Sol Yanım Ağrıyor * Ali Suat Ertosun

Onu, yokluğunda tanımıştım. Bayramiç?te hâkimdim. Benim tayinimden önce, iki küçük kız çocuğunun kızlığını bozmak ve ırzına geçmekten yaşlı bir adam hakkında Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesine açılmış bir dava vardı. O davada sanık, kısa bir süre tutuklu kalmış, daha sonra tahliye edilmiş ve bilahare de beraat etmişti. Çocukların velileri, yaşlı adama karşı haksız fiile dayalı tazminat davası açmışlardı. Bu davaya ben bakıyordum. Davacılar, kızlarının ırzına geçildiğini iddia ediyor, kızlar olayı doğruluyor; davalı ise aksini savunuyordu. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmesine karar vermiştim. Bir süre sonra dosya gelmiş; Yargıtay, beraat kararını onamıştı. Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak verilen kararı, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar temyiz etmişti. Dosyayı incelediğimde, kararı hatalı bulmuş; “Ben Ağır Ceza heyetinde olsaydım, bu davada mahkûmiyet yönünde oy verir, Yargıtay Üyesi olsaydım kararın bozulması için oy kullanırdım” diye düşünmüştüm. O davada iddia makamını temsil eden Cumhuriyet Savcısı Akın Demir?di. Sonradan onun adalet müfettişi olduğunu öğrenmiştim.
Aynı yıl, bir başmüfettişle birlikte Bayramiç Adalet Daireleri ile Mahkemelerini denetime gelmiş, beni beğendiklerinden adalet müfettişi olmak isteyip istemediğimi sormuşlardı. “Evet” demem üzerine önermişler, ben de yaklaşık 15-16 ay sonra adalet müfettişi olmuştum.
Akın Demir?le 1985 yılında böylece kesişen yollarımız, önce Ankara?da, sonra İzmir?de, daha sonra 1998 yılında yine Ankara?da devam etmiş, yılların birikimiyle arkadaşlığımız da dostluğa dönüşmüştü. Aynı kooperatiften İzmir?de daire, Dikili?de yazlık almıştık.
* * *
1998 yılı Kasım ayında Akın Demir Personel Genel Müdürü, ben Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olmuştum. Bizden 4-5 ay önce İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüsnü Melih Tarı da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına atanmıştı. İzmir?den gelen başka arkadaşlarımız da vardı.
Akın Demir?le birbirimize söz vermiş, kavilleşmiştik. İyi günde, kötü günde, anca beraber, kanca beraber olacaktık. Ancak biz kötü işler değil, iyi işler yapacaktık.
Hâkimevinde geceler boyu tartışıyor, Adalet Bakanlığında ve yargıda yapmak istediklerimizi, yapamadıklarımızı birbirimize anlatıyor, tartışmalarımızı ertesi sabah sporda sürdürüyor, bazen de birbirimizi kırıyor, kızarak ayrılıyor, sonra yine bir araya geliyorduk. Ben biraz deli dolu olduğumdan, beni suhulete davet ediyor, itidalli davranmamı istiyordu. Bir gece bana kızmış “Sözü söyle alana, kulağında kalana” diyerek odasına çıkmıştı. Üzerine fazla gider, daha çok kızdırır ve inatçılık yaparsam, “Anutluk yapma” derdi. Birbirimize küsme huyumuz yoktu.
Görevim çok zordu. Cezaevleri, Ülkemizin en sorunlu yerlerinden biriydi. İsyanlar, firarlar oluyor, güçlüler zayıfları eziyor, insan haklarının esamisi okunmuyordu. Cezaevleri, okul görevi yapıyor, adeta terör üretiyordu. Gencecik çocuklar, sempatizan olarak girdikleri cezaevlerinden militan olarak çıkıyordu. Mafya, gücünü cezaevlerinden alıyor, oralarda güçleniyor, mensuplarını oradan devşiriyordu. Personel bezgindi. Ama en önemlisi, umudunu kaybetmişti. Değiştirilmesi gereken çok şey vardı. Arkadaşlarımla gece geç vakitlere kadar çalışıyorduk. Bazen bakıyordum. Beni bekliyor, geliyor, gidiyor, gözlüyor, yokluyor ve benim için endişeleniyordu. Bakanlıktan ayrılsa bile Hâkimevinde dönmemi bekliyordu. Sıkıldığımda moral veriyor, “Oğlum, yılların sorunu kısa sürede çözülemez, inşallah bu sorun çözülecek, sabır lazım, sabrın sonu selamettir” diyordu. Her yıl Devlet Personel Dairesi Başkanlığından alınan açıktan atanacak personel kadrolarının belirlenmesinde destek veriyor, çoğunu cezaevleri için kullanmamızı kabulleniyordu.
Bana “Suat ağabey” derdi. Yanımızda yabancılar varsa “Suat, benden yaşça küçük, ama biz aramızda ona ağabey” deriz diyerek, sözlerine açıklama getirirdi.
Sanatçı ruhluydu. İnce, duygulu ve hassastı. İyi yaşamayı severdi.
Her şeyi kendisine dert edindiğinden, biz ona pimpirikli derdik. Şüpheciydi. Hatayı sevmezdi. Her şeyi elinden geldiğince tekrar tekrar kontrol ettirir, sonunda bir kez de kendisi bakardı.
Benim hayatıma anlam katan kişilerden biriydi. Güven duyduğum, sığınağımdı. Bana tahammül eden dert ortağımdı. Özveriliydi. Yıllara varan hukukumuz, ortak geçmişimiz, düşünce ve eylem birlikteliğimiz aramızdaki dostluğu pekiştirmişti. Baş başa olduğumuzda beni kıyasıya eleştirir, kızar, söylenir; başka kişilerin yanında över, beni tamamlardı. Sadece acılarımda değil, başarı ve mutluluklarımda da yanımdaydı. Gelişimimde çok büyük payı olan kişidir. Ona gönül borcum var.
Mahir Özel?in “Öyle Dost.. Öylesi Dost” başlıklı şiirinde söylediği gibi dostluğumuz, yaşanılan anların hazzı, katlanılan çilenin avazıydı.
* * *
29 Haziran 2011 tarihinde Yargıtay Üyeliğinden emekli oldu. Kızı, İstanbul?da çalıştığından, Eylül ayında İstanbul?a taşındı. Şair Ayla Aydemir?in çok bilinen “Sol yanım çok acıyor anne” başlıklı bir şiiri vardır. Açık sözlülüğü ve insancıl duruşuyla ben de iz bırakan Akın ağabeyin gidişiyle sol yanım ağrımaya başladı.
* * *
Emekli olman ve Ankara?dan ayrılman şüphesiz ki dostluğumuzu bitirmedi. İnanıyorum ki Allah, bazı insanların kaderlerini birleştiriyor. Önemli olan, canların, fizik olarak birlikteliği değil, ruhların birlikteliği. Sana, sevdiklerinle beraber, sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.
İyi ki varsın Akın ağabey.
——————————————————————————–
GÜZEL SÖZLER
Bilgi, sınırı olmayan denizdir. Bilgi dileyense, denizlere dalan bir dalgıçtır.
Mevlana
İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.
Yusuf Has Hacib
Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin hâlde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir.
Konfüçyüs
Güller, laleler, bütün çiçekler solar. Demir ve çelik kırılır ama sağlam dostluklar ne solar ne de kırılır.
Nietzsche