Türk Dili Tetkik Cemiyeti

Mustafa Kemal ile birlikte yurt çapında yapılan denetleme gezisinden bir yıl sonra,Türkçe'nin sorunlarıyla uğraşmak ve dil devrimini sağlam temellere oturtmak amacıyla, 12 temmuz 1932'de Türk Dil Cemiyeti kurulur. Oluşturulan çalışma kollarının başına Hasan Âli getirilir.

Toplumsal alanda ve kültür düzeyinde yükselme sorunu olarak dil devrimi, Hasan Âli'nin yaptığı işlerde her zaman ana uğraşı olarak yer alır. Bir kaç yıl sonra, Mustafa Kemal ve devrim yandaşları Türk dilinin
"…… Taş ve maden devrinde, kültür kelimelerini yeryüzündeki dillere yayan eski büyük kültür dili" olduğunu göstermek amacıyla Güneş dili teorisinin ileri sürüldüğü zaman Hasan Âli, Mustafa Kemal'in ısrarla üstünde durmasına rağmen, dil sorununun çözümü için doğru bulmadığı bu etkinliğe katılmaktan kaçınmıştır.

1932 yılında Hasan Âli "Mevlana’nın rubaileri" "Gothe. Bir dehanın romanı" ve "Türk edebiyatına toplu bir bakış" adlı eserlerini yayımlar.

Goethe üzerine Türk dilinde yapılan ilk çalışma olan bu kitabıyla, Hasan Âli, Goethe madalyasıyla ödüllendirilmeye layık görülür. Onun, doğu ve batı kültürlerinin Goethe ve Mevlana ile uğraşması, bu insanlara duyduğu hayranlıkla birlikte kendi dünya görüşünde bir yansımasıdır.

Yaşar Nabi Nayır'ın "Aklıyla batıda, gönlüyle doğuda olan bir düşünürdü." diye anlattığı Hasan Âli şöyle demektedir ;
"Ben, doğu ya da batı diye bir ayrılık görmüyorum. İnsan eseri, insan ruhunun istekleri, kaygıları, korkuları, zaman ve zemine göre değişse de, özünde bir ayrılık varsa o, tutulan yol ve usuldendir. Garplı kafasının metoduyla duymasak şarkılarda bu özü bulmamız güç olurdu. Mesela Mevalana'nın fihi ma fihi kitabını Goethe'nin Eckerman’la konuşmaları gibi okuyorum. İkinciyi okumaya alışmasam, kim bilir birinciyi şimdikinden daha az başarı ile söktürebilirdim."

Hasan Âli değişik alanlarda yaratılan eserlerin halkçı ve milliyetçi olması gerektiğini vurgular.
Milliyet fikrini : "….bir insan kütlesinin kendini bilip tanıması, kendinde bilinecek bir taraf olması,bir kelime ile şahsiyeti bulunması"
olarak tanımlar ve sözlerine şöyle devam eder:

"İnsaniyete kadar genişleyecek bir halkın iç kısmı mutlaka kendi milletinin varlığına temas etmelidir. Benliğinden habersiz bir insanın ne kendine, ne etrafına yayılacak bir şuuru olmayacağı gibi, kendi milletini kapsamlı bir surette kavramasını boş yere beklememelidir. Milli vasfı önce kazanmamış hiçbir şey ve hiçbir kimse, milletlerarası bir kıymete yükselmez ve yükselememiştir."

GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE ATANMASI

1932 yılında Hasan Âli Ankara'da bulunan Gazi Eğitim Enstitüsüne müdür olarak atanır. Bu okulda Hasan Âli'nin yakın arkadaşı ve meslektaşı büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç da ders verir.

Bu arada Hasan Âli 1917-1923 yıllarında yazdığı şiirlerini bir araya topladığı şiir kitabı "Dönen Ses"i çıkarır. Şiirleri,onun kişiliğinde inançlarını reforme ettiğini ve Osmanlı geleneğinden bağlarını kopararak Kemalizm'in laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı olduğunu açıkça gösterir. Hasan Âli gerçek başarıya çocuklar için yazdığı şiirleriyle ulaşmış ve çocuk yazınına doğrudan doğruya katkıda bulunan şairler arasında yer almıştır.