Han-ı Yağma * Tevfik Fikret

Bu sofracık, efendiler, -ki iltikama muntazır
Huzurunuzda titriyor -şu milletin hayatıdır;
Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nâdi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir;
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir!…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta, sây:
Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray;
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin hazır hazır, kolay kolay…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar,
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte âb ü tab umar.
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa; mâlini,
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini,
Bütün ferâğ-ı hâlini, olanca şevk-i balini…
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak!
Yarın, bakarsınız, söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugün ki mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Han-ı Yağma /Yağma Sofrası [Günümüz Türkçesine aktaran Ahmet Muhip Dıranas]

Bir sofracık, efendiler yutulmayı bekliyor,
Önünüzde titriyor, bu ulusun hayatıdır;
Bu ulus ki acılıdır, can çekişmektedir!
Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır?
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç açıcı sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu yüzünüzden bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nimetler yığını, bakın, gelişinizle böbürlenir!
Bu hakkıdır savaşınızın, evet, o hak da elde bir?
Yiyin, efendiler yiyin; bu şenlikli sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Soy sop, şeref, gösteriş, oyun, düğün, konak, saray,
Hepsi sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Hepsi sizin, hepsi sizin, hazır hazır, kolay kolay?
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç açıcı sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyük lokmanın sindirimi güç de olsa, yok zarar,
Gösterişin gururu var, öç almanın sevinci var.
Bu sofra ilginizden sizin parlaklık umar,
Sizin bu baş, beyin, ciğer, tüm şu kanlı lokmalar?
Yiyin, efendiler yiyin; bu can veren sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı ülke, verir nesi varsa; malını,
Vücudunu, hayatını, umudunu, hayalini,
Bütün esenliğini, gönlünün bütün sevincini.
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helâlini?
Yiyin, efendiler yiyin; bu iç açıcı sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugün mideler güçlü, bugün çorbalar sımsıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak?
Yiyin, efendiler yiyin; bu çığırtkan sofra sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!