Kara KÂğıt * Abdülkadir Budak

Emel'e, Göksel'e, sozcüklere

Deri sandığım doğrudur, sözcüklerin ruhuna
Ve oradan bana doğru akmakta olan kâğıt
Evimde, işyerimde, bindiğim otobüste
Karımın kuması olan, çocuklarla arama
Olur olmaz zamanda ansızın giren kâğıt
Her anında kışkırtıcı, baştan çıkaran beni
Sevişmeye doymayan, koynumda olan kâğıt
Kara bir yazgı gibi duran tuhaf beyazlık
Üstünde birkaç dize yoksa yokum demektir
Bardağa sığan okyanus desem yeridir kâğıt
Bu benim tek övüncÜm, daha başka ne olsun
Belki kefenim olacak belki de ayak izim
Ötekine gösteriyor bende olan her şeyi
Daha çıplak bırakıyor örtündüğüm her kâğıt
Şiir haline getirip aklımı ve duygumu
Zamanın tozlarına emanet eden kâğıt

Kağıttır konuşmayan boş olduğu sürece
Kararmak,lekelenmek iyidir sözcüklerle
Annmak sayılır, boşluğu doldurmaktan
Ne yaşanan anılar ne sürüp gitmekte olan
Dönüp bakıyorum da hatırladığım kağıt
Bu öyle bir hayat ki ancak yazanlar bilir
Yaşayanlar ne bilsin der gibi durur kâğıt
Onunla aramdaki mesafe kayboluyor
Ve ben kâğıt oluyorum ama o yine kâğıt

Bir an olsun unutmak, üstünde sözcüklerin
Bir araya gelince nasıl duracağını
Bu bana iyi gelecek ya kâğıda gelmezse
Korkusuyla yıllardır yazdım ha yazdım
Yalınlık iyidir de yazısız kâğıtta değil
Diyerek doldurdum bulduğum her kâğıdı
Beyaz yüzÜ karardıkça daha güzel geldi bana
Kâğıdı bazen anne daha çok da eş bildim
Olursa onların babası olur şair
Bağışlayın çocuklar çünkü sözcükler yetim!

Yasakmeyve, Temmuz Ağustos 2004