Ülkemizde Yabancı Dil Öğretimi Nasıl Olmalıdır ? İpek Serengil

By İpek Serengil

Değişen ve küçülen dünyamızda yemek zevkinden, sanat zevkine kadar büyük bir uyum, daha doğrusu benzerlik, dönemi yaşıyoruz. Tüm dünyada çocuklar pizzayı ve hamburgeri başköşeye koyarken, gençlerin müzik ilahları tüm dünyada aynı. Küreselleşmenin bir yakınlaşma ve tanıma olgusu olması dolayısıyla da herkesle iletişim kurabilme, anlaşma önemli bir ihtiyaç halini almıştır.
Dünyanın pek çok yerinde yabancılar arasında konuşulan dilin İngilizce olması, İngilizce öğrenme isteğini ve öğretim yaygınlığını artırmıştır. İngilizce artık tüm dünya ülkelerinin ikinci dili olma yolunda ilerlemektedir. Çünkü ekonomik alanda, sosyal alanda, eğitim- öğrenim alanında, bilim ve teknolojide kullanılan dil İngilizce’dir.
Türkiye’de özellikle 1980’den sonra yabancı dil eğitiminde ilk sırayı İngilizce almış, ve bundan sonrada ülkenin tümünde örgün eğitimin her safhasına yayılmıştır. ( İrfan Erdoğan Ders Notları; 2001) Ülkemiz yabancı dil eğitimi ile çağı yakalamayı hedeflediğinden, en yoğun olarak kullanılan dil olan İngilizce’yi artık ilkokul dördüncü sınıftan lise ikinci sınıfa kadar müfredata almıştır. Bunun dışında lise hazırlık sınıflarıyla yoğun İngilizce öğretim programına sahip olan Anadolu liseleri ve Süper lise olarak tabir edilen deneme liseleri de bulunmaktadır. Bazı özel okullardaysa İngilizce eğitimi ana sınıfında başlamaktadır.
Ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesine çıkma çabasında en önemli kaynaklarından biri eğitimdir. Yok edilmesi gereken bazı sorunlara,bizi geride tutan bazı eksiklere eğitim yoluyla çözüm bulunabilir. Ancak kısa vadeli planlar yerine kalıcı ve etkin çözümler üretmek gerekir. Özellikle yabancı dil olarak İngilizce eğitiminde bugüne kadar pek çok iyi niyetli çaba plansızlık sebebiyle emek ve kaynakların israfıyla sonuçlanabilmiştir. Örneğin 4. sınıftan itibaren İngilizce eğitimi verilmesi, son derece iyi niyetli, yerinde ve anlamlı bir atılımken, alt yapının yetersizliği bu alanda uzman olmayan kişilerin öğretmenlik yapması ile bazı olumsuz sonuçlar doğurmuştur, ve amaca tam anlamıyla ulaşılamamıştır.
İlkokullarda İngilizce eğitimi üzerine sorulan bazı temel soruları yanıtlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Yabancı Dil Eğitimi Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Gölge Seferoğlu’nun görüşlerine de bu bölümde yer verilecektir.
Dil edinimi konusunda yeterince bilgisi olmayan pek çok kişi çocukların bu kadar erken bir yaşta ikinci bir dili öğrenmelerinin sakıncası olabileceğini düşünüyor. Oysa öğrenmenin en hızlı gerçekleştiği dönemler bu dönemlerdir. Bu alanda yapılan araştırmaların bulguları arasında da olumsuz sonuçlara rastlandığına dair ibareler bulunmamaktadır. Dil öğrenimine mümkün olduğuna erken başlanmalı, ancak her yaşa en uygun yöntemlerden faydalanılmalıdır.

İkinci olarak akılda tutulması gereken nokta, dil öğrenmenin sonlu bir süreç olmadığıdır. Ne kadar erken başlanırsa öğrenim o kadar doğal olur, aynı zamanda edinim hızı da artar. Buna rağmen yabancı dil veya ana dil öğrenimi yaşam boyu sürer, kendi ana dilimiz olan Türkçemizde bile her gün yepyeni deyimler veya atasözleri duyarız. Dolayısıyla kendi içinde bir dinamiği olan dil, karşımıza sonsuz yeni malzemeyle çıkar. Bunun hızı kendi dilimizde daha yavaş olabilir, ancak yabancı dil öğrenmede sürprizlerle karşılaşma hızı çok yüksektir. İşte bu nedenle yeni Milli Eğitim planının son derece geçerli sebeplere dayandığını düşünüyorum. Böylece liseye kadar zorunlu olarak gelen İngilizce öğrenimi, lisede de dört yıl boyunca devam edecek.
İlk ve orta öğrenimde yabancı dilin gerekliliği ile ilgili görüşlerden, üniversite eğitiminde yabancı dilin yerine geçmeden önce bir hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Türkiye’de, yabancı dil eğitimi ve yabancı dille eğitim aynı kavram olarak algılanılabiliyor. Oysa ki bu iki kavram birbirinden oldukça farklıdır. Şöyle ki, herhangi bir yabancı dil diğer derslerden ayrı olarak öğretiliyorsa bu ilk kategoriye yani yabancı dil eğitimine dahildir. Ancak, eğer, eğitim tamamıyla yabancı dilde yapılıyorsa, bu yabancı dille eğitim kategorisine girer. Bu ikinci durum da sadece iki üniversitemizde geçerlidir: Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi. Yani özel okullar veya Anadolu liseleri şu anda yabancı dil eğitimi veriyorlar, ancak yabancı dille eğitim vermiyorlar. Bu kavram karmaşasının kalkmasıyla yabancı dil eğitimine olan düşmanlığında yok olacağına inanmak son derece doğal. ( Koç& Bamber, 1995)
Üniversitede yabancı dille eğitim konusunda ODTÜ inşaat mühendisliği öğrencilerinden Mağrur T. ESENYEL’in ve yine ODTÜ beden eğitimi bölümü öğrencilerinden Hüseyin ÖZTÜRK’ün düşüncelerine yer verdikten sonra, nasıl bir yabancı dil eğitimi olması gerektiği üzerine sonuçlar çıkarılacak.
Almanca Anadolu Lisesini bitirdikten sonra ODTÜ’ye geldim, bir an önce iş hayatına atılıp, projelerimi hayata geçirmeyi düşünürken İngilizce’ye takıldım. İki yıl İngilizce hazırlık okuduktan sonra temel matematik, fizik bilgilerimi kısmen yitirmiş ve hayal kırıklığına uğramış olarak bölüme başladım. Ben mühendislik terimlerini zaten uluslar arası literatüre göre kullanmak zorundayım. Bana dayatılan İngilizce ile öğretim, sadece umutsuzluk ve başarısızlık getirdi. Bence iyi bir mühendis olabilmek için ne yaptığını bilmek gerekir, bunun içinde mesleki tüm bilgileri kavramak ilk koşuldur. Ancak bir veya iki yıllık bir dil eğitimi sonrasında ana dili İngilizce olan birisi gibi eğitime tabi tutulmak haksız ve mantıksız.
( Mağrur Tuğberk ESENYEL)
Devlet lisesinin spor bölümü mezunuyum, ODTÜ’de iki yıl hazırlık okudum. İlk başlarda oldukça mutsuz oldum ancak şimdi pek çok spor olayını EuroSport’dan veya diğer yabancı kanallardan takip edebiliyorum. İngilizce ile meslek eğitiminin doğru olduğunu düşünüyorum.
( Hüseyin ÖZTÜRK)

İngilizce eğitimi ve İngilizce ile eğitim üzerine sunulan görüşlerin ışığında, bir İngilizce Öğretmeni olarak kendi kişisel düşüncelerimi sonuç olarak sunmak istiyorum.
1. İngilizce eğitimi günümüz koşullarında bir zorunluluktur.
2. Yabancı dil eğitimine erken yaşlardan başlanması başarıyı artırır.
3. Yabancı dil edinimi uzun yıllar alacak bir süreçtir, planlamalar buna göre yapılmalıdır.
4. Örgün eğitimde yabancı dil öğretiminde kısa vadeli çözüm üretme çabaları, yetersiz veya öğretmenlik eğitimi almamış kişilerin öğretmen olması gibi bazı olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
5. Yabancı dille eğitim toplumda kaos yaratacak, ve başarısızlığa veya kimlik kaybına yol açacak bir olgu değildir. Ancak koşullar buna göre düzenlenmelidir. Örneğin, ilk ve orta öğrenim sürecinde yabancı dil olarak İngilizce eğitimi almamış kişilerin İngilizce ile eğitim veren üniversiteleri tercih etmemeleri gibi.
Tüm bu çıkarımlardan sonra Türkiye’de nasıl bir İngilizce eğitimi verilmesi gerektiği üzerine kendi planımı sunmak istiyorum.
1. Erken yaşlarda, uygun malzeme, yöntem seçimi ve hafif müfredat yüküyle doğal edinimi kolaylaştıracak şekilde İngilizce öğretilmelidir. Öğrenim süreci belli bir dönemde kesilmemeli, oldukça uzun bir vadeye yayılmalıdır.
2. İlkokul, orta okul ve lise öğrencilerinin yaş ve ilgileri gibi pek çok sebepten dolayı her birime ayrı öğretmen yetiştirilmelidir. Bu üniversite eğitimi sırasında öğrencilerin özel ilgilerine göre ilkokul öğretmeni, lise öğretmeni gibi branşlaşmalarıyla mümkün kılınabilir.
3. Farklı amaç ve isteklere göre İngilizce öğretilmelidir. AB’ye girmeye hazırlandığımız bu dönemde mesleki İngilizce’ye ihtiyaç duyacak insanların sayısı artacaktır. Örneğin teknik liselerde bölümlere uygun teknik İngilizce dersleri verilebilir.
4. Öğretmenlerin ders yüklerini azaltarak malzeme ve aktivite planlamaları yapmaları sağlanmalıdır. Elbette bunun yolu yeterli sayıda öğretmen yetiştirmekten geçer.
5. Öğrencilere öğrendiklerini uygulayacak ortamlar yaratılmalıdır. Örneğin sadece İngilizce chat odasına girebildikleri bilgisayar laboratuarları yapılabilir. Öğrencilerin pek çok farklı ilgi ve isteğini tatmin edecek yabancı yayınlar kullanılabilir; basketbol dergileri, gençlik dergileri, müzik dergileri gibi.
6. Amaçlar en iyi şekilde düzenlenmelidir. İngilizce öğretim amaçları, müfredata, öğreticilere ve öğrencilere en iyi şekilde yansıtılmalıdır. Bir amaca sahip olmadan, öğrenmenin gerçekleşmesi oldukça zordur.
7. Ders kitabı ve ders malzemelerinin kalitesi artırılmalıdır. Elbette bunların yanında öğretim ortamı ve sistem düzenlenmelidir.
8. Kültür aktarımı dil eğitiminin bir parçasıdır, ancak bunun miktarı en iyi şekilde düzenlenmelidir. Kültür objektif olarak sunulması gereken, her ülkeye özgü nitelikleri barındıran toplumun önemli temellerinden biridir. Kültür aktarımı hem öğrenilen yabancı dilin ait olduğu toplumları tanıtıcı nitelikte olmalı, hem de diğer pek çok kültürün özelliklerini sunar yapıda olmalıdır. Kültür aktarımı ve dil öğretiminde amaçlardan biri olan öğrencinin görüş açısını genişletmenin gereği de budur.