Doğasına Bırakmak !

Bir canlının doğası, doğal ortamı neresidir?
O güne kadar yaşadığı yer mi ? Kendisi başka yer de doğup büyüse bile atalarının yaşadığı yer mi?
Özellikle köpekler, kediler için sık sık ? doğasına bırakmak? lafını duyar olduk. Doğa denilince akla kır, ağaç, orman, dağ, ova geldiği için toplanan kediler, özellikle köpekler ? doğaya? bırakılıyor.
Zaman zaman da işi bitirilmiş eşek ve atlar da ? doğasına salınıyor ?
Bir canlının doğası o güne kadar yaşadığı yerdir. Ev ise ev, tarla ise tarla, orman ise orman?Evde yavruyken alıp büyüttüğünüz bir kedi bir köpeğin doğası, doğal yaşamı artık ev olmuştur. Onları değil kırlara bırakmak sokağa bıraktığınız an bir aracın altında kalmaya, açlığa, hastalığa ve bırakıldıkları yerde yaşamaya alışmış diğerlerinin saldırılarına mahkum etmiş olursunuz. Çünkü o güne kadar koruma güdüsünü bulunduğu ortama göre geliştirmiştir. Sokaktaki araçlar, yabancı hem cinsleri ve diğer yabancı hayvanlar onun alışık olmadığı tehlikelerdir, nasıl davranacağını bilemez. Ya paralanır ya da ezilir. Apartmanda el bebek gül bebek büyütülmüş çocuğun dağ başına bırakılmasına benzer. Aynı anlayışa dayanırsak bizler de doğadan bugünlere gelmedik mi ? O güne kadar insan eliyle karnını doyurmuş bir hayvanı doğası diye ormana bırakmanın; yanı başındaki marketten ekmeğini, kasaptan etini alanı dağın başına bırakıp ? artık yiyeceğini kendin bul ? demekten ne farkı var ?
Belediyeler zehirlenen, ortalıktan birden bire yok olan köpekler için ? biz öldürmüyoruz bize bırakanlar var biz de başka yere bırakıyoruz ? diyerek, kendilerince artık itlaf yapmadıklarını ifade ediyorlar. Bu arada suçu emsal aldıklarının farkında değiller. Belki de farkındalar da işlerine gelmiyor. Yaşatarak sorunu çözmek emek istiyor, çalışmak istiyor. En önemlisi yüreklerde sevgi ve merhamet istiyor. Para istiyor diyemeyeceğim çünkü yok etmek daha masraflı. Masraflı olan seçildiğine göre para sıkıntısı yok demektir. Ya da yasal olarak ayırmak zorunda oldukları ödeneklerin başka işlerde kullanılması demektir !
Bu arada toplanıp terk edilen köpekler için terk ediliş acı ölümün başlangıcıdır. Öldürmüyoruz diye kendilerini teselli etmesinler.
Ahırda doğmuş, insan elinden yemini almış eşekler, atlar da ? doğasına? salınıyor. Geçen hafta emekli edilen çöp taşıyan üç eşek gibi. Eşekler yılkıların arasına salınmış. Spil Milli Park alanı yılkıların doğasıdır , eşeklerin değil. Yılkılar ehlileştirilmiş hem cinslerini dahi kabul etmezler. Spil doğal ortamı diye bırakılan her eşek ve atın başına gelenler: taciz, gıdaya karıştırılacak kaçak kesim , hasta-yaşlı olmasına bakılmaksızın son demine kadar taşımacılıkta kullanılma ya da hayvanat bahçeleridir. Bu canlar insandan kaçmaz dayarsınız aracı yükler gidersiniz. Kimsenin de ruhu duymaz. Doğasına saldık diye onlara iyilik yaptığını düşünenler bu gerçeği bilmeliler.
Hatta yaban hayatının hayvanlarını uzun süre alıkoyup aldığınız yere bıraksanız dahi doğallığını yitirmiştir. Tarlada bulduğunuz bir kirpi, bir kaplumbağayı bir kaç gün bakar sonra salırım demeniz bile hem ona hem de kendinize zarardır. Birbirimize geçirdiğimiz mikroorganizmalar onların da bizim de sağlığımızı riske sokar Doğal yaşamın yaralı hayvanları uzun süren tedavilerinin ardından iyileştikten sonra rehabilite dönemi geçirmeden doğasına salınmaz. Ya da hayatlarının sonuna kadar bakılmaya devam edilir.
Keşke Spil?e doğaya salınan eşekler tedavi bakım merkezi ahırlarına teslim edilip gerçekten
? emekli ? edilselerdi. Bizler onlara seve seve bakardık.
Doğal ortam diye düşündüğümüz ortamı hangi hayvan olursa olsun o güne kadar yaşadığı koşulları dikkate alarak değerlendirmek gerek. Gerçekten o canın yaşamasını istiyorsak bunu dikkate almak zorundayız. Her saat başı bin türün yok olduğu dünyamızda artık ? saldım çayıra mevlam kayıra? deme lüksüne sahip değiliz. Koruduğumuz her canlı kendi geleceğimizin parçasıdır.
Sevgi ve saygılarımızla,