Zülfü Livaneli * Toplumu Kim Böldü

Tarih, kendi ikbali uğruna toplumda ikilik yaratarak gerilimi tırmandıran felaket simsarı siyasetçilerle doludur.
Biz de böyle bir süreçten geçiyoruz.
Baksanıza, Çanakkale gibi kutsal bir anma töreni bile dinciler-laikler olarak ikiye bölünmüş.
Bin yıldır Müslüman olan Türkiye, sanki İslam'ı yeniden keşfediyormuş gibi kamplara ayrıldı.
On yıl öncesine kadar hiç bilmediğimiz ayrılık tohumları ekilerek halk birbirine düşürüldü.
***
Osmanlı da aynen böyle dize getirilmişti.
O dönemde bilinen petrolün yüzde 55'ine sahip olan bu muazzam devleti yıkmak için çok plan-program yapıldı.
O dönemde söyleseler belki de "komplo teorisi" sanılacak birçok gizli planı, bugün bütün ayrıntılarıyla okuyoruz.
Batı devletleri Rus Çarlığıyla el ele vermiş Osmanlı'yı yıkmanın çarelerini araştırıyordu.
Buldukları çare neydi dersiniz?
Osmanlı halkını birbirine düşürmek, ayrılıkları körüklemek, kutuplaşma yaratmak ve sonra da bu insanları birbirine kırdırmak.
Osmanlı devleti, o dönemde "anasır" yani unsurlar denilen, değişik din ve kavimleri içinde barındırıyordu.
İşe önce buradan başladılar. Yüzlerce yıl birlikte yaşamış insanların dinî ve etnik kimliklerini tahrik ettiler.
Önce yayınlar, sonra kışkırtmalar, daha sonra da silahlar çıktı ortaya.
Rumeli'den Arabistan'a, Kafkasya'dan Anadolu'ya kadar birçok Osmanlı mülkünde kardeş kardeşi kırdı, komşu komşuyu öldürdü.
İttihat ve Terakki hareketinin ilk amacı bu değişik unsurlar arısındaki "ittihadı" yani birliği sağlamaktı. Adını da buradan almıştı ama sonra iş çığrından çıktı.
Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum, Arap, Makedon, Hırvat gibi birçok Osmanlı halkı, "Allah yarattı!" demeden birbirine saldırdı.
Eskiden kendisine "Osmanlı" diyen, bu ortak adla tanımlanmaktan rahatsızlık duymayan halk kitleleri, dini ve etnik kimliklerini ön plana çıkararak bölünmeye, parçalanmaya doğru sürüklendiler.
Sonuç herkes için bir felaket oldu.
***
Yıllardır hep aynı soruyu sorup duruyorum:
Bu toplumda Refah-AKP hareketi öncesinde laik-dinci kutuplaşması var mıydı?
İnsanlar, giyimleri kuşamları ve tavırlarıyla birbirinden nefret edecek kadar ayrışmış mıydı?
Mahalleler bölünmüş müydü?
Siyaset "cihat" haline getirilmiş miydi?
Vicdan sahibi bir tek insan bile çıkıp bu soruya "Evet" diyemez.
Bu ülke; on binlerce camiyle, devlet memurlarının da gittiği cuma namazlarıyla, orucuyla, toplumdan saygı gören hacı amcaları hacı teyzeleriyle; fitresiyle zekâtıyla, Kuran kurslarıyla, din dersleriyle, devlet radyo televizyonlarından yayınlanan mevlitleriyle zaten Müslümandı.
Siyasi rant için halkı bölen siyasetçiler yüzünden bugünlere geldik.