Şafak Türküsü * Nevzat Çelik

Beni burada arama anne
Kapida adimi sorma
Saçlarina yildiz düsmüs
Koparma anne
Aglama
Kaç zamandir yüzüm tirasli
Gözlerim safak bekledim
Uzarken ellerim
Kulagim kiriste
Ölümü özledim anne
Yasamak isterken delice
2.
Bugün görüs günü
Günlerden sali
Islak
Sari bir yagmur
Ülkemin neresine bakarsa ay
Orada yitik bir anne agliyor
Sen araliyorsun yagmuru
Acidan sirilsiklam alnina siper edip elini
Sonra bir umut kosuyorsun
Yüregin avcunda
isirirken
çirpinti gözlerini
(ah verebilseydim keske
yüregi avcunda kosan
herbir anneye
tepeden tirnaga ogula
ve kiza kesmis
bir ülkeyi armagan
kosma anne
birdenbire batacak olan
düs denizinde yarattigin umut sandalidir
oysa benim için gece
isik hiziyla kosan
kisa ve soguk bir zamandir
bu yüzden boguk seslerle geldiler bir safak
uykusuz
yorgun
ve korkak
3.
sanirim baytardi
yüregimin depreminde rihter ölçegi çatlarken
ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor
bosver hipokrat amca
üzülme ne olur
sen de anne
sen de üzülme
hücremin dört bir kösesinde el ayak izlerimi
cigerlerimde yirtilan bir çiglikla hazir bekledigim
ve korkunç bir sabirla birbirine ekledigim
korkak kahraman gecelerimi
düslerimle sinirsiz
diretmisligimle genç
saskinligimla çocuk devrederken siradakine
usulca açiliverdi
yanagimda tomurcuk
pir sultan'i düsün anne
seyh bedrettin'i
börklüce'yi
torlak kemal'i düsün anne
hala kanamasi nedendir fasizmin gögsünde
utangaçligi bile vuramadan yanaklarina yasinin
onsekizinde ölümüne pervasiz yürüyen
ince bilekli çiplak ayakli tanya'nin
deniz'i düsün anne
her mayis safaginda uzun
uzun döverken daragaçlarini
ve o safaktan dogma
onbir yasini çigneyip yürüyen çocuklari
insanlari düsün anne
düsün ki yüregin sallansin
düsün ki o an
günesli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansin
4.
sicak omuzlar degerken omzuma
buz üstünde yürüdüm yillar boyu
bayraklar ve türkülerle
kopunca memelerinden o mükemmel yasama
kursunlar siktilar alnima
açik alanlarda agir
kartallarin konup kalktigi
yalçin kayalardan biriydim
ölüp dirildim yeniden
günesli günessiz aksamlarda
mutlu yarinlar adina
özgürlük adina ekmek adina
üstüne vardim kuyrugu kanli itlerin
dirilip dönmesin diye hirosimalar
tahtadan atlarin boynuna çiplak
ölümlerle yatmasin diye çocuklar
aç gözlerle bakmasin diye çocuklar
kardeslik adina
havadaki kus denizdeki balik adina
yürüdüm yillar boyu
dönüp bakmadim arkama
irakti gözlerim çok irak
izim kalir mi bilmem yürüdügüm yolda
kalsa da silinir gider
yalnizca bir agit gibi çakilir
ardimca gelenlere gözlerimi yaktigim yer
5.
tören adimlariyla ölmek
ne garip sey anne
kanli karanlik bir oyunda bas oyuncuyum
bütün gözler üstümde
sürüyor gecenin karninda safaga bakan oyun
masa üstünde üsüyen bir sigara
yaninda küçücük bir cam bardak
içinde rengi bu gecenin
ciliz titrek bir kibrit
kagit kalem
sandalye
geride flu
yagli
büküm büküm bir ip
ve çingene kuralina uygun
degismez dekoru mudur
idam mahkumunun
6.
kirilacak cammisim gibi davraniyorlar
yüzlerinde zoraki çatilmis bir hüzün
oysa birazdan boynumu kiracaklar
pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün
ben ölümü asil az ötede titreyen
çingenenin kara killi ellerinde gördüm
anladim ki küllenen sigaradir
soguyan bir bardak çaydir benim ömrüm
yani benim güzel annem
alacasafaginda ülkemin
yildiz uçurmak varken
oturup yildizlar içinde
kendi buruk kanimi içtim
7.
ne garip duygu su ölmek
öptügüm kizlar geliyor aklima
bir açiklamasi vardir elbet
giderken daragacina
8.
geride
masa üstünde boynu bükük kaldi kagit kalem
bagisla beni güzel annem
ogul tadinda bir mektup yazamadim diye kizma bana
elleri degsin istemedim
gözleri degsin istemedim
aglayip koklayacaktin
belki bir ömür tasiyacaktin koynunda
usul adimlarla yürüdüm ömrümü
karsimda kurum kurum-lasan daragaci
(tarlakusu korkmaz ki korkuluktan
ökse de olsa dört bir yani)
birdenbire acidi boynum
gelecekler var birbiri ardinca genç
yakisikli
ne olur isçi kadinim
az yumusak dik
su kefenin yakasini
9.
yasamak agrisi asildi boynuma
oysa türkü tadinda yasamak isterdim
çiçekleri kokmak irmaklari akmak
yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak
su baslarinda aylak sektirmek kavalimi
sonra bir çocugun afacan bacaklarinda
anavarca kayaliklarina tirmanmak isterdim
o güzel günleri görenler arasinda
bir soluk ben de yasamak isterdim
bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden
öperken siya-u jakond'u tebessümünden
iste o an saçlarindan yakalamak dolunayi
bir de yirmibes kilometreden görebilmek
nazim'in gözleriyle piril piril moskova'yi
ölmek ne garip sey anne
bayram kartlarinin tutsakligindan asirip bayrami
sedef kakmali bir kutu içinde
vermek isterdim çocuklarin ellerine
sonra
sonra benim güzel annem
damdan düser gibi
vurulmak isterdim bir kiza
10.
künyemi okudular
suçumuz malum
gecenin kiyisinda durmusum
kefenin cebi yok
koynuma yildiz doldurmusum
kosun çocuklar çocuklar kosun
sabah üstüme
üstüme geliyor
yanlis mi duydum yoksa
erkenci bir horoz mu ötüyor
keskin bir aci bilenmis
gitgide yaklasiyor sonum
iri sözlerim yoktu söyleyecek
usulca baktim yüzlerine
bin yillik iskeletleri çatirdayarak
göçtü ayaklarinin dibine
korkutamadilar beni anne
avlunun ortasinda çatik bir kas gibi duran
daragaci
bir zaman rüzgarda
saçini tarayan telli kavak degil mi
boynumdaki kemendi bir ögle sonu bükerken o kiz
sari sicak sevdasini düsünmedi mi
söyle anne
o çingene
bir çiçek bahçesi kadar sicak sokagimizdan
bagira çagira geçen bohçaci kadini
sevmedi mi çilginca
11.
kurulmus tuzaklar yok artik yolumda
iskenceler zindanlar hücreler
savunmak yok mutlu tok bir yasami
açlik grevlerinde beynimi bir siçan gibi kemiren
mideme karsi
kisacasi
bir çiçegi düsünürken ürpermek yok
gülmek umut etmek özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatirip iraklara
ölmek ne garip sey anne
artik duvarlari kanatircasina tirnagimla
saskin umutlu siirler yazamayacagim
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacagim
baba olamayacagim örnegin
toprak olmak ne garip sey anne
ceplerimde el yerine balyoz tasirken
korkunç bir merakla beklerken kurtulus haberlerini
ve yüregimin irmaklari tasti
tasacakken
ölmek ne garip sey anne
uçurumlar ki sende büyür
dagdir ki sende göçer
ben yaprak derim çiçek derim
çam diplerinde açmis kanatlarini kozalak derim
gül yanakli çocuga benzer
yine de
oglunu yitirmek kimbilir
ne garip sey anne
12.
beni burada arama anne
kapida adimi sorma
saçlarina yildiz düsmüs
koparma anne
aglama
kirildiysa düs evinin kapisi
bütün kirik kapilarin çagrilisiyim
kizlarin yanaklarinda çukurlasan
biten baslayan asklarin ortasindayim
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpisan
her kadin topragi tirnaklayarak dogurur beni
özlem benim kavga benim ask benim
bekle beni anne
bir sabah çikagelirim
bir sabah anne bir sabah
acini süpürmek için açtiginda kapini
umarim kurtulus haberleriyle dönmüs olur
çam ve kekik kokulari içinde aci yüzlü çocuklar
o zaman nasil indirilmislerse sen sakrak
öylece kalkar uykudan salterler
disleyip tükürmeden sigaralarini
türkü tadinda giyinirken isçiler
bir sabah anne bir sabah
acini süpürmek için açtiginda kapini
adi baska sesi baska nice yasitim
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
baslarini koymak için yorgun dizine
sen hazir tut dizini anne
o mükemmel güne