24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ VE TÜRKİYE'DE ÖĞRETMEN

24 Kasım Öğretmenler Günü ve Türkiye’de Öğretmen …Bugün 25 Kasım 2009. Kamu Emekçileri insanca bir yaşam için bugün tüm Türkiye’de bir günlük uyarı eylemi yapıyorlar. Demokratik haklarını kullanıyorlar, içinde yaşadıkları koşullara itirazlarını dillendiriyorlar. Tüm Dünyada 5 Ekim “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor. 24 Kasım da bize özgü öğretmenlik algılamaları, deneyimleri nedeniyle “Öğretmenler Günü“ olarak kutlanıyor. 24 Kasım kutlamalarının ve “öğretmen evlerinin” 12 Eylül yönetimlerince hayata geçirilmesi nedeniyle ilk yıllarda negatif bir refleks oluştu. İlk yıllarda oluşan bu tepki 12 Eylül’ün yarattığı yıkım ve tahribatı işaret etmek anlamında haklıydı. Günümüzde artık 24 Kasımın bu özelliğine yönelik tartışmaların büyük oranda aşılarak Cumhuriyet vurgusuyla öğretmenlerin sorunlarının paylaşıldığı, tartışıldığı bir sürece evrildi. Öğretmen Evleri de bazı eleştirilere rağmen tüm öğretmen ailelerin yararlandığı mekanlara dönüştü. Başkanlığını yaptığım Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) de 24 Kasım’ı bu anlamda öğretmenlik mesleğine kattığı değer, meslek onuruna verdiği katkılar nedeniyle “24 Kasımı Mustafa Necati Öğretmenlik Onur Günü” algılamasıyla kutluyor ve aynı adla ödüller veriyor.YKKED; 24 Kasım 2009 günü Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde Köy Enstitülü öğretmen yazar, şair Sayın Talip Apaydın’a “YKKED-2009 Mustafa Necati Öğretmenlik Onur Ödülü” verdi. Ödülü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Konak Belediye Başkanı Dr.Hakan Tartan, dernek adına verdiler. Toplantıda söz alan Talip Apaydın köyden çıkıp nasıl Çifteler’e gittiğini anlattı. Enstitüyü bitirirken “Beş yıl sonra kendinizde ne gibi değişiklik oldu?” başlıklı bir kompozisyon ödevi verildiğini ve o ödevde “Kendimi kurtarmak fikri toplumu kurtarmak, toplumu iyiye doğru değiştirmek fikrine dönüştü enstitüde” diyerek enstitü çıkışlı öğretmenlerdeki öğretmenlik meslek motivasyonu ile ilgili çok değerli bir saptama yaptı. Cumhuriyet Eğitim Devriminin temellerini kuran Mustafa Necati adına verilen bu ödülü almaktan büyük bir onur duyduğunu ifade ederek öğretmenlik yaşamından kesitler sundu ve günümüzde laik, bilimsel, demokratik eğitim değerlerinin nasıl örselendiğini anlattı. Ailenin hazırladığı Talip Apaydın Belgeseli sonrası Muzaffer Erdost, Öner Yağcı, Işık Kansu, Hidayet Karakuş ve Mevlüt Kaplan Talip Apaydın öğretmeni anlatan kısa konuşmalar yaptılar. Bu etkinlik için YKKED tarafından hazırlanan kırkbeş yazarın yazılarından oluşan “Talip Apaydın’a Armağan” adlı kitap da bu etkinlikte okurlarla buluştu.Cumhhuriyetin kurulduğu 1923 yılında Türkiye’de 12 bin öğretmen vardı. 2009 yılında öğretmen sayısı yaklaşık 700 bin. Bu rakamın 60-70 bini “sözleşmeli öğretmen”. Sözleşmeli öğretmenlik ucuz-güvencesiz öğretmen çalıştırma yöntemidir. Öğretmenlik meslek onurunu, öğretmenin düşünce özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü yok eden bir uygulamadır. Bu uygulamanın bir an önce kaldırılması ve iş güvencesinin sağlanması 24 Kasım’ın en önemli talebidir. Yine bu 24 kasımda 310 bin öğretmen diplomasına sahip atanamayan öğretmenlerin atanma sorunlarını dile getirmek, bu genç insanların bir an önce atanmalarını talep etmek yine bir 24 Kasım talebidir. Bu 24 Kasım’da hemen hemen tüm gazetelerde öğretmenlerin içinde yaşadıkları koşullara yönelik yazılar öne çıktı. Öğretmen sendikalarının öğretmenlere yönelik araştırmaları yayınlandı. Bu verilere bakıldığında öğretmenlerin ciddi şekilde yoksulluk sınırının altına doğru sürüklendiklerini görmek olanaklı. Bir öğretmen sendikasının yaptığı araştırmaya göre öğretmenlerin yüzde 60.4’ü kirada oturuyor, yüzde 70.5’inin kredi kartı borcu bulunuyor, yaklaşık yüzde 33.2’si maddi sorunların aile hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini ifade ediyor, yüzde 21.6’sı ekonomik sıkıntılar nedeniyle eşiyle ayrılma noktasına geldiğini belirtiyor, yüzde 34.1’i ekonomik sorunlar nedeniyle kaygı duygularında artış olduğunu, yüzde 7.5’i depresyonda olduğunu söylüyor. Aynı araştırmada öğretmenlerin 62.7’si bütün olumsuzluklara rağmen öğretmenliği severek, yüzde 37.2’si ise sevmeyerek yaptığını ifade ediyor. Bir eğitim derneği de Türkiye’de iyi öğretmen yetiştirilmediği saptaması yaparak öğretmenlerin yıllık gelirinin uluslararası ortalamalardan yaklaşık yüzde 50 daha az olduğunu, öğretmenlerin yüzde 21.7’si mezun olduğu alanın dışında öğretmenlik yaptığını, öğretmenlerin en az üçte birinin öğretmenliği ilgi ve istek dışı seçtikleri bir meslek olarak gördüklerini, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine dönük etkinliklerin son derece yetersiz olduğu saptamasını yapıyor. Günümüzde çok önemli bir diğer saptama da öğretmenin toplumsal işlevini yitirmesi gerçeğidir. Öğretmen yukarıdaki rakamların da etkisiyle içine kapanmıştır. Bugün köylerde ve kasabalarda artık öğretmen oturmuyor. Büyük oranda il merkezinde oturuyor servislerle okula gidiyor, ders bitince de o merkezi terk ediyor. Öğretmenler artık tümüyle taşınıyor. Öğretmenin beyni ve yüreği ders biter bitmez geri dönmekte. Zaman zaman memleketim Kavaklıdere’ye giderim. Hayatın hiçbir alanında öğretmeni göremiyorum. Çarşıda yok, kahvede yok, tartışmada yok. Kavaklıdere’de küçük bir öğrenme sorgulaması yaptığımda yaklaşık toplam sayının yüzde 80’nin 27 kilometre uzaklıktaki Yatağan’dan ve 60 kilometre uzaklıktaki Muğla’dan servislerle gidip geldiklerini öğreniyoruz. Ülkenin tüm kasabalarında durum bu. Talip Apaydın öğretmenin enstitüyü bitirirken kompozisyonuna yazdığı öğretmenlik algılaması, toplumsal sorumluluğu Türkiye’de maalesef yok olmuş. Türkiye’nin eğitim sorunları var. Bunlardan en önemlisi şüphesiz “nitelikli öğretmen yetiştirme” sorunudur. Nitelikli bir eğitim için nitelikli öğretmen yetiştirmek bir zorunluluktur. Türkiye’nin çok özgün öğretmen yetiştirme gelenekleri vardır. Türkiye kazanımlarını geliştirerek geleceğe taşıyaman bir ülke. Duygusal karşıtlıklarla kurumlarını yıkan ve yeniden kurmaya çabalayan ve bu nedenle enerji kaybeden, değer üretmeyen bir ülke. Günümüzde eğitim fakülteleri bu özgün öğretmen yetiştirme deneyimlerine, bu zengin birikime maalesef kapalı. Köy Enstitüleri, Öğretmen Okulları, Yüksek Öğretmen Okulları deneyimi eğitim fakültelerinde nitelikli öğretmen yetiştirme adına günümüze yönelik olarak sentezlenemiyor. Eğitim fakültelerinin tüm bu kazanımları değerlendirecek, düşün zenginliği üretecek, uygulamaya öneri geliştirecek AR-GE merkezleri yok. Kızılçullu Köy Enstitüsünü 1945 yılında tamamlayan ve 33 yıl boyunca Kavaklıdere’de gece-gündüz, yaz-kış öğretmenlik yapan öğretmenim-babam Şükrü Kocabaş’ı ve tüm köy enstitülü, ilköğretmen okulu çıkışlı öğretmenleri bu 24 Kasım’da saygıyla anıyorum. Tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun!