Toprağın kuluçkaya yattığı günün meyveleri
Bir kadın bir tek uyumaz
Pencereler yatmış.
Bir kadın her gece
Geziye çıkar gizlice
Yorgunluğun köyleri
Orada kızlar çıplak kolludur
Fiskiyeler gibi
Gençlik onlarda büyür
Ayak parmaklarının ucunda güler.
Yorgunluğun köyleri
Orada herkes birbirine benzer
Görmek için gözler kapanılan yerde
Gülmeler oturulan yerde
Böcekler girer buraya
Buruşuk gözleri ateşin
Hepten paslı bir alev
Sıçrayıp çamur içinde bırakır uykuyu
Tenden yatağını ve erdemlerini
Öpmek istiyorum seni öpüyorum seni
Ayrılmak istiyorum senden sıkılıyorsun
Ama güçlerimizin sınırlarında
Zırhlı elbise giyiyorsun silahtan daha tehlikeli
Dağ deniz ve denize giren güzel kadın
Yoksulların evinde
Onlara gölgelik yerine geçen solmuş gökte
Gizlenir binlerce karanlık lamba
Bir yankı tarlası gözyaşlarıyla birleşir
Kapa gözlerini
Bütün istenenler oldu
Hayaller peşinden
Işık yığını başka düşlere doğru yuvarlanır gider
Vücut ve dine karşıt ünler
İnanılmaz yağınması
Yumuşak açılan kanatları gibi
-Ama beni okşayan el
Benim gülmemdir onu açan
Boğazımdır onu tutan
Onu yok eden
İnanılmaz yağınması
Bulguların ve beklenmedik şeylerin
Görüntüsü çıplaklığın
Görüntü çocuğu sadeliğinin
Çocuksu vahşi hayvan terbiyecisi şehvet uykusu
Hayal işi özgürlüklerin
Bir porselen şarkısı el çırpar
Sonra paramparça dilenir ve ölür
Hatırlayacaksın onu sen yoksul ve çıplak
Kurtların sabahı ısırıkların da bir tüneldir
Orada çıkarsın kan elbiseyle
Geceden utanmak
Ne canlılar var yeniden bulunacak
Ne ışıklar var söndürülecek
Sana görüş adını vereceğim
Çarparak çoğaltacağım hayalini
Silahsız kalmış
Hiç düşmanı yok artık
Hava açık ben örtündüm
Çıkmak ister gibi günden
Öfke korkunç etkisi altında
Kıskançlığın haksızlığın
En bilgici
Kaçırt bu karanlık göğü
Camlarını kır
Ver onları yesin taşlar
Bu düzme karanlık gök
Pis ve ağır
Hayranlıkla bakıyorum inerken sana doğru
Zamanın yerleştiği uzaya
Anılarımız kendimden geçiriyordu beni
Yerce çok eksiğin var
Hep benimle olabilmek için
(Çev.:Adil Moran)