi için yakasını kifayetsiz muhterislerden kurtarması gerek. Yetkin ve bilgili insanlarsa daha cesur olmalılar ve layık oldukları görevlere talip olmaktan kaçınmamalılar.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)