Gürle Köyü (1) * Haydar Aksakal

14.05.2012
Gürle Köyü, Manisa Kenti'nin batısında, merkeze 11 km. uzaklıktadır. Muradiye Beldesi'ne bağlıdır. Osmanlı döneminde şehzadelere, gelir için ayrılmış, doğanın içinde saklı bir cennet. Deniz seviyesinden 155 metre yükseklikte, etrafı dağlarla çevrili bir coğrafyada yer alır. Köyün koordinatları; 38.613° Enlem, 27.293° Boylam üzerinde, Akdeniz iklimi etki alanı içindedir.
Bir Cumartesi sabahı, Gürle Köyü'ne doğru uzandık. Manisa Organize Sanayi Bölgesi'nin kuzeyindeki Keçili Köy'den sonra, Emlakdere Köyü'nü fotoğraf karelerine aldım. Camisinin bulunduğu sokakları dolaştım. Yeşillikler arasında, insanların kentle ilişkisini kesmediği bir yerleşim yeri. Osmanlı döneminde emlak vergilerinin toplandığı, içinden dere geçtiği için bu isim verilmiş. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı. Köyde, eğitim için, taşımalı sistem uygulanıyor. İçme suyu şebekesi, elektrik, kanalizasyon, sağlık evi, sabit telefon ve PTT acentesi var. Nüfus, yıllara göre değişiklik göstermiş. 1997 kayıtlarına göre, köyde 637 kişi vardı.
Emlakdere Köyü'nü geçtikten sonra, asırlık çınarların boy gösterdiği, yeşille kucaklaşmış Gürle Vadisi üzerinden Gürle Köyü'ne ulaştık. Köy meydanına, büyük bir Türk bayrağı ve Manisa Kırsal Turizm Derneğinin flaması asılıydı.
Manisa Valisi Daşöz, Milli Eğitim Müdürü, Kırsal Turizm Derneği üyeleri, Basın Mensupları, Jandarma Komutanlığına bağlı güçler ve Manisalı izciler de Gürle Köyü'ndeydi.
Köylü kadınlar, endemik bitkilerinden hazırladıkları gözlemeleri ateşin üzerinde çeviriyor, türküler söyleniyordu. Köye gelenlerin ilgi odağı onlardı?
Muhtarlık binasına doğru gittim. Manisalı dost ve arkadaşlarla karşılaştım, anılarımızı tazeledik. Onlar, kentin gürültülü havasından kaçıp, buraya yerleşmiş. Köy hayatı, onların yaşam tarzı olmuş. Köylülerle söyleşilerde bulunduk. Gürle Köyü'nde üretilen ve kentimiz pazarlarında satılan doğal sebzeleri ve hayvansal ürünleri, yerinde araştırma fırsatı buldum. Daha sonra Gürle Köyü'ne ismini veren su kaynağına doğru yürüdüm. Yolun sağında, bahçe içinde topladıkları pırasa, pazı ve turpları, su kanalında yıkayan çiftçilerle karşılaştım. Siyah turp ellerindeydi, onun çok faydalı bir bitki olduğunu, İçinde kükürt esansı, B ve C vitaminleri bulunduğu söylediler. Yolumuzun üzerine bir koyun sürüsü çıktı. Çoban kavalını üflerken, koyunlar bizden kaçıyordu. Yıllar önce geldiğim su kaynağı, koruma altına alınmış, çevresi tel örgüyle çevrili. Kaynak köye, Manisa Organize Sanayi Bölgesi ve Manisa'ya su sağlıyor.
Gürle Köyü Muhtarı Hasan Bardak'la köyün çevresini, evlerin bahçelerini gezdik.
Gürle vadisini fotoğraf karelerine aldım.
Yerleşim yerinin, köy tüzel kişiliğini almasıyla, köyde muhtarlık seçimleri yapılmaktadır.
Köyün ekonomisi, tarım ve hayvancılığa dayalı. İlköğretim de taşımalı sistem uygulanıyor. İçme suyu şebekesi, PTT acentesi, sabit telefon hattı, Manisa Tarzanı Ahmet Bedevi adına kurulan İzci Evi var. Köyün sağlık ocağı, sağlık evi ve kanalizasyon şebekesi yok, şikâyet konusu? Köylü kadınların ve çiftçilerin başka bir şikâyet konusu da; köyün yakınında bulunan Karayollarına ait taş ocağında patlatılan dinamitlerin evleri sarstığı ve yetiştirdikleri organik tarım ürünlerinin tozla kaplanmasıdır.
Nüfus, 1997 yılından buyana artış göstermiş. 2007 yılı nüfus sayımlarında 198 kişiye ulaşmış. Köy yakınında bulunan Alabalık çiftliği 1976 yılında kuruldu.
Köyden Gürle Alabalık Çiftliğine doğru indik. Her taraftan su sesi geliyor. Alabalıkları, havuzlarının içinde izledik. Çevrenin güzelliği ruhumuz, alabalığıyla da karnımız doydu?
1998-1999 yıllarında C.B.Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nün Gürle Köyü ve çevresinde yaptığı flora çalışmaları sonunda bölgede 241 cins, 76 familyaya ait 322 bitki taksonu (bilimsel sınıflandırma) tespit edildi. Çalışmalar; 100-300 metre arasındaki yükseltilerde, Paşa Değirmeni Tepesi (193 m), Araptası Tepesi (289 m), vadi ve düzlüklerde yapılmıştır. Gürle Çayı, Sarıkaya ve Manastır Dağı'nın arasından Gediz Nehrine ulaşır.
Bölgenin Manastır Dağı eteklerinde kalan, kuzeye bakan yamaçlarında maki ve frigana toplulukları vardır. Gürle su kaynağının bulunduğu yerin üzeri (Arap Tepesi) Pinus ormanlarıyla çevrilidir. (1A)
Doğal çevrenin gittikçe bozulması, Gürle Köyü'nün bugünkü durumunu değiştireceği ve bölgedeki biyolojik çeşitliliğin azalacağı, bilim adamlarınca söylenmektedir.
Köyün tarihi hakkında kesin bilgiler yoktur. Söylencelere göre; Köye gelen bir bilge adam, abdest almak için aradığı suyu köyde bulamaz. Köyün kayalıklarına doru gider, ellerini havaya kaldırır, çarığını oturduğu yere vurur, “Gürle ya rabbi” der. Duası kabul edilir, kayalıkların dibinden su kaynamaya başlar. Bu Eren Baba'ya “Gürle Dede” ve köyün ismine de Gürleye adı verilir. Köy isimleri, dervişlerin faaliyetlerini de akla getirmektedir.
Köy isimlerinin tabiat şartlarına uygun olarak verildiği de görülmüştür.
Manisa'daki köy kuruluşları Türkmenlerin bu bölgelere yerleşmelerinden sonra olmuştur. Yörükler, konar-göçer bir yaşam tarzından yerleşik düzene geçmişlerdir. Manisa çevresindeki yerleşme merkezlerinin büyük bir kısmı Saruhan Oğulları'na güç ve kuvvet veren Türkmenler tarafından kurulmuştur.
Manisa'daki değirmenlerin büyük bir kısmı Emlak Nahiyesi'nin sınırları içinde bulunuyordu. Buraya bağlı Müslümanbozköy'de (Uncu Boz Köy) 37 değirmen vardı. Kentin un deposuydu. Öğütülen buğdaylar Manisa'ya gönderiliyor, fırıncılar ve börekçilere satılıyordu. XVI. Asır boyunca şehzade sancağı merkezi olmasıyla Manisa'nın hububat ihtiyacı ve un, Gürle ve çıvarındaki köylerden temin edildi. 1531-1575 tarihleri arasında, Emlak nahiyesinde bulunan 59 değirmenden yıllık 5285, bağlardan 684 ve bostandan 239 akça vergi alındı. Gürle de arazide çıkan zirai mahsullerin onda biri (1/10) öşür (zekât-zirai vergi) olarak verilirdi.
Gürleye Köyü'nde, devlete ait değirmenlerde bulunan öğütücü taşlarının temizlenmesinde, değirmenlere gelen suyollarının düzenlenmesinde köy halkı görevliydi. Bu hizmetler karşılığında hububat üretimden, bekâr olup kazancı olanlardan ve üzerine kayıtlı, hayvan sahiplerinden vergi alınmıyordu. Bağ ve bahçelerinin gelirlerinin bir kısmını zekât (vergi) olarak ödüyorlardı.