Yıldız Batığı Geceden Ay Kaçağına Söylenceler * Ali Ekber Ataş

varlığımın ilk yurdu annem?in anısına

1.

dal gövdeye sesleniyor
sesleyip düşürüyor adam
ağzından inciler dökülüyor
dante gibi ortasındayken ömrün
söylediğimiz son türküydü
soldurup giden ömrün
güldün açtın soluduk
bi açlık bi açlık ki gözlerimize battı
acıya kıvanıp kıvranan bir açlıkla
gül rengini elimize boşaldı
diken öpmesi bu
alazlandı öpüşte
rengimiz ala kesti

edib-i bimüdani(*) bağırıyor
aç aç aç diyor
açılıp saçılınca
dal taş-şak bi açlık
sapır sapır orta yere
sedef kakmalı bıçak g i b i
çığ gibi indi
oturdu gözlerine
kabalıktan geçilmiyor ortalık

ikinci yeni?den bir ses diyor ki
bir gülün tersine açılmasıdır solması
gayet şık
açıldı paslarımız
kötürüm kalacak bu gidişle
h a m l ı ğ ı m ı z

(*) benzeri olmayan edebiyatçı

2.

dal gövdeyi düşünüyor
düşünüyor düşünüyor
düşünü yor be adam
dante?den önce seğirtip de
yarısında bıraktığın o yarışta
bitiş çizgisinde bekliyorduk ki biz
yarı yolda gözlerim-den-iz
k a l d ı (n)
mum diktin keyfimize

bekledik bekledik
bekle de dik
öyle bi yerimize
diktin ki bayrağı
yıldız batığı bir gece
tepemizde ay kaçağı
akıldan uzak her yürek
paldır küldür
palas pandıras
dayandılar kapıma
ellerinde fincan
dibinde kahve telvesi
tutturdular
ille de fal aç diye
astırolog mu
sandılar ne
tövbe tövbe
tövbe tövbe
dibimiz
düşeyazdı..

3.

gece lacivert mevsiminde
dal bir gövdeden
düştüktü biz
karnı burnunda toprağın
gün be gün zayıflayıp
tohumu tutuşturuyor bağın
doğayı hareketlendiriyor
o sıska
o bücür
o fırıldak
tıfıl tohum
kara bağrında devinip
devindirdikçe
en derinden
ite kaka karnını
yırta yırta toprağın
ayakları üstünde dikleşip
gök yüzüne dineliyor
boğum boğum
sezeryan filan da
değil hani
adam akıllı
normal bir
doğum
toprak
da
doğruluyor

tepeden tırnağa bahar
mavi saçlarında
aklaşan dalgalar
yeşil gözlerinde
şırıl şırıl bakışlar
bakır renk
zümrüt-den-iz tomurlar
dal dala vermiş
gürül gürül tomar tomar
yaprak çiçek daldalar
gözleri dolduruyor da
gözü doymuyor toprağın
tepeden tırnağa yer altından gök altına
bütünüyle hareketleniyor doğa
mavi saç yeşil göz bakır renk
yalım yalım
yıkayıp duruluyor insanı

4.

dal bir gövdeyi
açtık ki
doluştu
içeriden
dışarıya
koskocaman
bir dünya
gözlerimiz
çığlık çığlığa

öyle bi
kalabalıklaştı
öyle bir
açtı ki anam insana
soğan cücüğü gibi
kaldık yanında

dal
gövdelerde
filizken
sevişmeler
mevsiminde
saçıldık
şu mendebur
dünyanın
katmerli
toprağına
keder yüklü
gözlerimiz
gözlerimizde
batık ışık
bi çığlık
bi çığlık ki
yıkıp geçti
bir çığ gibi
ayrılık
içimiz
cayır cayır
ocağımız
saltanatı
acının

5.

dal bir gövde üstünde
tırnak kadar baharın
dalında yemişiken
yaprak çiçek dalaşıp
tepinirdik biz bize
ömrümüzde
gün inermiş akşama
kimin umurunda bize ne

yapraksızlık çekermiş
ağaçlar
çiçekler
gürültüsüz açarmış
ve gürültüsüz
tütermiş dumanı
toprağın öyle mi
ulan imanı gevrek
bu ölümün ocağımıza
çullanıp düşürdüğü acıda
gözlerim yaş arar
nüzül indirir dizlerine yüreğim
serkeş bir ömrün kan davalısıdır ölüm
ve zehir zemberek yüktür
omuzlarında yüreğin

günü gelir
gözlerimizi sıyırıp
gözlerimizden
sıyrılıp gider
biçilmiş
bir
kefende
ömür

2002/07 şubat 2006