Yalnız Sevgililer

“Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı”
Der, 16.yy.ın büyük şairlerinden Fuzuli yalnızlığını anlatırken. Gerçi Fuzuli kapısını sabah rüzgârından başka açanın olmamasından şikâyetçi de değildir. Kendi gönül ateşi ile yanmaktan hoşnuttur şair.
20.yy. büyük ozanlarından Özdemir Asaf:
“Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.

II
Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanin kendine mektup yazması
Ve dönüp-dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.

Dizeleriyle yalnızlık bungunluğunu salar ta içimize. Övgüler de düzer aynı şairimiz yalnızlığa:
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var…
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.
Yalnızlığını paylaşmaktan yana da değildir Özdemir Asaf. Bu yüzden “yalnızlık paylaşılmaz; paylaşılırsa yalnızlık olmaz”der.
“Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla” diyen şiirin güçlü sesi Can Yücel yalnızlıktan yorgundur. Yalnızlıklarla sarmaş dolaş olmuş, sözünü yükseltebilmiş, başka bir dolu ses ise Atilla İlhan’dan,

Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin?
Dizeleri yalnız karanlıklarımıza götürür bizi.
Tutunacak yaslanacak bir dal,
başını yaslayıp ağlayacak bir omuz olmadan, yaşamaktır yalnızlık. Duvarlarda gölgeleri kovalamak ürküten yalnızlık. Oysa yalnızlık güçlü kılar çoğu zaman, direncini artırır; tek başınalık güç katar inanmışlığımıza.
Yalnızlığın en dayanıksız inceliğinde mi ortaya çıkar aşk, sevgili, sevda, tutku, sevgili feryatları?
Adı aşk olan her ne ise maddiyat alanına girmeyen, nesneler dünyasında karşılığı bulunmayan bir şey midir?
Aşk insanlar arasında insanlar içindir. Çünkü aşkın halleri ve insanın halleri birbiriyle örtüşür.
Ah, aşk tanımlar ötesi, sevgilinin yanında mavi dalgaların üstünde özgürlüğe kanat çırpan martıların şarkısını duyabilmektir; uğur böceğine dileğini sunarken sessizliğinde duyabilmektir en gizli duygularını. Divan şairlerinin, Halk ozanlarının meziyetli dizeleriyle büyülenmektir; her dizenin sevgili yüreğinden geldiğine inanmaktır. Hiçbir şey fısıldayamamanın bozgununu yaşamaktır. Söylenmeyen, açık edilmeyen "sevme"nin doğurduğu ağır yıkıntıları açıklayamamak aşkından vazgeçmemektir aşk. Sevdiceğinin yanında kendini “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine”hissedebilmektir; yani kendini yalnız hissetmemektir.
Bugün “sevgililer günü”. Bu gün; bir tarafta sevgililer günü nedeniyle kapana kısılma ve aptal yerine koyulma duygusunu yaşayanlar, bugünün varlığını bile umursamayanlar, bu sevgililer gününü de sevgilim olmadan geçiriyorum, deyip üzülenler ya da hiç bir şeye aldırmayıp her gün tekrarladıkları sevgilerini bugün bir kez daha gösterenler için.
Sevgililer günü nedense sadece çiftler için bir günmüş gibi anlaşılır, aslında içinde sevgi olan, sevgi duyulan her şeyin günüdür bugün. Unuttuklarımızı hatırlatan aslında hep söylemek isteyip dile getirmeyi tembellikten unuttuğumuz şeyleri hatırlamamıza vasıta olan bir gün de olabilir bizim için. Bugünü sevdiklerimiz için özel bir gün yapalım.
Yalnız sevgililer için değil, inanarak beklentisiz yüreğimizden gelerek sevdiğimiz herkes için “sevgililer günü” kutlu olsun.
YALNIZ SEVGİLİYLE DEĞİL, SEVGİYLE KALIN.