ALİ İSMAİL KORKMAZ'IN ACISI VE VİCDAN… *Kemal Kocabaş

“Bir ölü yatıyor / ders kitabı bir elinde / bir elinde başlamadan biten rüyası” Nazım Hikmet

Dün akşam haberlerinde Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sevgili Ali İsmail Korkmaz ile ilgili verdiği kararı duyunca acı ile kıvrandım. Oğlunun fotoğrafını taşıyan anne ve babasının, yakınlarının yüzüne baktım, içim daraldı, utandım, vicdanım kanadı. Karara tepki gösterilince polisin, anne ve babanın da içinde olduğu 50-60 kişilik gruba gaz sıkmasıyla da yerimden kalktım, sigaramı yaktım ve salonda dolaşıp durdum. Akşam da Ahmet Hakan'ın “Tarafsız Bölge” programında Ali İsmail Korkmaz'ın hunharca dövülmesinin görüntülerini izleyince insanlık vicdanını kanatanlara lanetler okudum…

Ali İsmail Korkmaz 19 yaşında Antakyalı bir halk çocuğuydu ve Eskişehir'de üniversite öğrencisiydi. Gezi Parkı eylemlerinde tüm onurlu, vicdanlı genç insanlar gibi ülkenin aydınlık geleceği adına, karanlığa hayır ve despotizme hayır diyebilmek için arkadaşlarıyla alanlardaydı. Evine dönerken vazifeden görev çıkaran esnaf ve sivil polislerce hunharca dövüldü ve uzun süre komada kaldıktan sonra yaşama veda etti. Dönemin Eskişehir Valisi yalan söyleyerek, “arkadaşları öldürmüş” açıklamaları yaptı. Günler geçti ve her tür karartma çabalarına rağmen olayın görüntüleri bulundu, yayınlandı ve bazı polisler tutuklandı. Dava Eskişehir'den Kayseri'ye taşındı ve dün de vicdanımızı karartan mahkeme kararı karşımıza çıktı. Tutuklu polisler, en hafif cezayla, 10 yıla mahkum oldular. Dün Kayseri'de alınan bu karar, kamu vicdanında derin yaralar bıraktı. Yargıya olan güveni bir kez daha yok etti. Türkiye'de adil yargılama katledildi. Ali İsmail'in Avukatı Hakan Canduran, karar sonrasında “Dün, Eskişehir sokaklarında Ali İsmail'i öldürdüler; bugün Kayseri'de adaleti öldürdüler” diyerek tepkisini verdi. Dün Kayseri'de Ali İsmail Korkmaz ile ilgili bu karar alınırken sabahlara kadar süren oturumlarda adı yolsuzluklara karışan dört bakan da iktidar tarafından aklanıyordu.

1967 Öğretmen okulu günlerinden beri ülkedeki demokratik süreçleri izlemeye çalışıyorum. Son on yılda olduğu kadar mutsuz ve umutsuz olmamıştım. En ağır 12 Eylül koşullarında üniversiteden ilişiği kesilmiş bir kişi olarak yargı yoluyla üniversiteye dönebilmiştim. Şimdi ise ülkede yargı yok. Siyasal erke teslim olmuş bir yargı, erkten bağımsız karar veremeyen bir yargı. Bu satırları yazarken bir öğrencim geldi. Onunla Ali İsmail Korkmaz'ı konuşuyoruz. Öğrencim geçen yıl öğretmen olarak atanamayınca polisliğe başvurur. Mülakatta “Namaz kılar mısın?, Muhafazakar mısın?” diye sorular sorulduğunu anlattı. Bir camiye imam alınmıyor, polis alınıyordu. Devlete bir kamu görevlisi almak için yapılan sınavda bu sorular sorulur mu? Burada nesnellik, adalet var mı? Devlet böyle mi yönetilir?

Sadece yargıda değil, emniyette de siyasal erkin istediği gibi yönlendirdiği, şekillendirdiği bir fotoğraf sergileniyor. Çivisi çıkan bir başka kurum da üniversiteler. Geçen haftalarda Sayın Cumhurbaşkanı üniversite kampüsü yerine “külliye”ifadesinin kullanılmasını öneriyor. Salondaki hiçbir rektör, dekan, öğretim üyesi itiraz etmiyor. Hatta Cumhurbaşkanının elini öpme yarışına giriyorlar. Külliye; “Büyük bir cami ve etrafındaki medrese, türbe, hastane, mektep, çarşı, han, hamam, çeşme, sebil, vb. binaların bütünü” olarak tanımlanır. Üniversite kavramı ile ilgisi hiç yok. Sayın Cumhurbaşkanı medrese ile üniversiteyi karıştırıyor. Tüm bu süreçler, tartışmalar arasında üniversitelerden tık yok…

Sonuç, Türkiye demokratik bir hukuk devleti olma özelliğini kaybetti. Padişahlık ve Başkanlık karışımı despotik bir yönetim tarzıyla, ülke hızla Yeni Çağın enstrümanlarıyla Orta Çağa taşınıyor. Türkiye bunu hak etmiyor. Tüm bu koşullarda CHP üst yönetimine ve halkımıza büyük görevler düşüyor. Demokratik süreçlerle, dayanışmayla, ülkenin aydınlık ve demokrat geleceğine duyulan inançla bu kötü gidişe dur denilmelidir. 7 Haziran 2015'te yapılacak seçimler bu anlamda çok önemlidir. CHP üst yönetimi, yerel seçimlerde aday belirleme süreçleriyle ilgili yaptığı hatayı tekrar etmemelidir. Tabanda en geniş katılım ve demokrasiyle partinin büyüyeceğini, iktidar seçeneği olabileceğini görmelidir.

Sevgili Ali İsmail Korkmaz ve Gezi Parkında kaybedilen canlara bu ülkenin borcu vardır. Bu borç karanlığa dur demekten geçmektedir. Onların hatıralarına saygıyla…