88. Yılda Yaşasın Cumhuriyet

Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu'da /Televizyonda gösterdiler geçen gün. /Gelenek edinmiş köy halkı, /?Ben kendimi bildim bileli bu böyledir? diyor muhtar: /29 Ekim'de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını… /Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi /Kirvesi tutmuş kolundan /Yatırdılar bir kamp yatağına, /Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi /Elinde bıçağıyla, /Çocuk kaldırdı başını, bağırdı: /?Yaşasın Cumhuriyet? diye /Bunun üzerine de ekran karardı /Korkarım bu, sade Gölköylülerin değil, umumumuzun /Sade küçüklerin değil, büyüklerimizin de /Düştüğü bir tarihsel yanılgı /Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet
Cumhuriyetin ?farz? olduğunu ifade eden yukarıdaki dizeler Can Yücel?in ?Yaşasın Cumhuriyet? şiirinden. Geçen hafta Cumhuriyetimizin kuruluşunun 88. Yılıydı. Deprem nedeniyle siyasal iktidar yayınladığı bir genelgeyle Cumhuriyet kutlamalarını yasakladı? Çoğu yurttaşımızın bu karar karşısında içi burkuldu. Çevremdeki çoğu insan üzgündü ve böyle bir kararı kınıyordu? Kararın politik olduğunu, Cumhuriyete bakışla ilgili bilinçaltının dışa vurumu olarak algıladılar. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sadece balo ve resepsiyonlar değil ki? Bu depremin neden daha çok can yaktığı, ihale sistemi, sistemdeki rant hastalığı ve laik-demokratik sistemin geleceği, Mustafa Kemal?in Cumhuriyet emeği, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve devrimlerin konuşulacağı platformun adıydı Cumhuriyet kutlamaları. Yasaklanan bu tartışma süreciydi. 88 yıllık Cumhuriyet döneminde böyle bir yasaklama olmamıştı. 88. Yıl kutlamalarında Cumhuriyet çoğu yurttaşa göre ?tutsak? idi. Tüm bu olumsuz sürece rağmen çoğu yerde yurttaşlar kendi insiyatifleriyle Cumhuriyet kutlamalarını yarattılar. Ulusal Kurtuluş Savaşı gibi haklı bir savaşın sonunda egemenliği gökyüzünden yurttaşlara, halka taşıyan, aklın ve bilimin penceresini temel alan, kadınlara insan olma, eşit birey olma yolunu açan Cumhuriyet ışığını alanlarda yaktılar.
27 Ekim 2011 tarihli Milliyet Gazetesinin ilk sayfasında Van depremine ilişkin ilginç bir karşılaştırmalı fotoğraf vardı. Depremde 1952 yılında yapılmış bir Cumhuriyet okulunun sapasağlam dimdik ayakta kalışıyla, 1988 yılında yapılan bir başka okulun nasıl enkaza dönüştüğü verilmişti. Tartışma bu zaten. 1940?lı yılların sonundaki Cumhuriyet algısının bir okul binasındaki karşılığı ile 1988 yılında yaratılan kültürün farkını yansıtıyordu fotoğraflar?
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) ve Konak Belediyesi imeceyle İzmir?de 29 Ekim 2011 Cumartesi günü ?Cumhuriyet 88 Yaşında. Işık Sönmedi, Sönmeyecek? başlıklı bir günlük çalıştay gerçekleştirdi. Açılış konuşmaları ve YKKED-Mandolin topluluğunun mini konseriyle başlayan etkinlikte dört farklı oturumda Prof.Dr.Kemal Kocabaş, Gülsün Bilgehan, Dr. Fatma Nurşen Kul, Prof.Dr.Oğuz Makal, Prof.Dr.Mümtaz Soysal, Prof.Dr.Yakup Kepenek, Dr.Engin Tonguç, Mustafa Gazalcı, Hatice Yücel, Serdar Kızık, Dr.Alper Akçam, Öner Yağcı, Varlık Özmenek, Yard.Doç.Dr.Oktay Gökdemir, Dr.Mithat Vural söz alarak Cumhuriyetin dünü, bugünü ve geleceğini tüm boyutlarıyla konuşulmasını sağladılar. Katılımcılar, izleyiciler çalıştaydan düşünsel olarak çoğalarak ayrıldılar. Çalıştayda söz alan tüm konuşmacılar Van depreminde kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımızı ve 63 genç öğretmen arkadaşımızı saygı ve sevgiyle anarak söze başladılar. Böyle bir toplantı ertelenir mi? Cumhuriyetin demokratik evrimi, özellikle 1946 sonrası yaşanan kırılmalar, 1950 sonrası ülkeyi yöneten sağ iktidarların Cumhuriyet algılaması, onların ABD ile birlikte geliştirdikleri ortak politikalar, NATO, kuruluştaki Devrimci Cumhuriyet çizgisinden 1950 sonrası kopmalar ve 2011 Türkiye fotoğrafları çalıştayda konuşulan ana başlıklardı.
Cumhuriyetin tüm değerlerinin örselendiği ve Atlantik ötesi projelerle Cumhuriyet treninin makasının değiştirilmek istendiği bir dönem yaşıyoruz. Yaratılan algı ve tek sesli hale gelen medya Cumhuriyeti tüm kötülüklerin merkezine taşımak için olağanüstü çaba harcıyor. 1923?te başlayan aydınlık yolculuğu hiçbir demokratik kültürü olmayan Arap Ülkeleri ve Ortadoğu Ülkelerinin değerleriyle harmanlamaya çalışıyorlar. Günümüzde ?Küreselleşme? olarak ifade edilen kapitalizmin sınır tanımayan ?pazar yaratma ve kar içgüdüsü? bir ülkenin kuruluş felsefesini sarsıyor. Cumhuriyetin dinamik, demokratik güçleri eğer birlikte projeler üzerinden yan yana gelebilme kahramanlığını gösterirlerse, tembellikten ve aymazlıktan kendilerini kurtarabilirlerse, laftan çok iş üretirlerse adalet, eşitlik, demokratik hukuk devleti olma projeksiyonuyla Cumhuriyetin demokratik evrimini sağlayabilirler, makas değiştirmeyi önleyebilirler. Diğer türlü seyirci olarak kalacakları çok açıktır?
Cumhuriyet; eğitim ve kültürde çok önemli kazanımlara imza atmıştır. Millet Mektepleri, Halkevleri, 1933 Üniversite Reformu, Eğitmen Kursları, Maarif Şuraları, Neşriyat Kongreleri, Köy Enstitüleri, Tercüme Bürosu, Konservatuar, Opera, 1946 demokratik Üniversite Yasası, insanımızı ulusaldan evrensele Cumhuriyetle taşımanın projeleridir. Ülkeyi 60 yıldır yöneten Türkiye sağının bu projelere, bu insanlaşma yolculuğuna hep itirazları olmuştur. Süreci, Mustafa Kemal?i ve Cumhuriyeti hiç anlayamamışlar ve Cumhuriyet değerleriyle buluşamamışlardır. Cumhuriyet benim hayatımda varoluştur, aydınlanmadır, değişimdir, dönüşümdür. Cumhuriyet 1940 yılında önce yoksul köy çocuğu babamı alıp Kızılçullu Köy Enstitüsünde hayatını değiştirdi. Sonra da o ışıkla parasız yatılı öğretmen okullarında bizlerin hayatları değişti, anlamlaştı. Benim için Cumhuriyet; karma, parasız, laik ve bilimsel bir eğitim demektir. Eğitimin bir hak olması gerçeğidir. Ortaklar Köy Enstitüsü?nden Ortaklar İlköğretmen Okuluna dönüşen Adabelen?in o muhteşem eğitim ortamında Aşık Veysel?den Mozart?a, Muzaffer Sarısözen?den Vivaldi?ye uzanan bir yolculuktu Cumhuriyet. Adabelen; halk çocuklarının hayatlarını Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt ve Yakup Kadri?den Tolstoy?a, Dostoveski?ye, Gorki?ye, Emile Zola?ya taşıyordu. Adabelen; 80-90 kişilik yatakhanelerde birlikte kalarak, okulun tarlalarında pamuk, sebze, incir üretimi yaparak, yönetime katılarak, okulun sağladığı demokratik kültürü içselleştirerek, sanatla-kültürle buluşmanın adıydı. Cumhuriyet benim için akıl ve bilimle tanışmanın, laik-demokratik eğitimin adıydı. Benim için Cumhuriyet buydu. Anlamlı ve değerliydi.
Cumhuriyeti günümüzde korumak ve geliştirmek artık laf üreterek değil, iş yaparak, emek vererek, sorumluluk alarak, yeni sözler söyleyerek ve yenilenmekle olanaklıdır. Cumhuriyet kurucularının, Cumhuriyet Eğitim Devrimcilerinin anılarına saygıyla?