Aydınlanma Işığı Köy Enstitüleri * Mehmet Hekim

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir ışık seli gibi gelip geçen Köy Enstitülerinin 74. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Köy Enstitüleri olgusu, dünyada eşi benzeri olmayan, sadece bize özgü örnek bir eğitim girişimi, köy kalkınması deneyimidir. Köy Enstitüleri, toplumun dönem itibariyle sosyo – ekonomik yapısına uygun bir eğitim sistemiydi. Amaç eğitim kültür birikimini aktarmak kadar kültürel değişmeyi de amaçlamıştır.
1936 yılında Milli Eğitim Bakanı Saffet ARIKAN döneminde eğitmen kursları açılmış; sonra açılan 4 köy öğretmen okulundan olumlu sonuçlar alınması üzerine, Hasan Ali YÜCEL ' in Milli Eğitim Bakanlığı dönemimde 17 NİSAN 1940 yılında, 3803 sayılı yasa ile Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitülerine dönüştürülmüştür. Buradaki temel etken, tabii ki ülkenin köy gerçeğidir. Ders programları okuryazarlık ve tarıma yatkınlıkla paralellik taşıyordu. Köye atanan her öğretmene devlet bir ev, atölyesi bulunan okul binası, geçimine yetecek kadar toprak sağlıyordu. Öğretmenler bu toprağı öğrencileriyle birlikte işleyerek çevreye model oluyorlardı. İşin asıl önemli yanı öğretim yöntemleri ” yaparak ve yaşayarak ” ve ” İş eğitimi ” esasına dayanıyordu. Yani bugünkü eğitim sisteminde epeyce sıkıntısını çektiğimiz ” ezberci eğitime ” yer verilmiyordu. Köy Enstitülerinin bir başka ilginç yanı da “öğrencilerin yönetime katılması ” ilkesi demokratik olarak katılımcılık sistemli olarak ilk kez bu okullarda uygulanmıştır. Adını sık sık duyduğumuz ” Toplam Kalite ” anlayışı yıllar önce bu okullarda uygulanmıştır.
Kendi okullarını kendileri yapan enstitüler , okullarını yönetiminde doğrudan söz sahibi oluyorlar , eskiden sığırtmaçlık yapmaktan başka şansları olmayan köy çocukları enstitü raflarını süsleyen dünya klasikleri ile buluşarak Balzac ' Tolstoy ' u Çehov ' u okuyup , Kepirtepe ' den , Cılavuz ' dan , Kızılçullu ' dan Savaştepe'den tüm Türkiye ' ye bir IŞIK oluyorlardı .
Eğer Köy Enstitüleri kapatılmamış olsa idi ;
Okuma yazma bilmeyen çağdaş ilköğretim eğitiminden geçmemiş kimse kalmayacak, eğitim problemlerimiz büyük ölçüde çözülecekti. Okuyan, düşünen, araştıran bir ulus olacaktık. Yetişmiş en yetenekli beyinler kendi ülkelerinde işe yaradıklarının farkına vararak, ülkelerinden ayrılmayacaklardı. Kısa yoldan emek vermeden kazanma köşe dönmenin en geçerli yol olduğunu kimse düşünmeyecek, üretmeyi, var etmeyi, başarmış insanlar ülkesi olacaktık. Ulusal gelir daha adilane bölüşülecek, dengeli kalkınma süreci başlamış olacaktı.