Hasan Ali Yücel * Güzel Yücel

HASAN ALİ YÜCEL

Sene 1887 İstanbul da Hasan Ali dünyaya geliyor. Babası Ali Rıza Mevlevi neyzen bir kişi.Annesi Neyire hanım, açık fikirli bir kadın ve oğlunun en büyük desteği. Annesinin babası kaptan Ali bey, Ertuğrul gemisinin süvarisi.
Hasan Âli Mekteb-i Osmanî’yeyi bitirdikten sonra Vefa İdâdîsine gider. Birinci dünya harbi gelir, bitiminde Hukuk fakültesine girer Fakat hocası Celâlettin Arif Bey’le tartışmasından dolayı hukuk eğitimi kısa sürer. Bunu üzerine Hukuk Fakültesinden ayrılması istenir. Müdürün önerisine uyarak Edebiyat Fakültesinin Felsefe Şubesi’ne kaydolur. Yücel fakülteyi bitirdikten sonra çeşitli dergilerde şiirleri ve makaleleri yayınlanır.
Özellikle felsefe konuları ile ilgili yazıları büyük bir dikkat çeker.
Kurtuluş Savaşının zaferle bitmesinden sonra İzmir’de ve daha sonra da çeşitli liselerde felsefe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı dönemde “Felsefe Elifbası”,”Sûri ve Tatbıkî Mantık” ve Türk Edebiyatı Numuneleri”adlı kitapları yayımlanır. Bakanlık müfettişi olduktan sonra Anadolu’yu karış,karış dolaşır.Bir yıllığına gönderildiği Fransa’da öğretimi inceleme fırsatı buldu. «Fransa’da Kültür İşler« adlı kitabı yayımlar. 1930 yılında Mustafa Kemal ile ikinci karşılaşması olur. Mustafa Kemal ülkeyi gezip değerlendirmek için Türkiye çapında bir denetleme gezisi yapar. Çeşitli konularda danışmanlık yapan uzman müfettişler katılır. Bu görevi Maarif Vekâleti Hasan Âli’ye verir
Bu dönemdeki şiirleri,Goethe, Mevlana ve Tevfik Fikret üzerindeki incelemeleri Yücel’in ilgi ve araştırmalarının niteliğini ortaya koymaktadır.
Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirildiğinde Cumhuriyet’in ilkelerini yurda yaymak konusunda fikri temellerin bir kısmı atılmıştı. Hasan Âli Yücel Cumhuriyet’in sivil kanadında yer almış bir aydın olarak ikinci 10 yılda önemli görevler üstlenir.
Yücel 1939 yılında Birinci Türk Neşriyat Kongresini topladı. Kongre: Neşriyat işlerinde de tam demokrat bir ruh ve tam realist bir düşünce ile çalışmak.. Memleketin kültür hayatının terakki ve inkişaf için” yapılması gereken işleri amaçlıyordu. Bu çalışmaları Birinci Maarif Şurası izledi. eğitim ve kültür alanında birçok kararlar alındı.
1940 yılında Köy Enstitüleri yasası çıkarılarak köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere Enstitüler kuruldu. İlk Öğretim Genel Müdürü ve Köy Enstitülerinin mimarı İsmail Hakkı Tonguç ve enstitülerde görev yapan yönetici olan aydınlarla Türkiye’de 21 i bulan Köy Enstitüleri ile Türk Eğitim tarihindeki yeri ve işlevi kapatılmasından onca sene geçmesine rağmen güncelliğini korumaktadır. Enstitülerdeki temel yöntemin “yaparak öğrenme” ilkesinin yanı sıra demokrasinin oturtulması anlamında eğitimde önemli bir süreç başlatılmıştı. Bir yandan Köy Enstitüleri bütün ülke düzeyinde kök salıyor öte yandan orta öğretim ,mesleki ve teknik öğretim yapısal bir değişikliğe uğruyordu..
Yücel, Neşriyat Kongresi’nde batı dillerinden türkçeye çevirinin önemini ve gerekliliğini vurgular. Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Âli gibi aydınlardan oluşan tercüme bürosu ile dünya edebiyatı klasiklerinden birçok çeviri yapılır. Bu çevirilerin yaratıcılık etkisi kısa bir süre sonra şiirde ve edebiyatta görülmeye başlar. Türk Neşriyat Kongresi’nde ansiklopedik yayınların önemi belirtilerek devletin bu alanda öncelik yapılması istenir. İslam ansiklopedisi, Türk Ansiklopedisi, Sanat Ansiklopedisi’nin yanı sıra Tercüme, Tarih Vesikaları ve birçok dergi o dönemde yayımlanmıştır.
Hasan Âli’nin kültür alanında en önemli girişimlerinden biri de Devlet Konservatuvarını kurmasıdır. Musikişinas Hasan Âli’nin çok güzel bir sesi olduğunu ayrıca türk sanat müziği besteleri olduğunu biliyoruz.
Yücel'in bakanlık yaptığı dönemde eğitim ve öğretimin son aşaması olan üniversiteler için yapılan çalışmalarla, Yüksek Mühendis Okulu İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülür. Ankara Tıp Fakültesi kurulur ve dört yıl süren bir hazırlıktan sonra 1946'da “bütçe, öğretim ve yönetim açısından özerk, memleketi ilgilendiren konular başta olmak üzere bilim ve teknik meseleleri çözmek için inceleme ve araştırmalar yapmak” amacıyla Üniversiteler Kânunu çıkarılır.
Yurt çapında bu çalışmalar yapılırken, dünya savaşı bütün hızıyla sürmekteydi. Türkiye’nin ikinci dünya savaşından çıktıktan sonra yer aldığı saflar değişir. Hükümet olan CHP’nin sol kanadı tasfiye edilir ve Yücel de istifa eder. Köy Enstitüleri kapatılır, kurmaya çalıştığı birçok eserin yok edilmeye başlandığına şahit olur. Hasan Âli Yücel hayatının geri kalan kısmında yazmaya ve üretmeye devam eder. Fakat, yaşanan olumsuzluklara yüreği dayanamaz ve 1961’de bu dünyadan göçer.
O, değişimler, çalkantılar, yıkımlar ve umutlarla dolu olan hayatında hep bu ülke ve insanı için iyi ve doğru olanı yapmaya çalıştı. Can Yücel, Hasan Âli Yücel’in ölümünden sonra “İmece” dergisinde yazdığı bir yazıda : Ölüm, elbette bir kayıptır. Ama kazancı da vardır. Hasan Âli’nin ölümünün kazancı ise, gitgide kalpsizleşen bu toplumda, hâlâ, kalbi olup da, o kalbin sektesinden ölen insanların bulunduğunu göstermesidir”der.

Güzel YÜCEL