Şimdi Özeleştiri ve Birleşme Zamanı * Ülgen Zeki Ok

07.07.2013

AKP'nin yükselişinde ve varlığını sürdürmesinde 'liberal' ve 'laik' kesimlerin ayrışmasının ve 'liberaller'in bir bölümünün, bazı durumlarda AKP'yi desteklemelerinin önemli rolü oldu. Erdoğan'ın politik yaşamının son günlerinde, liberal ve laiklerin 'özeleştiri' yaparak, ortak hedefleri doğrultusunda uzlaşmaları ve bir araya gelmeleri büyük önem taşıyor.

'Duran Adam'ın 2004'te 'Türban yasağı'nı protesto etmek için arkadaşı Alper Alpözgen ile birlikte derse türban takarak girdiğini gösteren fotoğraf üzerine çok düşündüm… Fotoğrafı yayan 'Liberal' Alpözgen, 2004'te Yıldız Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde üniversiteye başörtülü kızların sokulmamasını protesto etmek için derse türbanla girdiklerini; e-muhtıra verildiğinde sokağa dökülüp AKP'lilerle birlikte yürüdüklerini, onlar ezilirken onların yanında mücadele ettiklerini; ancak Gezi Olayları sırasında suratına gaz bombası yediğini, arkadaşınınsa ajanlıkla suçlanıp, hedef gösterildiğini söylüyor. Alpözgen ayrıca diyor ki: “Bana 20 gün önce AKP'lileri de anlamak lazım, diyalog lazım, empati lazım deseydiniz size hak verirdim. Ama bunca olandan, yalandan dolandan, iftiradan, şiddetten, cinayetten sonra bir daha asla! Eşek bile aynı çukura iki kere düşmez!”

Gerek liberallerin, gerekse laiklerin ortak hedefleri 'özgür ve çağdaş bir Türkiye'… Liberaller bu hedefe yürürken 'idealist' bir yaklaşımla her türlü özgürlükten yana çıkarken, laikliğin önemini göz ardı ediyorlar; laikler ise realist bir yaklaşımla 'laiklik olmazsa özgürlüğün olamayacağı' gerçeğinden yola çıkarak, 'bazı özgürlükleri kısıtlama' yolunu seçiyorlar. Her iki kesim de haklı aslında… Gezi Parkı Olayları sonrasında iki grup birbirlerini daha iyi anlıyorlar. Liberaller biraz sertleşir, laikler biraz yumuşarsa ortada bir yerde buluşabilirler. Zıtların birliği kuramındaki tez-antitez çatışmasından bir 'sentez' oluşması gibi…

Alper Alpözgen'i özeleştirisi nedeniyle kutluyor; buna 'Türbana hayır'a imza atmış Atatürkçü bir 'laik' olarak, özeleştiri ile karşılık vermek istiyorum. Türkiye'de laikliğin uzun zaman tehlikede olacağını öngören Atatürk, dinin devlete karışmasını önlerken, devletin dine karışmasına izin vermiş. Gerçek din adamlarını yanına alarak, herkesin aracısız ibadet edebilmesi için dini Türkçeleştirmeye çalışmış. 'Ümmet'ten bir 'millet' oluşturma çabaları sırasında 'Kraldan çok Kralcı' olan kişilerin dindar insanlara karşı bazı engelleme ve zorlamalar uyguladıkları bir gerçek. 1940'larda İnönü'nün oy uğruna laiklikten ve Atatürk ilkelerinden ödün verdiği de öyle… 1950'de 'Türkçe ezan zorunluluğunun kalkması' ile 'dinin siyasete alet edilmesi' yeniden hız kazanmış…

Biz laiklerin en büyük yanlışlarından biri, Türk toplumunda her zaman çok önemli bir yeri olan 'din' konusuna yeterince önem vermemek olmuş. Bilgi eksikliğinin de etkisiyle, dindar insanla, Allah ile aldatanları birbirinden ayırt edememişiz. Yeterince bilgi sahibi olmayan ve sosyoekonomik düzeyi düşük halkı kucaklamak yerine, bastırmaya çalışarak, dini ve/veya bölücülüğü siyasete alet eden çıkar lobilerinin (interest lobby) kucağına itmişiz…

Gezi Parkı Olayları'nın en önemli aktörlerinden ve kazanımlarından biri, Ali İhsan Eliaçık'ın önderlik ettiği 'Anti-kapitalist Müslümanlar' oldu. Gerek laikler, gerekse liberaller, kendileriyle birçok ortak paydası bulunan ve hiçbir çatışma yaşamadıkları bu grupla kaynaşıverdiler. Cumhuriyet'e verdiği demeçte “Gezi bize özgürlük, saygı, ortaklık ve dayanışma kavramlarını çok iyi öğretti” diyen, Erdoğan'ın 'diktatör' gibi davrandığını ve 'gidici' olduğunu söyleyen Eliaçık'ın şu sözleri de önemli: “Toplumun diğer kesimleriyle bu kadar yakın olduğumuzu Gezi'de fark ettik. Çok iyi anlaştık, çünkü kafa yapımız ve yaklaşımlarımız, bireyi ve toplumu algılayışlarımız, inançlarımız farklı olsa dahi gayet iyi uyuşuyordu.”

Anti-kapitalist Müslümanların laikleri ve liberalleri birleştirecek bir tutkal görevi görebilecekleri kanısındayım. Laikler, liberaller ve sorgulayan, bilinçli Müslümanlar bir araya gelirse, gerek AKP'nin, gerekse Erdoğan'ın politik sonları hızlanır…

Haftanın Sözü: “Birisini eleştirmek istersek en uygun yer aynamızın karşısıdır.” Bernard Shaw