asi bir rüzgâr dolanıyor dünyada ne iyi
onun ardından koşuyorum
estikçe üşümek bana iyi geliyor
tortop olup yuvarlanıyorum geceye doğru
şarkılar mırıldansam duyarım belki
sesim dünyaya çarparak yankılanır
insanlar dağılıyor sokak içlerine
caddeler kalabalık yalnızlıktan başkası yok
ya varsa dememe hayat izin vermedi
evler hatırlıyorum çarçabuk öldüler
bahçeleri hep hatıralara açılırdı
ağaçlar çiçekler benim gençliğim
hiç bir şeye benzemedi
kalabalığa karıştım sustum itaat ettim
bedenimin üstüne her gün biraz daha düştüm
evlerden kalan taşlar isyanım oldu
kızlar hatırlıyorum şimdi nerdedirler
sorsam hangisi hatırlar geçmişini
kimsenin verecek yanıtı yoktur
göğüsleri gençliğime doğru büyüdü
onlara dokundum isyan sayıldı
kırda laleler çoktan açtılar güneşe
döndüm yüzümü ellerim gövdemi bulamıyor
gözlerim ne zamandır boş levha
görüntüler hiçbir yeri doldurmuyor
babam çoktan öldü annem yeni evinde
kardeşlerim kendine yabancı çocuklar
arkadaşlarım hâlâ devrimi bekliyor
nereye uzansam asi bir rüzgâr
dönüyor kır şarkısı dünyayı fırdolayı
ölüm insanı kaç kez yoklar
kapısını çalar durur bilmem
kentler epeyidir upuzun mezarlık
her gün soluksuz yağmur yağsın
beni ıslatıp dursun biteviye
ıslaklığı içime alayım ne olur
yıkık köprüler eski evler taraçalar
insem çıksam insem çıksam ölür müyüm
hastane yokuşundan aşağı baltalı kapı
koşarak iniyorum ardımdan esentepe parkı
havuzun suyunda kırmızı beyaz balıklar
zambaklar güller akasyalar
hepsini saymamın ne lüzumu var
asi rüzgârın uğultusu bu
ama en çok yalnızlığa benziyor
bağırıyorum güneşe doğru yüksek sesle
sessiz harfler kara sözcüklere hazırlanıyor
hayatın imlasını bozmak için hızla
yokuştan yuvarlanıyor aşağı tutsam
önce acımı anlatırım sonra yine acımı
asi rüzgâr dolansın dursun içimde isyanın kara uğultusu!