Kerimoğlu ve Eyyüp Zeybeği

Ülkenin her yöresinde olduğu gibi çeşitli sebeplerden dolayı mevcut kayıtlara göre, 16. yüzyılda Muğla?da da küçük çapta baş kaldırmalar olmuştur. Ancak Muğla?da zeybekliğin belirgin bir biçimde ortaya çıkması Osmanlı?nın son dönemlerine rastlar.
20. yüzyılın başlarında, yani 1901 yılında ünü ülkece bilinen Kerimoğlu Eyyüp Efe?yi görüyoruz. Aynı dönemde ağabeyi Hüseyin de yörede ün salmıştır.
Kerimoğlu Eyyüp (1882- 1901); bugün Yeşilyurt olarak bilinen Pisi?lidir. Pisi Muğla merkezine bağlıdır.
Küçük yaşta babası Hüseyin?i kaybeder. Anası Hatice tarafından büyütülür. Ağabeyi Hüseyin ile birlikte herkes gibi Pisi?de bir süre hayvancılık ve tarımla uğraşır. Bu arada Eyyüp, hayvancılıkla ilgilenirken, ağabeyi Hüseyin ise o dönemde ?konturbazlık? denilen tütün kaçakçılığı yapmaya başlar. Çünkü Osmanlı tütün tekeli ?Reji? denilen yabancı tekelin eline geçmiş ve tütünün reji dışında satılması yasaklanmıştır. Halk da tütünü rejiye vermek yerine kaçakçılığı tercih etmiştir. Bu nedenle o dönemde halkla kolluk kuvvetleri arasında büyük çatışmaların çıktığı bir gerçektir.
Kerimoğlu Eyyüp?ün ağabeyi Hüseyin, ağırlığı Kafaca?da bulunan birçok dostu olan bir kişidir. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı sık sık hapse girmektedir. Büyük bir çoğunlukla da Bodrum zindanlarında yatmıştır. Ağabeyinin hapiste bulunduğu sıralarda Eyyüp, efesinin dostlarıyla ilişkilerini sürdürmüş, fakat yaptığı olumsuz davranışlardan dolayı tepkiler almış ve sonuçta kolluk kuvvetleriyle yöre halkının dikkatini üzerine çekmiştir.
O yıllarda Pisi?nin muhtarı İzzet Ağa?dır. İzzet Ağa, Muğlalı doktor Hüseyin Avni TOPALOĞLU (Ercan)?nun kahyalığını yapmaktadır. O dönem Muğla?sında eşraf ve zenginler Pisi ovasındaki arazilerini kahyalar aracılığı ile işletmektedirler. Kahyalık yapanların ise bu nedenle köyde diğer kişilere göre daha zengin ve imtiyazlı olmaları doğaldır.
1901 yılı baharında bugün Pisi?de Maşat adı verilen yerde bir düğün kurulur.Düğünde Eyyüp oyuna kalkar. Hasmı durumunda olan İzzet Ağa?da oradaki masalardan birinde dostlarıyla oturmaktadır. Bu sırada ağabeyinin arkadaşı Koca Mehmet düğüne gelir ve Eyyüp?ün üzerine iznini almadan oyuna kalkar. Yöre geleneklerine göre, izni olmadan birinin üzerine oyuna kalkmak büyük saygısızlık ve karşısındaki kişiye yapılabilecek büyük bir hakarettir. Ama efesinin arkadaşı olduğu için Koca Mehmet?e saygı gösterir ve oyundan çekilir. Buna rağmen Koca Mehmet oyununu bitirince Eyyüp?ün hasmı olan Pisi muhtarı İzzet Ağa?nın masasına giderek oraya oturur. Eyyüp üst üste yapılan bu hakaretler karşısında kızarak İzzet Ağa?nın masasına doğru yönelir ve Koca Mehmet?e ayağa kalkmasını söyler. Ayağa kalkan Koca Mehmet?e ?Üzerindeki efemin elbisesi çıkar!?der. Bunun üzerine İzzet Ağa, Koca Mehmet?e yapılan davranışa sinirlenerek Eyyüp?e saldırmak ister. Eyyüp yanında taşıdığı bindirme (dolma) tabancası ile İzzet Ağa?ya ateş eder ve kolundan yaralar. Düğün yerinden kaçarak Değirmenderesi?ne gelir. Orada Kosmel denilen Koca İsmail tarafından yakalanarak birkaç kişi ile birlikte dövüle dövüle Maşat?a getirilir. Orada tekrar dövülen Eyyüp, annesi Hatice tarafından sırtlanarak evine götürülür.
Olayı İzzet Ağa zaptiyeye bildirmiştir. Zaptiyelerin köye geldiğini haber alan Eyyüp evindeki mavzeri ve fişekliği alarak kaçar. Zaptiye takibe çıkmıştır. Derken Arap Mezarlığı adı verilen yerde, zaptiyelerden biri Eyyüp?ü görür ve teslim olmasını ister. Eyyüp teslim olmayarak zaptiyeyi öldürür ve dağa kaçar.
Pisi ve Yerkesik dağlarında gezinir. Yerini sadece anası Hatice ve ağabeyi Hüseyin bilir. Zaptiye sürekli evine gidip, yerini söylemesi için anası Hatice?ye baskı yaparsa da bir türlü öğrenemez ve Eyyüp?ü yakalayamazlar.
Ağabeyi Hüseyin ile Eyyüp?ün dağa çıkışı ile ilgili söylenti ise şöyledir: Hüseyin Pisili arkadaşlarından İbramca ile tütün satmaya giderken, Marçal dağlarının Gerime tarafında kolcular tarafından sarılır. Çatışma çıkar ve kolculardan biri ölür. İbramca yakalanır, Hüseyin kaçar. İbramca kolcuyu Hüseyin?in öldürdüğünü söyler. Oysa Hüseyin bunun aksini iddia etmektedir. Sonuçta Hüseyin dağa çıkar ve gezindiği yöre Karadağ?dır.
Eyyüp efesi Hüseyin?e sürekli yemek götürmektedir. Bu durum köylülerden biri tarafından ihbar edilir. Eyyüp birgün yemek götürmeden dönerken, zaptiye tarafından sarılır. İhtara uymayınca çatışmalar çıkar. Çatışmada Damgalı (devriye gezen birliğin başındaki yetkili) vurulur. Zaptiye Damgalı ile uğraşırken Eyyüp kaçar ve efesi Hüseyin?in yanına sığınır.
Eyyüp?ün dağda kaçak gezmesi 6-7 ay kadar sürmüştür. Bu süre içerisinde kimseye kötülük etmediği söylenir. Yalnız Yerkesik tüccarı Hacı Hasan Efendi?ye haber yollayarak kendisi için bir miktar para ayırmasını istemiş ve yakında gelip bu parayı alacağını bildirmiştir denir. Bunun üzerine Hacı Hasan da ?O benden alsa, alsa kefenliğini gelir alır? demiş ve bu konuda önlem almıştır. Bu da ölümüne yakın zamanda olduğu için gerçekleşmemiştir.
Eyyüp birgün Yerkesik?e indiğinde Sultan adında bir kızı görür. Kız Çakallar Köyü?nden (bugünkü Yerkesik?in Menteşe Mahallesi?nden İbiş İbrahim adında bir adamın torunudur. Dedesi ile birlikte bir evde yaşamaktadırlar. Yoğun çabalardan sonra Eyyüp, kızın gönlünü eder. Sonuçta Çakallar?a sık sık gelip Sultan?la görüşmeye başlar. Tabi olup bitenler çok çabuk duyulur. 1901 yılı sonbaharında Yerkesik?ten Muammer, Mavilerin Küçük Mehmet ve Ali adındaki kişiler ise haberli veya habersiz Eyyüp?e tuzak kurarlar.
Eyyüp, birgün Sultan?la buluşmak için hazırlanmaktadır. Efesi Hüseyin?e haber salar. Çakallar?daki evde buluşacaklardır. Buluşma gerçekleşir. Efelere ikramda bulunur. Daha sonra uyku vakti geldiğinde Sultan ikisine de yatak serer, kendisi de bir köşeye büzülüp uyur. İbiş İbrahim, Eyyüp?ün yattığı yeri bilmektedir. Onun yatağı kapının ve pencerenin tam cephesindedir. Bir söylentiye göre; olay gecesi o odada Kavakların Kocaoğlan da vardır. İbiş onların uyuduğundan emin olduktan sonra evden ayrılıp Yerkesik?e gider. Ya Mavilerin Küçük Mehmet vasıtasıyla ya da doğrudan kendisi gidip Kör Arap lakaplı Milas?lı İsmail Çavuş?a durumu bildirir. Kör Arap, Yerkesikli Ali ile birlikte askerlerini yanına alarak gece Çakallar?da Kerimoğlu?nun kaldığı eve gelir. Evi sarar ve uyumakta olan Kerimoğlu Eyyüp?ü pencereden ateş ederek öldürür. Ağabeyi Hüseyin?i de tutuklar.
Diğer bir kaynağa göre, 1901 yılı sonlarına doğru birgün Kerimoğlu Eyyüp, Yerkesik Çakallar eşrafından İbiş İbrahim?in evinde konaklayarak gece yatısına kalır. Eyyüp?ün takibine çıkan Arap İsmail Çavuş komutasındaki bir müfreze heyeti , Yenice Köyü?nde durumdan haberdar olur. Hemen o gece Çakallar?a gelinerek ev sarılır. Kerimoğlu Eyyüp ocakbaşında dirsek keyfi yaparken vurularak öldürülür.
Başka bir söylentiye göre ise, Kerimoğlu Eyyüp, zaptiyeler tarafından aranmaktadır. Zaptiyeler yerinin söylenmesi ve görüldüğü yerde ihbar edilmesi için yöre halkına baskı yapmaktadır. Bu baskılara maruz kalanların biri de Kerimoğlu Eyyüp?ün yakın dostu İbişoğlu İbrahim?dir. Zaptiye komutanı Arap İsmail Çavuş, Eyyüp?ü dağda yakalayamayacağını anlamıştır. Ağabeyi Hüseyin?i hiç hesaba katmamaktadır. Eyyüp?ü öldürdükten sonra onu yakalamak kolay diye düşünür.
Sonuçta, Arap İsmail Çavuş, İbişoğlu?na Kerimoğlu?na haber salıp misafir etmesi konusunda baskı yapar. Kerimoğlu Eyyüp dostunu kırmayarak ağabeyi Hüseyin?le Çakallar?a gider. Akşam yemeğinden sonra iş yatmaya gelir. Uyuduklarına kanaat getiren İbişoğlu Arap İsmail Çavuş?a haber salar, ev sarılır. Kerimoğlu Eyyüp öldürülür. Efesi Hüseyin ise tutuklanır.
Mezarı , Yerkesik?in bugün Menteşe Mahallesi olan Çakallık (Çakallar) mevkiindedir.
Kerimoğlu Eyyüp ve Hüseyin?in dışında 1911 yılında Karadağlı Efe, daha sonra ise Abalıoğlu Ali, Karakoçoğlu, Bekaroğlu, Zeybek Hüseyin, Arapoğlu Emin Efeler varsa da fazla etkili olamamışlardır.)

KERİMOĞLU
Of aman da of aman Karadağların sandalı da sandalı,
Al kanlara boyanmış Kerimoğlu?nun her yanı da her yanı.

Of aman da of aman Karadağlarda sandal kalmadı,
Oyna da Kör Arabım sen oyna, senden başka yiğit kalmadı.

Of aman da of aman Yerkesiğinen şu Pisi?nin arası,
Nerelerde bozulmuş, Kerimoğluyla Kör Arabın arası.

Of aman da of aman Yerkesiğin minaresi, minaresi,
Al kanlara boyanmış Kerimoğlunun hanesi de hanesi.

EYYÜBÜM
Eyyübümün geçtiği dağlar meşeli,
Elleri kolları ırakı da konyak şişeli,
Oooooo of al benzimi soldurdun,
Güzel yarim senin adına düşeli.

Arap beni Çakallıkta avladı.
Kör kurşunu ciğerimi dağladı,
Eyyübümün kanlı gömleği giderken,
Anacığı arkasından ağladı.

Yerkesikle Çakallığın arası,
Eyyübümün sol göğsünde yarası,
Katil Arap Eyyübü uruverdi,
Kör olası, Allah?ından bulası.
EYYÜP TÜRKÜSÜ
Karabağlarda geyik yok,
Ağlama Sultan?ım ondan başka Eyyüp yok,
Eyyüp zeybeğin ölüsü ayazlarda katımış,
Kanlı bohçası tellallara satılmış,
İbiş dayı köpekleri bağladı,
Kör Arap beni pencerede avladı,
Çirkin Ali kollarımı bağladı,
Yerkesiğin ince minaresi, minaresi,
Sarık kalmış Kerimoğlu?nun cuvaresi.

EYYÜP TÜRKÜSÜ
Yerkesiğin minaresi, minaresi,
Dürük kaldı Eyyüp oğlanın sigaresi,
Haydi aman aman oyunbaz,
Oyunlarına doyulmaz,
Körolası Kör Arap,
Uykuda zeybek vurulmaz.

EYYÜP TÜRKÜSÜ
Yerkesiğinen Çakallığın arası,
Yaktı beni Eyyüybüm kaşlarının karası,
Eyyüp Zeybek Çakallıkta vuruldu,
Kör Arap?ta köşkülere kuruldu,
Yerkesiğin ince minaresi, minaresi,
Yaktı beni Eyyüp Zeybeğin kaşlarının karası.