Bityazarı * Akgün Akova

“gece gece ıslık çalmasana oğlum,
toplaştır'caksın cinleri perileri başımıza”
Annem

anam bir müzedir eski inançların korunduğu
pirinç anahtarlar gibidir çok çekmiştir paslı kilitlerden
imzasız dilekçedir
el yazması kitaptır
bir çakıltaşıdır kültür denizinde aşınan
işte ordalar
selamün ninemle aleyküm dedem
anamın duvarlarında yaşarlar ordalar pinpon pinpon
naftalinli tozbezleri
sararmış müze yönetmelikleri şeklinde kuşaklar öncesinden
onlara bakarsan
cehennemde
itfa'yecilerin zindanlara atıldığı o ülkede
çıttırrr
çıttırrr
yan'caklar bikinili yosmalar
Salman Rüşdi kebap ol'caklar acılı

ve yine onlara bakarsan
bajak bajak üstüne atılmaz aruz vezniyle
cigara içilmez
n'ayır n'olamaz
gezilip tozulmaz mefailün
irezil olunmaz yüzüklenmeden önce

(yatak odası önünde
oyuncak kamyonunu dütdütleyen ufaklık
duyunca içerden kuşkulu hırıltılar
bi' takım ahlar ohlar
eyvah abiler amcalar ablalar
koşun koşun
anamı kesiyo' biçiyo' yiyiyo' babam)

kikirdeme ey geçmişi karyolalı okur
her söze gülme o Çinli dişlerin eskir
yani üstüne asit dökülen gece yarıları
yani uyku çekirgelerini sıçratırken sen
mercimek fırınında ahlaklar got got
polislerin canı sıkılınca
basarlar kumru yuvalarını büyük horultularla
bi' adam iki kadınla
bi' bekar bi' madamla
bi' sübyan bol morukla
iki elma üç muzla korsan yayında
program karlı
ve geyiklerin gözleri simsiyah bantlı
yine de bulur el eli
göz gözü
ten teni
çıkışlar ille de yangın merdiveninden
ille de mevsim karnışişbahar
yani en büyük sevgi
başka büyük yok
ki babam
dededen arızalı bozkır uydusu
örümcek ağı satmışmış yıllarca köy pazarlarında
ve deli teyzem derdi ki onun için hep
“düştü lan senin hurda deposu baban
bi' kesme şeker tadı için
ananın çay bardağına”

anam bir müzedir eski inançların korunduğu
yorgun ağacıdır
kopuk düğmesidir
ekşimiş sütüdür geri kalmış bir toplumun
işte ordalar
selamün ninemle aleyküm dedem
anamın duvarlarında yaşarlar ordalar pinpon pinpon
naftalinli tozbezleri
sararmış müze yönetmelikleri şeklinde kuşaklar öncesinden
o yönetmelikler ki
ilkokula köstebekler yum'şacık beynimizi
– hişşt ne mırıldanıyo'n orda –
ö'r'tmenin tebeşir pikesiyle
alnımdan
ilk eğitim gaziliğim
– bir bitmiş –
ne ol'can oğlum diye sorunca müf'tiş ö'r'tmen
ne ol'cam ulu manitu ne ol'cam
filozof ol'cam demişim filozof ol'cam filozof ol'cam
müf'tiş bayılmış müthiş
müdüğ beğ amca
ça'arttırıp aceleylen ve hademeylen babamı
bi' zılgıt bi' fırça bi' kolonya parası
– bitmiş iki ve miki –

üçte işi büyüttüm
indirip Dördüncü Murat amcayı pad'şahlar tablosundan
tutuşturdum sınıfın sobasını
soba eski hayvandı hastaydı dumanlarından
tüttü kaşmerdikoz
naa nii naa nii itfa'ye geldiii
ama ö'r'tmenin vurduğu yerde
bitmedi gül mül
– zar zor bitti zaten üç –

şşşşt
haber uçtu fik-fik sinemasından
ö'r'tmen orda uygunsuz sinemaskop
Dilber Ay önden nü arkadan üüü
Zerrin Doğan anadan sivil
yer gösterici abime bastırınca mangizi
ö'r'tmenin suratı
el feneri ışığında
suluboya harita
– ama adam taktı be
bitemedi dört
yine dört yine dört –

yeni ö'r'tmen
gelir gelmez Doğuya sürgün
merhaba çocuklar allahaısmarladık çocuklar
dört de onunla yolcu

fabrikadan çıkarılınca
işi yavaşlatma eyleminden dolayı babam
ben zorunlu hızlandım bitti beş
zorunlu bıraktım okulu arabaların altına yattım
gündüzler dikiz aynası
geceler kabak lastik
tam burasında şiirin
anam yeryüzüne aniden “elveda meyhaneciii”
onu indirirken etobur toprağa
duyduk ki talan edilmiş geride bıraktığı müzesi
bahçesi Araplara satılmış kaktüs eksin diye fellahlar
binayı Pepsi yıkmış bi' şişe Madonna karşılığı
sonra Sony gelmiş IBM Ford Philips
sonra General Motors Mobil British Petrol
ve anamın gömütünün yakınından geçenler
yelin sesleri yüklendiği
taşıdığı
çok yorulduğu günlerde
duyup durmuşlar şu fısıltıyı

“suskun durmasana
Türkçeni saklamasana yavrum
toplaştır'caksın yabancı sözcükleri
şu yalnız başımıza”