Kahve * Bedriye Aksakal

Annem: ?hadi kahve içelim?, dedi. Ardından: ?kahve gece gibi siyah, bir de çok sıcak ve köpüklü olsun?. Aslında annemin istediği kahve değildi, kahve bahaneydi. Sohbet etmek istiyordu. Bu gün keyfi yerindeydi. Kalktım. Mutfağa giderek, annemin damak tadına göre kahveyi bol köpüklü yaptım. Karşılıklı ehli keyif yaparken, babamın kahvehanelerle ilgili söyledikleri geldi usuma. Babam ne demişti:
?Günlük yaşamamızda kahvehaneler de beyin fırtınası yapılırdı. Buraları kültür yuvasıydı. Siyasi, ekonomi, edebiyat konuşulurdu. Bir birimize okuduğumuz kitapları anlatırken, günlük gazeteyi de her gün bir arkadaşımız okurdu.?
Yani anlayacağınız bugünkü gibi kahvehaneler tembel yatağı değilmiş.İnsanlar oralarda bilgi alış verişinde bulunurmuş.Duvarlardaki raflarda da dizi dizi kitaplar olurmuş.
Edebiyatımızın ölümsüz hikâyecisi Sait Faik?te:
?Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım?, demiştir.
Eski kahvehaneler, resim galerisi gibiydi. Babamın yanına gittiğimde kahvehanenin duvarlarında asılı olan resimlere bakardım. Duvarlarda deniz manzaraları, kuş resimleri, çiçekler, başköşede de Atatürk?ün resmi ile bayrağımız asılı olurdu. Güzel sözlerde duvarların vazgeçilmezlerindendi. Anımsadığım bir söz şöyle:
?Dostla içilen kahve neşedir.?
Manisa?da çok güzel kahvehaneler vardı. Bunlardan en güzeli diyebileceğim borsa kahvesiydi. Kahvenin ahşap dolapları, özellikle taş aynaları ve etrafındaki oymalar birer sanat eseriydi. Onlar duruyor mu durmuyor mu bilmiyorum. Aslında onlar müzelik objeler. Karaköy?ün kahveleri de çok güzeldi.
İçtiğimiz kahve beni Manisa?da ki kahvehanelere, ayrıca kahvenin tarihçesine yol aldırdı. Kahvenin tarihi, lezzeti kadar çok eskiye dayanır. Bilimcilere göre, kahve Afrika kıyılarında ilk yetişmiş. Söylentilere göre: M.S 11. yüz yılda Etiyoplular, kurutulmuş kahve çekirdeklerini su da mayalandırarak, bir tür şarap üretmişler. O dönemlerde kahve sıcak içecek olarak kullanılmaya başlanmış.
Bir türkü vardır: Kahve Yemen?den gelir?? diye başlayan. Kahve yetiştirme 15. yy?da başladı ve Yemen?de önemli üretici oldu.
Yalnız bir fincan kahve ne zaman içildiği bilinmiyor. Bilinen kahvenin Afrika?dan ortaya çıktığı, oradan da Yemen?e, Arabistan?a, Osmanlı?ya yayıldığıdır.
Avrupa?ya ise laleyle birlikte, kahve çekirdeğinin Hollandalı botanikçi Carolus Clusius?in götürdüğüdür.
Osmanlı Döneminde, Yavuz Sultan Selim Mısır seferinden döndükten sonra saraya kahvenin girdiği söyleniyor.
Kahveyi getiren de Yemen Valisi Özdemir Paşa?dır.
Kahve olurda söylencesi olmaz mı? Elbette olur. Söylenceye göre:
Khaldi adlı Yemenli bir çoban, miskinleşen keçilerinin kahve ağacının yaprak ve meyvelerini yedikten sonra, dinçleştiklerini, hareketlendiklerini görür. Ardından ağacın yapraklarını ve çekirdeklerini kaynatıp içince, insanlarda da aynı etkinin oluştuğunu fark eder.
Eee! bu değin insana keyif veren kahvenin piri olmaz mı, elbette olur. Hikayeci Salah Birsel ?Kahveciler Kitabı?nda tarihçi Ahmet Efendiye dayanarak, kahvenin pirinin ?Şeyh Şazel? olduğunu yazar.
Annem kahve fincanını verirken, şu sözleri söyledi:
?Uyku yorgansız, kahve dumansız olmaz.?
?Baban için yaptığın kahve sevgi doludur.?
Bir fincan kahve beni nerelere götürdü. Atalarımız boşuna dememiş:
GÖNÜL NE KAHVE İSTER, NE KAHVEHANE,
GÖNÜL SOHBET İSTER KAHVE BAHANE?