Balıkçılar * Tevfik Fikret

-Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim,
Sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader!

– Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur:
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta…

– Olur;
Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala;
Ninen, baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz…
Çocuk düşündü şikâyetli bir nazarla: – Ya biz
Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?

Hâlâ
Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
Döverdi sahili binlerce dalgalar asabi.

– Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın;
Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme.
Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın;
Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme,
Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!

Deniz dışarda uzun sayhalarla [çığlıklarla] bir hırçın
Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.

– Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi balığa?
– O gitmek istedi; “Sen evde kal!” diyor…
– Ya sakın
O gelmeden ben ölürsem?..

Kadın bu son sözle
Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
Soluk dudaklarının ihtizâz-ı hâsirine [sınırlayan titremesine]
Bakıp sükût ediyorlardı; başlarında uçan
Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine.
Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cûşan
Bir ihtilâc [çırpınma] ile etrafa ra'şeler [ürperti] vererek
Uğulduyordu…
– Yarın yavrucak nasıl gidecek?..

Şafak sökerken o yalnız, bir eski tekneciğin
Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
İlerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak-
Şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin
Siyah kaburgasını… Ah açlık, ah ümid!

Kenarda, bir taşın üstünde bir hayâl-i sefid [karaltı]
Eliyle engini güya işaret eyleyerek
Diyordu: “Haydi nasibin o dalgalarda, yürü!”
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; “Yürümek,
Nasibin işte bu!.. Hâlâ gözün kenarda… Yürü!”
Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?..

Deniz ufukta, kadın evde muhtazır [can çekişiyor]… Ölüyor:
Kenarda üç gecelik bâr-ı intizârıyle [bekleyişin yüküyle],
Bütün felaketinin darbe-i hasariyle,
Tehi [boş], kazazede bir tekne karşısında peder
Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor;
Yüzünde giryeli [ağlamaklı], muzlim, boğuk şikâyetler…