TİSPE'NİN GÖZYAŞLARI

Demir tava geldi
Kömür bitti;
Akıl başa geldi
Ömür bitti…

Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.
Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarpını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi, gördükleri karşısında donup kalmıştı.
Kocaman aslan, ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe'nin eşarpını parçalıyordu. O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Tispe'yi
öldürerek yediğiydi. Tispe'siz yaşayamazdı. Aklından geçen sadece aşkı uğruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne
sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü. Tispe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar
vermişti. Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti. Piremus'un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe'nin düşüdüğü eşarpını tutuyordu.
İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiç bir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarpı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı. Bir an
mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmişti. Ve onun öldüğünü düşünen Piremus aşkı uğruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile düşünmeden
hançeri aldı ve göğsüne götürdü. Onların aşkı ölesiye bir aşktı ve ölüm bile onları ayıramazdı. Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da
hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hançeri sapladı. Birden vücudu Piremus'un bedeninin üstüne yığıldı.
O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı bunların aşkına adadılar. Piremus'un kanını bu
ağacın meyvelerine, Tispe'nin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler. O günden beri kara dut ağacının meyvesinin çıkmayan
lekesini (Piremus'un kan lekesini), dut ağacının yaprakları (Tispe'nin gözyaşları) temizler..
Bilir misiniz, dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz, ama elinize ağacın yaprağını alır, ovuşturursanız lekenin gittiğini göreceksiniz)