Afrodisias * Bedriye Aksakal

06.11.2013 / 00:00

En büyük tutkularımdan biri ören yerlerini gezmek. Fırsat buldukça geziyorum ve bol bol da fotoğraf çekiyorum.

Havalar soğumadan, ağabeyim- ben- annem siteden öğretmen arkadaşımız Uğur eşi Fatoş ile birlikte Aydın'ın ilçesi olan Karacusu'ya bağlı Geyre beldesinde bulunan Afradosias' antik kentine gittik.

Antik kente birkaç kez gitmeme rağmen, her gidişimde ayrı bir güzelliği yakalıyorum.

Adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodisias'dan alıyor.

Afrodisias; Afrodit'in kenti demek. Yedi bin yıllık geçmişe sahip. mermer- heykel ve felsefe okulu. heykeltıraşlık yapıtlar yönünden oldukça zengin.

M.Ö. 1. yy'da Geç Helenistik Dönemde başlayıp, M.S. 5. yy'da Erken Bizans dönemine dek varlığını sürdüren Afrodisias heykeltıraşlık okulunda yapılan tüm heykeller- kabartmalar- lahitler ören yeri ve müzede iç içe bulunmakta.

Müzeye ek Sebesteion Sevgi Gönül Salonu yapılmış. Salon çok güzel. Hele içindeki eserlerin tümü harika. Birde her bir heykelin öyküsünü arkeolog oğlumuz Umut Doğan'dan dinlerken, kendimi Helenistik dönemde buldum. Müzenin dışına çıktığımızda karlarla kaplı Baba Dağın eteklerinde en iyi şekilde korunmuş olan otuz bin kişilik stadyumu gezerken düş perilerim beni durmadan M.Ö 1. yy'a götürdüler.

Açık hava müzesini gezdikten sonra çok değerli fotoğraf sanatçısı Ara Güler'in fotoğraflarından oluşmuş sergiyi gezerken, Afrodisias'ın gün ışığına nasıl çıktığını öğrenmiş oldum.

1958 yılında Ara Güler yörede yapılan barajın resimlerini çekmek için Karacusu'ya gelir. Barajın fotoğraflarını çekerken yolunu kaybeder, akşam olmuştur. Karşılaştığı köylüler, Ara Güler'i alıp Geyre Köyüne götürürler. Sanatçı, geceyi Geyre Köyünde geçirir. Sabah kalktığında gördüğü evler, iş yerleri, antik taşlar ve sütunlarla yapılmış. Oturdukları masa ve sandalyelerin tümü da antik taştır. Çevreyi gezdiğinde buranın bir antik kent olduğunu anlar. İstanbul'a döndüğünde çektiği tüm fotoğrafları aydın kesime gösterir, kimse oralı olmaz. Ara Güler, güzel bir dosya hazırlayarak ABD dergilerine gönderir. Yazı ve fotoğraflar yayımlanır. Amerika'da bilim insanları ayağa kalkar. Ve Newyork Üniversitesinde bulunan Prof Dr Kenan Erim Amerikalılar tarafından Afrodisias'a gönderilir. Kazı başlar. Kenan Erim otuz bir yılını antik kente adar. Otuz bir yaşında geldiği yerde, altmış bir yaşında öldüğünde, o günkü bakanlar kurulu kararı ile ören yere gömülür. Afrodisias'ı gün ışığına çıkaran Ara Güler ve Kenan Erim kendileri birer anıt. Hani derler ya ANIT ADAM, diye. Bu söz her halde bu değerli iki insan için söylenmiş.