Yeni Yıl, Üniversiteler ve Odtü * Kemal Kocabaş

Yeni, bir öncesinin aşılması eylemi, bir başlangıç, bir başka evre? ?Yeni yıl? ise yaşam süremizden geçen bir yıl ve yeni bir 365 güne merhaba demenin adı. Çok açık ki 31 Ocak gece yarısı takvimler yeni bir yılı gösteriyor ve yaşımız bir yıl daha artıyor. Muğla deyişiyle ?gocayıpduruz?. Bu anlamda yeni yıl kelimesi biraz hüznü de çağrıştırıyor. Ama 31 Aralık akşamı hüzünden, kaybedilen, aşılan bir yıldan çok yeni yıla dair umutlar dillendirilir. Yeni yıl coşkusu egemen olur. Biz de ailecek evde yılbaşı yemeği yiyerek, TV izleyerek, sohbet ederek 2013?e merhaba dedik. Tatsız geçen 2012 yılını uğurladık. Daha adaletli, daha demokratik, copsuz-gazsız, şiddetsiz, terörsüz, demokratik-hukuk devleti özlemiyle yeni yılı selamladık.
2012?nin son dönemleri üniversiteler ve özellikle ODTÜ tartışmalarıyla geçti. Sayın Başbakanın yaklaşık üç bin polisle bir açılışa geldiği ODTÜ?de öğrencilere yönelik orantısız güç ve şiddet Aralık 2012?nin öne çıkan tatsız haberiydi. ODTÜ öğretim üyeleri ve ODTÜ rektörünün öğrencilere yönelik bu şiddete karşı çıkışları ve öğrencilerine sahip çıkmaları çok saygıdeğer ve onurlu bir davranıştı. . Her demokratik ülkede farklı farklı görüşler ve duruşlar vardır. Sayın Başbakan?ın düşün dünyasına yönelik ODTÜ?lü öğrencilerin itirazları olabilir ve olacaktır da. Öğrenciler demokratik tepkilerini her daim ifade edebilir, etmelidirler de? ODTÜ?lü öğrencilerin bu demokratik tepkilerini algılayamayan polisin, olayları önleyici tavrı yerine cezalandırıcı tavrının öne çıkması, anaokulu öğrencilerini bile etkileyen gaz sıkma merakı ODTÜ olaylarını provoke ettiği çok açıktır.
Sayın Başbakanının öğretim üyelerine yönelik ?Bunlar ne biçim öğrenci, öğretim üyesi? ifadesi talihsiz bir açıklama olmuştur. Öğretim üyeleri ve öğrenciler üniversitelerde birbirlerini tamamlayan çok önemli paydaşlardır. Hiçbir üniversitede, hiçbir öğretim üyesi 18-22 yaşları arasındaki genç insanların özgürlüklerine müdahil olmaz. 2 Ocak 2013 tarihinde tüm gazetelerde yer alan 8 farklı değerlendirmede ODTÜ?nün dünyadaki 500 en iyi üniversite arasında yer alması haberi ODTÜ?nün Sayın Başbakana yanıtı olmuştur. ODTÜ; kurumlaşmasıyla, bilimsel yetkinliği ve potansiyeli ile ülkenin gözbebeği, onur duyduğu bir üniversitedir. Üniversiteler, doğasında özerklik bulunan ve bu özellikleriyle özgün kurumlardır. Bu özgünlük ve özgürlük olmazsa üniversite gerçek işlevini kaybeder, tapu dairelerine döner. Eğer üniversite, bir siyasi erkin, iş dünyasının, dinsel bir gücün kontroluna girdiği anda evrensel tüm özelliklerini yitirecektir. Şimdi Türkiye?de yapılmak istenen budur. Bolongna süreciyle Türkiye üniversiteleri siyasal erkin ve piyasanın kontroluna sokulmak istenmektedir.
2013 yılına girerken ODTÜ olayları arkasında çok ilginç üniversite ayrışmaları yaşandı. Bir grup üniversite yönetimleri, büyük olasılıkla YÖK?ün ve siyasal iktidarın talimatlarıyla ODTÜ?yü kınayan ortak bildiriler yayınladılar. Çok onurlu olmayan bu tutum üniversite kamuoyları tarafından kınandı, öğrenci ve öğretim üyelerinin sert tepkileriyle karşılaştı. Galatasaray Üniversitesi rektörü bu imzayı attığı için öğrencilerden özür dilemek zorunda kaldı. Yaklaşık 35 yıldır üniversitelerde yaşananları izlemeye çalışan, 12 Eylül despotizmi tarafından iki yıl üniversite dışında bırakılmış bir akademisyen olarak ülkede yaşanılan sürecin sağlıksız ve evrensel kriterlere uymadığının altını özellikle çizmeliyim. 12 Eylül sonrası gelen tüm YÖK başkanlarına itirazımız vardı. Ama hiçbirisi YÖK?ü siyasal iktidarın arka bahçesi haline getirmemişti. Şimdi o yaşanıyor. Yaşanan süreçte Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi?nin (RTEÜ) ODTÜ olayları ilgili olarak olağanüstü toplantıyla aldığı ilginç senato kararı, üniversite-iktidar ilişkileri bakımından üniversite tarihimizde yerini aldı.
Kararda; “18 Aralık 2012 Salı günü seksen dokuz yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk yerli keşif uydusu Göktürk-2 uzaya fırlatılmıştır. Ülkemiz ve milletimiz için son derece mutluluk ve gurur verici bu tarihi başarının gerçekleşmesinde katkısı olan bilim adamlarımıza, hükümetimize, özellikle de Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımızı sunuyoruz.
Göktürk-2 Uydusu'nun uzaya fırlatılması dolayısıyla düzenlenen tören esnasında ve akabinde meydana gelen olayların; hak aramak ve protesto hakkını kullanmakla ilgisinin olmadığı; siyasi ve ideolojik mülahazalarla gerçekleştirilmiş yersiz ve duygusal tepkiler olduğu; karanlık odakların ülkemizde 1980 öncesinde oynadığı oyunları hatırlattığı; düşünceyi ifade etmenin medeni yolunun taş, sopa ve molotof kokteyllerin kullanıldığı şiddet içeren bu şekildeki gösteriler olmadığı kanaatindeyiz.”
ifadeleri yer alıyor ve olayları menfur olay olarak değerlendiren ve esefle kınayan senato kararın devamında “Cumhuriyet tarihinde araştırma geliştirmeye ve bilime en fazla pay ayırması; üniversitelerin demokrasinin hâkim olduğu özerk ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmalarını desteklemesi; ülkemizin bütün şehirlerini üniversitelerle donatması ve yükseköğretime rekor düzeyde kaynak aktarması dolayısıyla başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere 61. Cumhuriyet Hükümeti'nin bütün üyelerine teşekkür ediyoruz.” Denilmektedir. Senato kararında siyasal iktidar övgüsü dışında ?üniversitelerin demokrasinin hâkim olduğu özerk ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmalarını desteklemesi? ifadeleri ilginçtir. Farklı bir ülkede mi yaşıyoruz diye düşündüm gazetelerdeki bu senato kararını okurken. Demek ki Rize?den üniversiteler böyle görülüyor(!).
Bu yazıyı yazarken 1970?li yıllarda ODTÜ?de yaşanan bir diyalogu anımsadım. 1970?li yıllar zor yıllardır?
ODTÜ yasasındaki en yetkili kurul olan konsey tüm yetkilerini aralarında dünyaca ünlü matematikçi Cahit Arf?ın da aralarında bulunduğu dört kişilik bir kurula devreder. Bu kurul, 9 ay boyunca Tan?ın rektörlüğünü sonlandırma kampanyasını yürütür. Bir gün kurul Genel Kurmay Başkanlığına davet edilir ve zamanın Genel Kurmay Başkanıyla Cahit Arf arasında ilginç bir diyalog yaşanır. Genel Kurmay Başkanı ?Hocam bizim de üniversitelerimiz var; Harp Okulları. Oralarda çıt çıkmazken sizin üniversite de kıyamet kopuyor. Bunu anlayamıyorum.? der. Cahit Arf Hoca ?Paşam siz okullarınızda tartışmaya izin veriyor musunuz?? diye sorar. Genel Kurmay Başkanı ?Bizim meslekte tartışma olmaz? der. Arf Hoca da ?Bizimkisi de tartışmasız olmaz? diyerek üniversitenin ne olduğunu, ne olması gerektiğini anlatır. Üniversiteler bu anlamda ses çıkaran, hayır diyebilen, itiraz edebilen, doğası gereği muhalif olan, gerçeği, bilgiyi arayan kurumlardır. Siyasal iktidarın bunu iyi kavraması gerekir. Siyasal iktidarın tek istediği ?kontrol edilen-teksesli? üniversite? Üniversite bu değil?
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyeleri de 145 imzayla yaşanılan sürece itirazlarını ?Bizler aşağıda isimleri yazılan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Elemanları olarak; Orta Doğu Teknik Üniversitesi?nde demokratik tepkilerini dile getiren öğrencilere yönelik orantısız güç kullanan güvenlik güçlerinin tavrını şiddetle kınıyoruz. Öğrencilerine sahip çıkan Sayın ODTÜ Rektörü'ne ve öğretim üyelerine, demokratik tepkilerini ortaya koyan öğrencilerine dayanışma duygularımızı iletiyoruz. Tarih, siyasal iktidarın talimatına boyun eğerek, ODTÜ'lülerin onurlu direnişini kınamaya çabalayan üniversite yönetimlerinden mutlaka hesap soracaktır.
Gerçek demokratik düzen, farklı düşüncelerin ve tepkilerin özgürce ifade edilebildiği oranda değerlidir ve ileridir. Öğrenci ve öğretim üyelerine karşı haksız, tahammülsüz ve talihsiz değerlendirmelerle “böyle öğrenci, böyle öğretim üyesi olmaz” söyleminde bulunan Sayın Başbakan'ın “özerk-demokratik üniversite ve demokratik toplum” konusundaki görüşlerini ve söylemlerini tekrar gözden geçirmesini diliyoruz.? şeklinde gazete ilanına taşıyarak üniversitelerde yaratılmak istenen tek sesli, itiraz etmeyen, biat eden anlayışlara karşı demokratik tepkilerini ifade ettiler. 2013 yılına Aralık 2012-Üniversite tartışmalarıyla girdik. Dilerim 2013 yılı ülkemiz üniversitelerinde 30 yıllık YÖK despotizmini aşıldığı, kendi yöneticilerini özgürce seçtiği, kurulların etkin olduğu, toplumsal sorumluluklarını unutmayan, katılımcı, hiçbir erkin kontrolunda olmayan, demokratik-özerk anlayış egemen olur.