Şu Garip Güz Günleri * Nihat Behram

Üstünde
uçuk mavileri hafif
çiğdem gömleğimi giydim
tek ağırlığım olan tenim
örtündü kusursuz sıcaklığını senin

Nedense ansızın gökyüzü de bulutsuz…

Ve sessizce ayrıldığım kız
ürkek, uykusuz
ağlıyordu giderken

Yazın son günlerindeyim…

Belki de güz…

Paris yeniden kalabalık..

Nehri kapışırcasına dolaşanlar
ve metrolarda
uğultusu kanıksanan keman sesi
yine çoğaldı

Dalgın değilim, hayır
ne de yorgun
sadece üzgünlüğüm sızılandı ansızın
Göğe bak güzelim
bu akşam geçtiğin bütün şehirlerde göğe bak
gök uzansın alnından dudaklarına
karnın kamaşsın ışıltısıyla ayın
aynı isteriyle burada
o göğün altındayım

İşte durup dururken nergisler de huzursuz
üç kere üç bin gecedir küskün
üç kere üç bin gecesi gençliğimin
zehrolmuş… varsın olsun!
Ben ki zaten
aşk denince uyuşuk
pısırık, mızmız
seslerin inadına
ikircikli yüzlerin, tozların inadına
seni soludum
eriklerin, kirazların, kaysıların tadıyla
umulmadık bir heyecanla seni soludum
on bin güvercin yarasıyla ağzımda
seni on bin çiçeközü gibi soludum
Öyle ki, artık
anışlar dahi bana dar gelebilir… gelsin!
Nasıl olsa kırk bin hasretin tutuşkunuyum;
ağzım acı, bunu bil yeter
ve kavramaya çalış ağzım neden acıdır?

Uykusuydu suların bakışına dolaşan
seni en ceylan yerinde oyalayıp
Bir akşamüstü, sokaklarında yalnız
boşluğun dilsiz bir kurt gibi uluduğu
insanları isli, pelteleşmiş, sinirsiz
bir şehri dolaşırken
savurdum saçlarını güzelim
kavradım, ısırdım dudaklarını
sana kan gerekliydi çünkü
nabız, şehvet, naz
inanç gerekliydi sana, merak, hınç, tırnak…

Ve ansızın kalbinde yüz bin kırçekirgesi
kollarında yüz bin kırlangıç çıralandı
utandı loşluğundan
sokakları ıssız, ıslıksız o şehir bile

Göğe bak güzelim, ırmaklı ırmaksız
bu akşam geçtiğin bütün şehirlerde göğe bak
dişlesin seni en arsız arzularla
yedi bin yerinden yedi bin yıldız
çınlat karanlığı ay dolunaysa
bırak, kıvransın ağartarak taşları
kumsalda deniz
huysuz sırtında deli tayların tekrarla beni

Seni sevdim güzelim, seni güldalıyla, çakılla
sedef çakısıyla bülbülün
seni yasaklanmış aşkların inadıyla denedim

Kaldır artık saçlarını alnından
alnında turunç yarası var, esrar, çağlayan
bütün buzlarını parçala arzuların uğrunda
koynunda kokular durulandır
kıskandır durgun duran ne varsa, kural tanıma
aşk adına korkusuzca kıskandır
Diri tut umudunu sevgilim, diri tut
acıyla bulandırma içini
ve ansızın beni de unut