Hasan Ali Yücel ve Eski Eserler ve Müzeler

Eski eserlerin onarımı ve müzelerin kurulması, Atatürk'ün müzelere ve eski eserlere gösterdiği ilgi nedeniyle onun zamanında başlamıştır.
1944 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kurulur. Aynı yıl içerisinde, Yücel'in başkanlığında "İstanbul'un fethinin 500'üncü Yıldönümü Hazırlık heyeti" oluşturularak tören ve şenlikler bir programa bağlanır.
Programın ana hedefleri:
• Milletlerarası İstanbul Sergisi düzenlenmesi,
• Olimpiyat oyunlarının 1954'te İstanbul'da yapılması,
• Fatih'in ordugahının sur dışında canlandırılması ve
• Bunun bir bölümünün olimpiyat köyü yapılması,
• Sultanahmet meydanının Marmara'ya doğru genişletilerek
• Görkemli bir taraça ve
• Burada bir inkılâp abidesi tesis edilmesi
• Bu kapsamda, belediye hizmet binasının,
• Tiyatro ve kültür tesislerinin yapılması,
• Surların, Yedikule'nin, Rumeli Hisarı'nın,
• Fatih ve Haseki külliyelerinin,
• Sebillerin ve çeşmelerin onarılması,
• Okmeydanı'nın tarihi kimliğine göre tanzimi
de programa alınmıştır. Tüm ön çalışmaları yapıldıktan sonra, yetkililer tarafından '' … böyle muazzam bir projenin ve hazırlığın Hıristiyan aleminin Türkiye aleyhine dönmesine yol açabileceği…'' ileri sürülerek proje onaylanmaz.
16 Şubat 1945'te 12 müzecilik uzmanının katıldığı "Eski Eserler ve Müzeler Birinci Danışma Kurulu" toplanır. Yaptığı açış konuşmasında, Yücel, komisyonun programını şöyle belirler:
"Memleketimiz eski eserler bakımından, hepimizin bildiği gibi, büyük bir önem taşımaktadır. Yurdumuzun, eski dünyanın üç kıta kavşağında bulunuşu, üstünde yaşadığımız toprakların bütün tarih boyunca birçok medeniyetleri bağrında yaşatmasına başlıca sebep olmuştur. Topraklarımızı kadem kademe derinliğine tanıdıkça, her katında zamanına göre ileri bir insan topluluğunun yaşama eserlerine rastlıyoruz. Onun içindir ki, milletimize ve bütün insanlığa karşı, bu eserleri iyi tutmak ve kudretimizce tanıtmak, başlıca ödevlerimizdendir.
Bir de şu nokta mühimdir ki, onarılacak eserlere bugünkü hayat şartlarına göre yeni vazifeler verilmedikçe,işsizlik ve kimsesizlik bu binaları ve anıtları ölüme mahkum eder….
Hepimiz iyi bilmeliyiz ki,kültür denen bütün, yalnız okulla sınırlı kaldığı zaman, o memlekette kültür bütünlüğü olamıyor. Kütüphanesiz, müzesiz ve tiyatrosuz bir şehirde, okul içi kültürün kuvvetli olabileceğine inanmak güçtür. Onun için ben müzeleri başlı başına bir okul saymaktayım. Müze denilen okulun öğrencileri,kendi memleketimizin her yaştan evlatları olduğu gibi,bütün dünya üstünde yaşayan medeni vasıflı her insandır. ''

UNESCO TOPLANTISI
1945 yılında,Yücel,Türkiye'yi temsilen Londra'da yapılan UNESCO toplantısına katılır.
Yücel konferansta yapılan toplantıda şöyle der:
"Birleşmiş Milletlerin, eğitim ve öğretim alanında yapacakları iyi işbirliğini dünya barışının temeli sayıyoruz. Milletleri savaşa olduğu kadar barışa da hazırlamakta eğitimin ne büyük bir rol oynadığını son yılların olayları meydana koymuştur… İnsanların bilgiye ulaştırılması kafi değildir. Onlara barışçı prensipleri de aşılamak lazımdır."
UNESCO statüsünün benimsendiği bu konferansın iki esaslı faydasını, Yücel şöyle tanımlar:
Birincisi : Konferansa katılan milletlerin seçkin politika ve kültür adamlarının birbirini tanıması, Aynı ülkü için yüreği çarpan insanlık ve barış dostlarının aynı davaya hizmet eder olduklarını gözleriyle görmeleri;
İkincisi : Milletleri birbiri aleyhine tahrik eden zihniyetlerden kurtulma düşüncelerinin milletler arası ciddi bir komisyona vazife olarak verilmesi ve milletlerin bu görevi yerine getirmeleridir.
20 Mayıs 1946'da anlaşma Türkiye tarafından onaylanır ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu kurulur.

ÜNİVERSİTELER KANUNU
Türkiye'de yüksek okulların gelişmesi İstanbul ve Ankara'da yüksek öğrenim kurumlarının açılması Yücel döneminde sürer.
Bu dönemde
• Ankara Fen Fakültesi,
• İstanbul Teknik Üniversitesi,
• Ankara Tıp Fakültesi kurulur.
4 yıl süren bir hazırlıktan sonra, 13 Haziran 1946'da 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu çıkarılır. Bütçe, öğretim ve yönetim açısından üniversitelerin özerkliğini içeren bu son derece önemli yasayla, yüksek okulların Milli Eğitim bakanlığı ile olan sıkı bağı büyük ölçüde kaldırılır. O zamana değin mevcut olan kuruluşlarda yapısal olarak birleştirilip koordine edilmiş ve üniversiteye sağlam bir organizasyon verilmiştir. Yasa öğretim kadar araştırmaya da ağırlık verir. Üniversite programlarını "Klasik ve Ansiklopedik" bilgi yığını olmaktan çıkarmakta,öğretimin araştırmalar ile desteklenmesini ve ülke sorunlarına yönelinmesini öngörmektedir.
Türk üniversite tarihinde bir dönüm noktası olan Üniversiteler Kanununun önemli sonuçlarından biri de Ankara Üniversitesi'nin kurulmasıdır.