Dıe Tantalosburg Im Sıplos (spıldeki Tantalos Kalesi) * Haydar Aksakal

20.05.2013 / 00:00
Anadolu?nun en büyük kültür mirası Pergamon Sunağını Almanya?ya, Doğu Berlin?e taşıyan Carl Wilhelm Humann, 4 Ocak 1839 yılında Almanya?nın Essen Kenti?nde doğdu. 12 Nisan 1896?da İzmir?de öldü, Katolik mezarlığına gömüldü.

Pergamon Antik Kenti, Mysia bölgesinin önemli kentlerinden birisiydi. Akropolün bulunduğu tepeden ovaya doğru yayılmıştı. Bakırçay Irmağı (Kalkos) ve Kestel (Kes tos) çayları, aktığı topraklarda, Pergamon?un çağın önemli kentlerinden birisi olmasını sağlamıştı.

Bergama Akropolü 392,3 m. Yükseklikte, bir tepenin üzerindedir. Göçlerden etkilenmemiş. Çandarlı (Pitane) ve Dikili Körfezi?ne yakınlığı, batıda Kaikos Vadisi üzerinden Akhisar?a (Thyateria) ulaşması ve kral yoluna bağlantısı kenti önemli bir konuma getirmiştir.

Carl Human, İlk yıllarında eğitimli bir demiryolu mühendisi ve yükselmek isteyen mimari bir öğrenciydi. Kuzey Ren Vestefalya?daki Bergish Markische demiryolu inşaatında çalıştı. Abisi Franz çalışmalarında kendisine yardımcı oldu, daha sonra Berlin?de Building-Academy katıldı. Hastalandı, tüberküloz teşhisi kondu, sıcak iklimlerde yaşaması söylendi…

Osmanlı Devleti?nde, kendisini bir Alman mühendis, arkeolog ve mimar olarak tanıttı. İstanbul?a yerleşerek, arkeolojik kazılara katıldı. Osmanlı Devleti ile Filistin arasında, 1864?de yapılması planlanan demiryolu inşaatında yardımcı oldu.

Hiç arkeoloji eğitimi almamıştı, kendisini bu konuda yetiştirdi. Türk müzelerinin kazılarında çalışan işçiler ve yerel yetkililer geniş bağlantılar kurdu.

Osmanlı İmparatorluğuna ait özel, hassas haritalar çizmeye çalıştı.

Carl Human, arkeolojik araştırmalara XIX. Yüzyılın ikinci yarısında başladı. 1864-65 kışında Pergamon Antik Kenti?ni ziyaret etti. Bergama?ya yol inşaat mühendisi olarak gelmişti. Söylencelere göre, İzmir-Dikili arasındaki karayolu yapılırken taşa ihtiyaç duyuldu. Yanında çalışan işçiler Bergama Akropolünde çok taş olduğunu söylediler.

Human Akropole gider, gördüğü manzara karşısında şaşırır. Yıkılan Zeus sunağı, heykeller, kabartmalar, sütun ve sütun başları karşısında duruyordu…

Bir müddet sonra Berlin müze müdürünü Bergama?ya çağırır. Yol yapım işini bırakır. Müze müdürüyle birlikte Anadolu?nun kültür mirası Zeus Sunağı, Athena ve Troyan Mabedini, heykeller ve kabartmaları iki yıl içinde, hiç durmadan Dikili ve Çandarlı limanlarına sevk etti. Oradan da gemilerle Almanya?ya gönderdi. 1878 yılı Eylül ayında Osmanlı Hükümeti?nden resmi izin ve Berlin Heykel Müzesi?nden destek aldı.

Alexander Conze?nin yönetiminde, ilk çalışmalarında sanatsal değeri yüksek olan çok sayıda friz sunak ve heykel parçaları bulundu.

Yurtsever Anadolu insanı, bu soygun ve talan karşısında harekete geçti. Human ve yandaşlarını yetkililere şikâyet etti. Osmanlı Devleti, konunun incelenmesi için yetkilileri görevlendirdi. Gelen yetkili, Almanların misafiri oldu, şikâyetçileri huzuruna çağırdı. Şikâyetçiler, Akropolün mimari objelerini ve heykelleri, Almanların götürdüklerini söyler. Gelen yetkili, ?Sizin yaptığınız ayıp, koskoca devleti hümayunun memuruna iki taş için yalan yanlış beyanda bulunulur mu?? diyerek vatandaşlara kızar ve Almanların eline bir de belge verir: ?Taş bulursanız sizin, altın bulursanız bizim.?

Belge üzerine Almanlar, ?Zeus Sunağı?nı devletin izni ile aldık? diye taşımalarına yasal kılıf hazırlar. Human, Zeus Sunağını temellerine kadar kazmış, bulunan eserleri Almanya?ya götürmüşler. Günümüzde, Zeus Sunağı?nın yeri, büyük bir çukur haline gelmiştir.

1880-1881-1883-1886 yıllarında, Wilhelm Dörpfeld destekli kazılara devam edildi. Osmanlı Hükümeti ile anlaşma oldu. Alman arkeologlar bulguları, Anadolu?nun kültür mirasını, sahile ve Alman Donanması ile Berlin?e taşıdılar. Büyük Sunak, Helenistik heykel ve mimari objeler Alman İmparatorluğu?nda büyük ilgi gördü. Human, 1884?de Berlin Kraliyet Müzesi Müdürü oldu. Kraliyet müzeleri alanındaki çıkarlarını korumak için Smyrna (İzmir) Kenti?ne yerleşti. Denizli?de bulunan Hierapolis antik kentinde 1887 Haziran ve Temmuz aylarında çalıştı. 1891-1893 yılları arasında Magnesia ad Meander?in keşfi için uğraş verdi. 1895?de Priene ve yine aynı yıl Efes kazılarında bulundu.

Carl Human bu çalışmaları arasında 1874?de Louise Wemer ile evlendi, iki çocuğu oldu.

Bergama Antik Kenti?nden Almanya?ya götürülen eserler, Berlin?de 1930 yılından itibaren Pergamon Müzesi adıyla sergilenmeye başlanarak ziyarete açıldı?

Human, Manisa?ya 1880 ve 1885 yıllarında iki kez geldi. Manisa Sipylus Dağı?ndan ne götürdüğünü bilmiyoruz. 1888 yılında bir mecmuada yayımladığı bir makalesi Manisa Sipylus Dağı ile ilgilidir. ?1880 yılında Manisa?da bir mağara keşfettim. Hiç kuşkusuz eskilerin söylentilerini çıkardıkları ve Tantalos?a dayandırdıkları yerin burası olduğuna inandım? diyor?

Tarihte bu bölgede yapılmış olan araştırmalar ve tanımlamalar, bütün insani kalıntılar üzerine yapılması gerekirken, araştırmalar sadece bu dağın eteklerinde ve etrafında sınırlı kalmıştır.

?İşte bu çobanlar, avcılar ve kireç yakıcıları hariç, neredeyse hiç kimse Sipylus?u yakından tanımaz, diğer çoğunluksa, Manisa Kenti?nden ve bulundukları yerlerden gökyüzüne o sıra dağlara doğru boş boş bakarlar ve orada hayati belirtilerin bulunduğunu bilmezler .?

?Manisa çevresinin en köklü dağlıklardan birisinin Sipylus olduğunu sadece eskiler değil, aynı zamanda sonraki yazarlarda Plinius, Aristides ve Stephanos van Byzans gibi isimlerinde coğrafya alanındaki ileri görüşlülükleri bu gün üstünde çalıştıklarımız Sipylus?un doğru adres olduğunun tanıklarıdır. Birde bunlara Pausanias ve diğerlerinin belirttiği yerleri de eklersek ve bunların Sipylus?ta olduğunu farz edersek Sipylus?un sadece Manisa'da bir dağ olduğunu değil de başka şeyleri de içinde barındırdığına inanmamız gerekir.?

?1880 yılının Ağustos ayında, kireç yakıcılarının, yukarıda bulunan bazı kalıntılardan bahsettiklerini duymuştum. Nikolos adında bir kireç yakıcısını bulup, bana söz verdiği gibi o yere götürecekti. 16 Ağustos'un erken sabahı yola çıktık ve tam vaktinde Kybele anıtının altındaki göle ulaşmıştık. Biz güneye doğru tırmanmaya devam ettik. 20 ev saydım.

Burada ben nasıl Pelops?u Tahtını düşünemedim? Orada duruyorum, Pausanias?ın söylediği gibi, Dağın en yüksek noktası Tanrının annelerinin bulunduğu ilahi yer. Beni hava çizgisinden 500 metre ayıran yerdeydim, güneş yükselmişti. Aşağı doğru inen merdiven şeklindeki evlere baktım. Acaba burası Tantalos'un kalesi miydi?

O zaman ayaklarımın altında parlayan göl, Saloe olmalıydı. Bu bölgede bulunan bataklıklar yüksek sarsıntılar olduğunu kanıtlıyordu. Yüzlerce kaynak göle doğru yarışıyordu.

29 Temmuz 1880 yılında Smyra ve Manisa?da yüzyılın en büyük depremi olmuştu. Hiç bir deprem bu kadar dik duvarları parçalayamazdı. Bu da bu bölgenin kötü namını anlatıyordu.

Bulunduğum yerde, eskiden yazarların Tantalos kalesi ve torhn Pelops dedikleri söylentilerden ikna oldum. Bu iki yerin Mythos olması, tarihte olmamasının bir alakası yok. Bilim sadece tarihi gerçekleri hediye etmiyor, yanı sıra hayal gücü söylentileri ile efsaneleri de dikkate alıyor. Tantalis'in yerinin Manisa?da olduğu Plinius tarafından doğrulanmıştır.?

?İlk ziyaretimde açıkladığım bir mezardan bahsetmek istiyorum. Bu mezarlık, dağ eteklerinin iki km doğusundadır. Ramsay, burasının Tantalos?a ait olduğunu ve buradaki çalışmaların bunu gösterdiğini belirtiyor.? (1)

Carlı Human?ın Tantalos?un Kalesi dediği yer, Ark. Prof. Dr. Elif Tül Tulunay?a göre kutsal bir alan. Her kutsal alanın karşısında bir kent olur. Pelops Kutsal Alanın karşısında ve ovada, toprağın içinde kaybolan kent Tantalis Kenti?dir.

Carl Human, ?ölürsem beni Zeus Sunağının yanındaki çamın dibine gömün? diye vasiyette etmiş. Birde mezarının İzmir?de Katolik Mezarlığı?nda olduğu söyleniyor?

Kaynakça: (1) Die Tantalos Burg ın Siplos – Carl Human?ın anıları