Bir Belge ve Hasan-ali Yücel?in Düşün Dünyası?

2011 yılı; 1938-1946 yılları arasında ışık saçan Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel?in aramızdan ayrılışının ellinci yılı. 25-26 Şubat 2011 tarihleri arasında Yücel?in anısına İzmir?de YKKED-Balçova Belediyesi işbirliği ile görkemli bir sempozyum düzenlendi. Yaklaşık seksen bildiri ile Yücel?in aydınlanma hareketine katkıları tartışıldı. Sempozyum sonrası Hasan-Ali Yücel ile ilgili bir ?Armağan Kitap? çalışması yaparken Hasan-Ali Yücel?in kızı, Can Yücel?in ikizi Canan Yücel Eronat bu kitapta yayınlanması dileği ile şimdiye değin hiçbir yerde yayımlanmamış bir belgeyi bize gönderdi. Belge; İzmir Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel?in 1939 yılında İzmir?de yaptığı altı sayfalık bir konuşmaydı. ?Sayın Müntehiplerim İzmirliler? diyen başlayan ve sık aralarla ?Kardeşlerim, Arkadaşlarım? diye devam eden konuşma 1922-1939 arasını, dönemin koşullarını ve Cumhuriyetin birinci kuşak aydınlarının yurtseverliklerini, inanç ve tutkularını, algılarını yeniden anlamak anlamında önemliydi.
Hasan-Ali Yücel 1922 yılında öğretmen olarak İzmir?e atanır. Konuşmasında o yılların İzmir?ini ?Ben bu güzel şehre, İzmir?e, ilk defa, kurtuluştan biraz sonra gelmiştim. İzmir, yıllarca, bir hasret remzi olarak gönüllerde ve gönlümde yaşamıştı. Bağrında cehennem gibi bir yangın, sokaklarında ve boş sahalarında üstü örtülmemiş cesetler? Onu, yaman bir döğüşten çıkmış kahramanlar gibi ateşli, heyecanlı ve hatta kanlı bulmuştum. İzmir, İstiklal Savaşı denilen büyük ihtilâlin mukaddes hedefi idi. Bu ihtilâlin yüreği Ankara?dan kopan ordular, azametli birer nehir gibi ayrı yollardan müthiş gürültülerle akıp koşarak, İzmir?e Akdeniz?in bu cennet kıyılarına vardılar. Ordular, orada birleşti; hasretli gönüller orada buluştu ve Türk, İzmir?de hürriyetine kavuştu. İzmir, sadece Vatanımızın sevimli bir bucağının adı değil, ihtilal tarihimizin şerefli bir sahifesine verilmiş mukaddes bir isimdir? İzmir kurtulmadan, Türk Milleti esirlikten kurtulamazdı.? ifadeleriyle anlatır. Yücel konuşmasında 1922-1939 arasındaki gelişmeleri ve o dönemdeki vatanperverlik algılamasını ??Hani benim ilk geldiğim zaman gördüğüm yangın yerleri, hani o yıkık evler, hani kaldırımlar üstüne serilmiş yoksulluk ve perişanlık gölgeleri? Nerede onlar? Bu felaket manzaralarını kim yok etti? Harabeler üstüne bu mamureleri kim kurdu? Hangi kuvvet, çok değil onaltı yıl içerisinde bu mucizeyi nasıl yaptı? Bu sualleri sorarken eminim ki sizler, içinizden cevapları veriyorsunuz. Yine size, millete ve bütün insanlığa bir kere de ben tekrar edeyim: Harabeler üstünde mamureler yaratan kuvvet, Türk İradesidir ve o iradenin büyük tecellisi olan Türkiye Cumhuriyeti? Bu davanın hakiki yolcuları, memlekete, millete hizmetten başka hiçbir şey düşünmeyenlerdir. İdealizm budur, ne servet, ne şöhret; sadece hizmet? Vatanperverlik böyle olur. Bütün emelleri, her bakımdan kuvvetli, müreffeh, mesut bir vatan görmekte toplanmış olanlar, fani zevkleri, dünya nimetlerini arkalarında bir gölge olarak bile taşımaya tenezzül etmeyen insanlardır. Vatan, bu türlü insanlara borçludur. Ve ancak bu türlü insanlar vatana karşı borçlarını ödemiş sayılırlar? şeklinde ifade eder. Yücel; konuşmasında algıladıkları halkçılık kavramını hümanist düşün dünyasıyla ?Biz doğuştan halkçıyız. Asaletimizin kaynağı, devletin en yüksek mevkilerinde bulunanlarımızdan vatanın kimsesiz kırlarında tek başına koyunlarını otlatan garip çobanına kadar birbirimizi insan olarak, Türk olarak hem sevgiyi bilmek ve kardeş bellemek duygusundadır? Devlet, bir kişinin malı değildir. Çünkü devlet, bütün milletindir ve çünkü millet, hepimizden mürekkeptir? devlet-millet ilişkisi kurarak ifade eder. Yücel; konuşmasının bu bölümünde ilk kez öğretmenlik yaptığı İzmir Erkek Muallim Mektebini ve Kızılçullu?da kurulan ve kısa süre sonra köy enstitüsü adını alacak olan Köy Öğretmen Okulu?nu ??Yine güzel şehrimize dönüp İzmir?in naçiz şahsım için ne kıymetli, ne unutulmaz bir hayat başlangıcı olduğunu size anlatmalıyım. Ben, hocalığa, burada, Muallim Mektebinde Edebiyat Öğretmeni olarak başladım. O zaman İzmir Erkek Muallim Mektebi, Karşıyaka?da geniş bir bahçenin içerisinde iki küçük köşkte idi ve ancak kırk beş elli talebemiz vardı. Yirmi saatten fazla ders okuturduk ve maaşımız talebemizin adedi kadar tutmazdı. Her ay muntazam verilemeyen bu maaşla, her şeyin pahalı olduğu bu şehirde geçinmeye çalışırdık. Benim mektep yakınında tek odalı bir evim vardı. Ailemle, altından kara sular çıkan bu evde yaşardık. Şimdi bakıyorum da İzmir bir mektepler şehri olmuş, göğsüm kabarıyor ve iftihar duyuyorum. Karşıyaka?nın iki küçük köşküne mukabil Kızılçullu?da koskoca bir malikâne içerisinde, yalnız İzmir?in değil, civar vilayetlerin köylü çocuklarını da sinesine alarak müstakbel muallimleri yetiştiren ileri, ameli, verimli bir müessese kurulmuştur? anlatır.
Yücel; konuşmasının bu bölümünde Maarif Bakanı olarak hedeflerini sıralayarak ?? Biz memleketimizin her sahada olduğu gibi kültür yolunda da erdiği bugünkü tekâmül safhasını ancak bir merhale belliyoruz. Gözümüz daima ileride, daha mütekâmildedir. İzmir maarifini dünyanın en ileri şehirlerinin maarifi seviyesine çıkarmak ve memleketimizin İzmir?e nazaran geride kalmış yerlerini İzmir?in bugün bulunduğu seviyeye yükseltmek emelimizdir. Karaköse, Kars, Van gibi şehirlerimizde müteaddit kız ve erkek liseleri, orta mektepler, sanat okulları kurmak, ilköğretimi, oralarda hiç değilse İzmir nispetine erdirmek gayemiz hakkında bir fikir verebilir? İzmir?in Maarif müesseselerini, görüyorsunuz ki, Cumhuriyet ne halde buldu ve bugün ne vaziyette size vermiş bulunuyor. Yalnız müesseselerini mi? O müesseselerde çalışanları da nasıl yetiştirdi ve tekâmül ettirdi sarahatle görüp anlayabiliriz. Bunun misallerinden biri huzurunuzda duruyor. 1922?de rejimimizin, bir küçük Maarif memuru olarak bulduğu ve yeniden kurulan İzmir Muallim Mektebine hoca yaptığı bir adamı, on sene sonra aynı diyara Reisicumhurun maiyetinde Vekâlet Umumi müfettişi olarak gönderiyor. Dört sene sonra yine aynı adamı, sizin mebusunuz ve Halk Partisinin Merkez Heyeti azası sıfatı ile yolluyor. Nihayet bugün, o arkadaşlarınıza, huzurunuzda ve mebusunuz ve Maarif Vekiliniz olarak size hitap etmek imkân ve saadetini veriyor. Türk İnkılâbı, beni, sizi, hepimizi ve bütün memleket müesseslerini böyle yetiştirdi, böyle ilerletti arkadaşlar??
Yücel; konuşmasının bu bölümünde durum saptaması yapar ve hümanist-ilerici düşün dünyasını ??Laik Türk Maarifi, aynı inkılâpçı ruhla bugün dipdiri ve ayaktadır. Türk Maarifi, Türk vatanını en medeni bir şekilde kuracak ve en fedakâr duygularla eserini koruyup müdafaa edecek nesiller yetiştiren millî bir cihazdır. Demokrasinin müsavat umdesini tahakkuk ettirebilmek için evlâdlarımızı yüzde yüz okutmak tedbirlerindeyiz? Ben ve merkezde bulunan iki üç iş arkadaşımla meseleleri halletmeyip demokrat ruha uyarak mesleğin bütün unsurlarını düşünmeğe, fikir söylemeye davet ederek elbirliğiyle, müşterek mesuliyetle bütün bu ana davaları kademe kademe halletmek yolundayız. İtimat edebilirsiniz ki gece gündüz çalışıyoruz. Memleket evlatları, kendi evladımızdır. Bir baba duygusu ile onları çalıştırmayı, terbiyeli insanlar yapmayı, vatana, millete, memlekete faydalı kılmayı düşünüyoruz? Nazarımızda hiç kimse, kimsenin adamı değil, herkes memleketin evladı ve milletin hizmetkârıdır? yukarıdaki ifadelerle dışa vurur.
Türkiye; seçimlere giderken Cumhuriyetin kurucu kadrosunun inanç, tutku ve yurtseverliğini çok net bir şekilde ifade eden bu konuşmayı okurlarla paylaşmayı bir görev saydım.